Neredeyse bir buçuk yıl kapalı kalan canlı müzik mekânları açılırken konser izlemek neymiş hatırlamaya çalıştım
Geçen hafta Kuzey Londra’nın belli başlı konser mekânlarından O2 Forum Kentish Town, İngiltere’nin en enerjik indie rock ekiplerinden The Vaccines’i ağırladı. Önden bir başka alt rock ekibi The Snuts çıktı. Normal şartlarda da heyecanla gideceğim bu konserin anlamı çok daha başkaydı benim için. Yaklaşık 1000 kişilik bir kalabalık bir buçuk yılın ardından konser izlemek neymiş hatırlamaya çalıştık.
2020 Şubat’ında biri bana, bir yıl sürecek bir pandemi kapanması, evde geçirilen sayısız eşofmanlı şortlu bezgin gün, yüzlerce Zoom buluşması, binlerce Whatsapp call, sıfır etkinlik/performans ve iki aşının ardından gideceğin ilk konser The Vaccines (Vaccine İngilizcede aşı anlamına geliyor) grubunun performansı olacak deselerdi gülüp geçerdim. Hatta hemen gülüp geçmezdim bir süre daha acı acı gülmeye devam ederdim. Suratımı buruşturup hiç komik değil derdim. “Olmaz öyle şey
Z kuşağının zihnini popüler müzikte belki de en iyi anlatan isim Billie Eilish, bu hafta yeni albümü “Happier Than Ever”ı yayınladı. Albümün adını “her zamankinden daha mutlu” diye çevirmeye çalışalım. Bu albümden şu ana kadar yayınlanan single’lara bakacak olursak Eilish’in albümü için seçtiği adın tamamen ironik olduğunu söyleyebiliriz.
Eilish mutlu değil, öyleyse de müziğinde bunu pek göstermiyor. Ama Eilish bence mutsuz da değil. Bu duruşa mutsuzluk da denmez. Çağımızın ruhu bu; “eh işte”ye razıyız hepimiz artık.
‘Herkes ölüyor, sürpriz!’
Öte yandan hayat sanırım Z kuşağına mutlu olup çevresine neşe saçmak için çok da imkân vermiyor. İklim krizi, göçler, totaliter rejimlerin dünyayı sürüklediği saçma sapan çıkmazlar ve üzerine bir de pandeminin gelmesi mükemmel oldu. Billie Eilish böyle bir dönemin yıldızı ve şarkılarında slogan atmasa da iç dünyasından, düşüncelerini dile getiriş
Londra’da Westminster Sarayı’nın tam karşısında Embankment’ta, Westminster köprüsünün güney sahiline bağlandığı yerde, St Thomas Hastanesi’nin hemen yanındaki sahile paralel uzunca bir duvar var. Burası eskiden öyle sıradan bir yürüyüş yolunun yanındaki sıradan bir duvarken bugün üzerinde 150 binden fazla kalp resmi olan bir anma duvarı. Her kalp Kovid’de kaybedilen bir insan ya da aileyi temsil ediyor. Anne babalar, anneanneler, dedeler, kardeşler, akrabalar, arkadaşlar. O kadar çok insan kaybedildi ki pandemide. İnsan kalplerden kıpkırmızı olmuş bu duvara bakarken geçen bir yılda neler olduğunu daha iyi anlıyor. Hepimiz sevdiklerimizi kaybettik. Gerektiği şekilde hatırlıyor muyuz onları?
“Covid Memorial Wall” anıtı hatırlamak için. Yakınlarını kaybedenlerin bir kalp resmi çizip, sevdiklerine, duyulması ümidiyle son bir mesaj gönderdikleri bir yer.
İngilizler hatırlamayı iyi biliyor. Toplumsal belleklerinin en azından bizimkine göre daha güçlü olduğu kesin. Londra’da veya Londra dışındaki kasabalarda, kentlerde herhangi
Dünyanın saykodelik Türk sound’u olarak bildiği, bizim Anadolu pop, Anadolu rock diye adlandırdığımız 60’lardan 80’lere uzanan dönemde ortaya çıkmış özel müzik türü dünyanın dört bir yanında müzisyenlere ilham vermeye devam ediyor.
Bugün bu geleneğin çağdaş temsilciliğini yapan ekiplerden Amsterdam çıkışlı Altın Gün’ün yeni şarkısı “Kısasa Kısas” bu hafta yayınlanırken bu vesileyle bir süre önce gerçekleşen enteresan bir buluşmadan söz etmek istedim.
Altın Gün ekibinden Daniel Smienk, Amerikalı saykodelik soul grubu Black Pumas’dan Adrian Quesada ile, GRGDN tarafından organize edilen bir online buluşma gerçekleştirdi. Sevgili dostumuz gazeteci Emrah Kolukısa bu görüşmenin moderatörlüğünü üstlendi. Benim da katılmak için sözleştiğim ama son dakika gelişen bir aciliyet yüzünden katılmayı maalesef başaramadığım bu görüşme pek çok açıdan ilgi çekici.
Black Pumas, 2020 Grammy Ödülleri’nde en iyi sanatçı dalında adaydı.
Eric Clapton geçen Şubat’ta ilk doz aşısını oluyor. Aşının yan etkilerini ağır geçiriyor. İkinci aşının 12 hafta sonra olunması öneriliyor, ancak anlayamadığımız bir nedenden altı hafta sonra ikinci doz aşıyı da yaptırıyor. Bu defa daha ağır etkileniyor. Clapton’ın anlattığına göre, elleri bir donuyor bir ateş gibi oluyormuş. İki hafta sürmüş bu durum ve bir daha gitar çalamayacağını düşünmüş. Ancak Clapton yine kendi ifadesine göre, periferik nöropati hastasıymış. Yani bu etkiler aşıyla mı ilgili, hastalığıyla mı ilgili tam anlayamıyoruz.
Periferik nöropati eller ve ayaklardaki sinirlerde gelişen ve bu bölgelerde zayıflık, uyuşukluk ve ağrılara da neden olan bir rahatsızlık. Wikipedia’da “periferal motor, duyusal ve otonomik nöronların yapı veya fonksiyonlarında bozukluk” şeklinde tanımlanmış.
Birleşik Krallık’ta aşılardan da sorumlu devlet kurumu MHRA (Medicines and Healthcare Products Regulatory Agency) Rolling Stone dergisinin kendisinden konuyla ilgili görüş istemesinin ardından yaptığı açıklamada, aşının olası yan etkilerinin her yerde
Ne olursa olsun yurt dışına kapağı atayım gerisi kolay:
Yanlış. Gerisi kolay değil. Aslına bakarsanız asıl hikâye o “gerisi” diye pek de düşünülmeyen kısımla ilgili. En büyük golleri oradan yiyorsunuz. Bütün enerjiyi yurt dışına çıkmaya harcayıp, çıkınca ne yapacağını bilemediği için ya da yanlış, yetersiz ve gerçekçi olmayan planlar, hesaplar yaptığından telef olan çok insan var. Ailesinin varını yoğunu bir iki yılda yiyip bitirenlerin acıklı hikâyeleri, başarı hikâyeleri kadar yüksek sesle dillendirilmiyor.
Yurt dışında her şey daha iyi:
Yanlış. Bir defa “yurt dışı” diye yekpare bir yer olmadığı gibi, Avrupa, Amerika gibi görünüşte belli bir tanımı, tarifi ve ortak kültürü olduğu kabul edilen yerler de homojen alanlar değil. Her ülkenin, milletin, şehrin, mahallenin imkânları, kültürü, özellikleri farklı. Aynı şehirde yaşayıp çok farklı hayatlar sürmek de mümkün. Özellikle de çok göç alan büyük şehirlerde. Yani bir kişinin gidip uygun
Kovid bu ara gündemden düşer gibi oldu. Aşılama başladı diye dünyada genelinde bir rahatlık var sanki. İngiltere’de nüfusun yarısında fazlası çift doz aşı oldu. Büyük bir hızla aşılamalar devam ediyor ve 19 Temmuz’da bir buçuk yıldan bu yana devam eden kısıtlamaların tamamen kalkması ve normale dönüş bekleniyor. Türkiye son bir buçuk yıldır hayat damarları kesilen bir sürü sektör için bugün çok önemli ve adına Freedom Day/Özgürlük Günü adı veriliyor.
Böyle söyleyince her şey kulağa hoş geliyor ama aslında çok da iyi değil durum. Yani göründüğü gibi her şey eskiye dönecek gibi durmuyor. Her şeyden önce, son iki haftada günlük yeni vaka sayısı 5 binlerden 51 binlere dayandı İngiltere’de. Birçok bilim insanına göre ve basının da bir bölümüne bakılırsa, kısıtlamaların kalkması yangına körükle gitmek anlamına gelecek.
Ancak aşının etkisi çok belirgin olarak görülmeye başladı. Yeni vaka sayısındaki artış yeni varyantın da
Türkçe Rap yeni bir dalganın etkisi altında. Büyükşehirlerin yoksul mahallelerinde, zor şartlarda hayata başlayan, rap ile tanıştıktan sonra kendilerini ifade etmenin bir yolunu bulan yeni kuşak, ortamlara çok hızlı bir giriş yaptı. Dev prodüksiyonlu videolar, tanınmış sanatçıların yeni şarkıları kimi zaman üç-beş bin izlenme/dinlenmede kalırken yeni çocukların mahallelerinde çektikleri bolca araba, yıkık inşaat, arsa, post-apokaliptik varoş sokağı, oto yıkamacı/garaj, düşük bütçeli gökdelen terası içeren videolar iki-üç gün içinde milyonlarca izlenmeye ulaşıyor.
Reckol, Çakal, Uzi, Batuflex, LVBELC5, Kuty, Ozo, Hypzex, Critical ve daha nicesi her gün yeni şarkılar ve videolarını internete koyuyor ve inanılmaz bir şöhrete doğru adım adım ilerliyorlar.
Bu şöhret ve beraberinde gelen parayla nasıl başa çıkabileceklerini merak ediyorum. Bu durumda olan her sanatçı için zor bir dönem. Bu noktada akıllı ve gerçekçi ekiplerle çalışmaları, profesyonelliğe adım atmaları gerekir. Ama profesyonellik