Demek Orhan Gencebay’ın yasaklanması doğruydu

13 Mart 2018

Müzik telif kuruluşu Mesam’a devlet tarafından kayyum atandı. Gözler Orhan Gencebay’a çevrildi. Peki, ne alakası var Gencebay’la? Gencebay’ın desteklemediği, beğenmediği bir ekip yönetimde çoğunluktaydı. Gencebay’ın ekibiyle de kavgalıydılar. Diğer ekip Saray’a çıkanlardan değil. Gencebay ha bire Saray’da. Kendisi de zaten itiraf ediyor, “40 yıllık dostum” (*) diyor Cumhurbaşkanı’na. Neyse, Gencebay istifa ediyor, tak diye devlet Mesam’ın yönetimine kayyum atıyor.

Gencebay’ın bu işte bir parmağı var mı bilmem etmem, ilgilenmiyorum. Ama şunu biliyorum. Gözlerin kendisine çevrilmesinde Gencebay’ın son yıllardaki duruşunun payı var.

Neden eleştiriliyor Orhan Gencebay? “Batsın bu dünya” dediği için mi, “Hatasız kul olmaz” dediği için mi? Eleştirilen müziği değil ki? Eleştirilen siyasi tutumu ve duruşu. Gencebay artık halkın değil, devletin sanatçısı gibi göründüğü ve davrandığı için eleştiriliyor. Dünyanın her yerinde statükonun, resmi idarenin adamı olan sanatçılar eleştirilir. Bu sanatçılara şüpheyle yaklaşılır. Kanye West Trump’la toplantı yapınca da, Bruce Springsteen Obama’yla kanka olunca da aklı başında herkes rahatsız olur. Olmalıdır. Sanatçıların siyasete sağır ve dilsiz

Yazının Devamı

Cazcı taksici

11 Mart 2018

Caz sanatçısı ve taksi şöförü Hailu Mergia’nın Hammond orguyla kaydettiği ve bir öncekinden 15 yıl sonra yayınladığı altı şarkılık albüm Etiyopya cazının en yeni ve canlı örneği.

1970’lerin Etiyopya’sı nasıl bir yerdi, orada yaşamadığımızdan bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil. Ama Walias Band gibi caz ve funk gruplarının bulunduğunu ve şahane müzik yaptıklarını biliyoruz. Bir de siyasi ortamın berbat olduğunu.

Etiyopya cazının dünyaca tanınmış isimlerinden Mulatu Astatke’yle de çalışmış Walias Band’ın üyeleri ‘80’lerin başında ABD’ye göçmek zorunda kaldı. 1976-1978 arasındaki Kırmızı Terör döneminde hükümet tarafından katledilen 500 bine yakın insan arasında yer almadıkları için şanslılardı. Ve şanslarını daha fazla zorlamadılar. Memleketlerini terk etmek zorunda kaldılar.

Grubun klavyecisi Hailu Mergia 1981 yılında Washington DC’ye göçenler arasındaydı. Burada kendine bir hayat kurması kolay olmadı. Ülkesinde tanınmış bir müzisyen olması Amerikalıların umurunda değildi. Bir süre bocaladıktan sonra taksicilik yapmaya başladı. Etiyopya cemaatinin katıldığı konserlerde çalmadığı zamanlarda şehirde müşteri peşinde direksiyon sallıyordu.

Çok özel bir müzik

Gel zaman git zaman Jim Jarmusc

Yazının Devamı

Yüzyüzeyken Konuşuruz’da değişim rüzgarları

10 Mart 2018

Akustik gitarlarıyla YouTube’u fetheden “yeni dalga”nın eskilerinden Yüzyüzeyken Konuşuruz, yeni albümü “Akustik Travma”da müzikal pozisyonunu yeniden tanımlamış gibi duruyor

Önce yeni dalga dediler. Ardından en yeni dalga, sonra en en yeni dalga, sonra üçüncü yeni, beşinci bir şeyler derken müzik sahnesinde uzun zamandır olmayan bir canlılık yaşanıyor. Akustik gitarlı yeni nesil ozanlar YouTube’u şenlendirmiş durumda. Kimileri milyon izlemelere dayanmış genç sanatçılar bunlar ve çoğunu henüz pek az tanıyoruz. Bu fenomenin eskilerinden ve öncülerinden Yüzyüzeyken Konuşuruz üçüncü albümünde sanırım şu andaki en en en en en yeni dalga isimlerin de bir süre sonra geçeceği bir yerden geçiyor. Müzikal açıdan durduğu yeri yeniden düşünmek.

“Akustik Travma” albümünde gitarlar çantalara girmiş, klavyeler çıkmış. Ve sanırım ‘90’ların downbeat chill out müzik külliyatı uzun uzun incelenmiş. Yüzyüzeyken Konuşuruz’un yeni albümünü dinleyen birinin ilk izlenimi budur.

İlk iki albümlerini hatırlamaya giriştiğimizde hafızamızda ilk beliren sinizm, ironi ve bunlar üzerinde gezinen bir kara mizahtı. Müzikal açıdan da elbette akustik gitarların ağırlıkta olduğu bir grup sound’u. Bunlar kendilerine has

Yazının Devamı

Kötü muhalefet Uber savundurur

6 Mart 2018

Yok yok, benim derdim CHP’yi eleştirmek, muhalefet öğretmek falan değil. Ne haddimize. Sadece bir konuda görüşümü belirtmek istiyorum. Yalnız dwa değilim, hayli kalabalık bir topluluğun görüşünü aktarmak benimkisi. Gene ne yaparlarsa yapsınlar.

CHP bir süredir taksicilerle birlikte pozlar verip, UBER’i bu ülkeden kovacağız mesajları veriyor. Bu tavrıyla da herhalde bir yerlerde oylarını artırmayı (!) amaçlıyor.

Üzgünüm ama bu şekilde bırakın oylarınızı artırmayı, olanları da kaybediyorsunuz. Bugün Türkiye’de taksiciler tarafından mağdur edilmeyen bir kişi dahi bulamazsınız. Vatandaş yazık taksicilere demek yerine beter olsunlar diyor. Kimsenin taksici savunacak hali yok. Bir iyilik yapmak istiyorsanız, nasıl olacak bilmiyorum ama taksileri adam edin, düzeltin, çağa uydurun. Buna çalışın. İşini iyi yapanları kovmakla tehdit etmek yerine, taksilerin doğru dürüst hizmet vermesini sağlayın. İnsan kalitesini yükseltin. Eğitin. Kim daha iyiyse vatandaş onu tercih etsin. Bunları yapamayacaksanız da o zaman ilişmeyin. Taksicileri kazanayım derken “müşterilerini” kaybediyorsunuz. Seçmenini bu kadar anlamayan, tanımayan, sahiplenmeyen parti dünyada az bulunur. İşte böyle okurlar. Kötü

Yazının Devamı

Festivallerde kadın erkek dengesi

4 Mart 2018

Müzik aleminde yeni tartışma festival kadrolarında kadın erkek sanatçı dengesi üzerine. 45 uluslararası festival 2022’ye kadar kadrolarındaki kadın ve erkek sanatçı ağırlığını eşitleme sözü verdi.

Her yıl Barcelona’da düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından olduğu gibi Türkiye’den de pek çok müzikseveri ağırlayan Primavera Sound Festivali’nde bu yıl ilk gün 56 konser arasında 6 kadın sanatçı var. Kadın derken kadın solist veya DJ ya da kadın solisti olan grup kastediyorum. İkinci gün 10 kadın sanatçı kendine yer bulabilmiş. Üçüncü gün bu sayı 11. Sahneye çıkacak yaklaşık 170 grubun en fazla 30 tanesi kadın. Assolistler yani headliner’larda durum ne acaba? 36 headliner isim içinde 8 tane kadın var.

Bir diğer önemli festival, ABD’de düzenlenen Coachella’da 21 headliner arasında 5 kadın saydım. Burada da 200’e yakın konser var, kadın sanatçı ve gruplar toplasanız 10’u 15’i geçmiyor.

BBC’ye göre İngiltere’deki 14 büyük festivalde son 10 yılda sahneye çıkan 660 headliner’ın sadece 37’si kadınmış. Şu ana kadar saydıklarım kadın erkek dengesi açısından iyi olanlar arasından seçilmiş örnekler. Mesela bu yıl Green Festival’daki 12 headliner arasında kadın yok. Wireless Festival’ın toplam

Yazının Devamı

Ari Barakos lafı dolandırmamış

3 Mart 2018

Ari Barokas’ın solo albümü “Lafıma Gücenme”, grubu Duman’ın çok iyi bildiğimiz Türkiye blues’unu kendine has dokunuşlarla kişiselleştiriyor. Elbette lafını sakınmadan

Duman’ın müziğindeki sihir, hikayelerini blues hüznüyle anlatmak. Halk müziğimizdekine benzer hikaye anlatımını blues eşliğinde vermek. Teknik olarak da, pratikte de bu çok isabetli bir seçim. İki müziğin de tarihsel benzerlikleri var. İki müzik de kişisel veya toplumsal hikayeleri anlatırken aynı dili kullanıyor. Aynı duygulara başvuruyor. İki müzik de ilhamını garibandan alırken mazlumun yanında ezenin karşısında. İki müzik de aynı tip müzik enstrümanlarına dayanıyor, birinde saz diğerinde gitar var.

Bu paralellikler malum. Ari, Duman’da özel bir türe dönüşmüş bu geleneği solo albümünde kendi zevkine göre şekillendirmeye girişmiş. Country ve folk tonlarını daha fazla kullanıyor. Bunu yaparken de sanırım solo albümün doğasındaki özgürlük hissiyle hareket ediyor.

Ayrı solo albümler hep vardır

İnsanın hayatında belli bir aşamaya geldikten sonra tam olarak keyfine göre işler yapması ne güzel. Bu karaktere sahip, gruptan ayrı solo albümler hep vardır. Ama hep iyi sonuç da vermezler. Mesela Lou Reed’in The

Yazının Devamı

Bize ‘yol, su, elektrik’ olarak geri dönenler

27 Şubat 2018

Başparmağımı telefon ekranında yukarı doğru ittirdim. Karşıma çıkan fişlere daldım. Evet, fiş. Hesap fişi. Filanca meyhane, filanca ocakbaşı, filanca balıkçısı. Hesap fişlerini bir bir okuyorum.

70’lik rakıya ne yazmışlar? Kuver ne almışlar. Haydari ne kadarmış? Soslu patlıcana ne ödenmiş? Kalamar tava ne kadar patlamış? El âlem yemiş içmiş, derdi bana düştü sanki.

Hes.app diye bir adres var Instagram’da. Hastası oldum, sabah akşam açıp bakıyorum.

Bu Instagram hesabı anladığınız gibi sağda solda lokantalarda restoranlarda gelen hesapları yayınlıyor. Şöyle yazmışlar: “Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, ödediğiniz alkollü hesapları gönderin, anonim yayınlayalım.”

Ne? 70’lik Yeni Rakı’ya 210 lira mı yazmışlar? Bir porsiyon tekir 90 lira mı?

Gece bazen uyku tutmayınca giriyorum. Bakalım yeni fiş gelmiş mi diye. Bir fişten bütün geceyi okuyabiliyor insan. Dört kişi 1.780 lira hesap ödemiş. Yalnız iyi yemişler... Vay vay vay... Deniz levreği 360 TL demek! 100’lük rakı 235 lira. Beş kişi üç tane yüzlük rakı içmiş. Yuh! Üç lakerdaya 150 lira yazmışlar. Maaşallah.

Millet yiyip içiyor, eğlencesinden geri kalmıyor diye seviniyorum için için. Üstelik yiyip içerken hizmet ediyor. Şu ödenen hesaplar

Yazının Devamı

Anlatamadık dinletemedik

25 Şubat 2018

İşte yıkılıyor. Dişleri çekiliyor tek tek. Tırnakları sökülüyor. Sonunda rahat edeceğiz. AKM’yi yıkınca hayatımız kimbilir ne kadar güzel olacak.

Yıkıp yenisini yapmak değil, asıl marifet ve hizmet eskisini koruyup yeni yerlere yeni merkezler yapmaktı. Yazdık, söyledik, gösterdik, anlattık. Olmadı. İkna edemedik. Bir basit ilkeyi dinletemedik. Kendimden bahsetmiyorum. Benim gibi bir sürü insanın derneğin, kuruluşun yıllardır yaptığı çağrılardan bahsediyorum. Yapmayın etmeyin dedik, dönüp bakan bile olmadı.

Çünkü AKM tartışması hiçbir zaman kültüre ve sanata dair bir tartışma olmadı. AKM tartışması her zaman bir siyaset ve inşaat tartışması oldu. Ve bitti gitti. Geçmiş olsun.

İzin verirseniz değerli okurlar biraz içimi dökeyim. Artık nasılsa binanın yıkımına başlandı. Bunlar son demler. Bir daha başınızı ağrıtmayacağım. Benim gibi insanların bugün Taksim’den geçerken nasıl içinin sızladığını, yüreğinin ciğerinin nasıl parçalandığını, ve her seferinde bu hisleri nasıl umutsuzca bastırmaya çalıştığını, bu kararları alanların, bu inşaatı planlayanların, yeni AKM’nin planlarını yapanların anlamasını beklemiyorum. Onlar bilmezler anlamazlar. Bu mekanı ve ortamı yaşamadılar.

Anlatamadık

Yazının Devamı