Kurtar’ın ceketi

20 Nisan 2008

Aslen santrfor olan Selahattin sağ bek, orta sahadan Fatih Yiğen ve aslen sağ bek olup ligin ikinci yarısı boyunca hücuma dönük orta saha oynayan Hasan Yiğit çift stoper. Carlos Alberto’yu yurt dışından izlemeye gelenler olmasa o da dışarıda olacak Kurtar’ın dediğine göre... Öte yandan en fazla defansif orta saha olan Fatih Egedik ve Yusuf çift santrfor. Kadro dışı olanları filan anlıyorum da. Doğrusu bu takım, Güvenç Kurtar’ın pembe ceketi kadar fanteziydi.
Tabii Fenerbahçe de rahat pozisyonlara girdi. Yusuf’un ileride top tutabildiği ve Tomas Abraham’ın Fenerbahçe’ye duvar olabildiği anlar hariç, ev sahibi çok rahat top yaptı. Sağ kanatları, Kazım ve Gökhan’la iyi çalıştı. Selçuk, verilen Maldonado molasından sağlam çıkmıştı. Oyunun iki yönünü de Maldonado’dan daha iyi yaptığı bir döneminde. İki ceza sahası arasında gidip geldi, iyi performans ortaya koyarak Marco’nun hücumu destekleyebilmesi için ekstra enerji harcayarak oynadı ve gayet de iyiydi.

Fantezi dünyası
Alex ve

Yazının Devamı

Teknik direktörlüğün ölümü

18 Nisan 2008

G ençlerbirliği maçından sonra Cevat hoca, Lig TV ’ye röportaj için çıktığında yanında Burak hoca da vardı. Hocayla spiker arasında, sanki Kalli varmış da tercüme yapacakmış gibi duruyordu. Hafiften başını sallıyor. Bir taraftan düşünürken bir taraftan da hazırlanıyor gibiydi. Sonra kamera açısı genişledi ve gördük ki, Nezihi hoca da Cevat hocanın diğer tarafında duruyor. Anlaşıldı ki, biz bir takımız ve takımı biz yapıyoruz mesajı veriliyor.
Bu değerli spor adamlarını bu duruma düşüren Trabzonspor maçından sonra Polat-Sezgin ikilisinin bu mesleği küçümseyen tavırları,  “Biz yaptık bu takımı” halleri değil mi?
İki kupa gibi önemli bir görevle sahaya çıkıyorlar. Zor oyuncuları idare etmek zorundalar. Terim ’in, Yanal’ın, Kalli’nin, Gerets’in başa çıkmakta zorlandığı, zaman zaman ipleri ellerinden kaçırdıkları, tarihte canlı hatıralar olarak duruyor. Zor hedefler için göreve getirilmişler. Ellerinden geleni yapıyorlar. Ama hale bak. Üç kişi dizilmek zorunda kalıyor kameranın

Yazının Devamı

Kezman’ın penaltısı bile sorun olur mu?

15 Nisan 2008

Yoksa Okay Karacan’ın geçen hafta dillendirdiği keşke ‘Alex topu dışarı atsaydı’ beklentisine mi cevap verdi Kezman?
Çünkü öyle ısrarla istiyor ki Alex’ten atma hakkını. Hareketlerinden ve dudaklarından ne söylediğini anlamak için uzman olmaya gerek yok. ‘Ben atayım’ diyor kendini göstererek, ‘Lütfen!’ Hafif boynu bükük. 
Aklıma otomatikman Okay’ın geçen hafta Habertürk’te Futbol Kulübü’nde, Kayseri maçındaki penaltıyla ilgili olarak ortaya attığı bu fikir geliyor. Öyle ısrarla isteyip böyle kötü vurunca... Kezman, inançlı bir adam olarak, yoksa bir adalet mi tesis etti bu vuruşla? 
Geçen hafta Alex istese bile topu dışarı atamazdı. Çünkü o pozisyonu bizim gibi tekrar izlememişti. Penaltı mı değil mi bilmiyordu? Kezman ise bu kez birinci şahit. Ne olduğunu en iyi o biliyor.
Biliyorum böyle değil. Okay’ın önerisinden bile daha büyük bir fantezi bu. Kezman bilerek kaçırmış değil penaltıyı.
İşin rengi farklı. Fark Kezman’ın

Yazının Devamı

İhtiyar Heyeti’nin iyi futbolu

13 Nisan 2008

Galatasaray’ın ilk 35 dakikadaki oyunu bu statta bu sene herhangi bir rakibe karşı, herhangi bir maçta oynadığı en iyi futboldu.
Alanın tamamını kullanarak yerden ya da havadan kanat oyunlarıyla ya da ver-kaçlarla sürekli Trabzonspor kalesine indiler. Özellikle Arda Turan’ın oloğanüstü oyunuyla birçok maçta buldukları toplam pozisyondan daha fazlasını ilk 35 dakikada yakaladılar. Trabzonspor buna hiç direnemedi. Kalabalık savunmaları topu kaptığında ikinci bir pres hattıyla karşılaştılar ve topu ileri vurmak zorunda kaldılar. Bu topların tamamını Servet ve Emre topladı.

Trabzon gibisi yok!
Bu sezon bu stada birçok takım geldi. Ama hiç birisi Trabzonspor kadar etkisiz kalmadı. Bu Anadolu’nun devi açısından son derece üzücü... Ersun Yanal kadrosunun yetersizliğinden bahsetse de bu kadro bu kadar kötü oynayacak kadar vasat altı değil.
Galatasaray için küçük de olsa problem özellikle gol sonrasında takımın sinirlerinin boşalması oldu. Kabul edelim ki Galatasaray, muhtarını kovmuş, sahadaki İhtiyar Heyeti tarafından yönetilen bir

Yazının Devamı

Telafisi zor

12 Nisan 2008

Beşiktaş orta sahası Aydın, Serdar Özkan, İbrahim Toraman ve Mehmet Yozgatlı’dan oluşuyordu. Ortanın ortasını Toraman’la, Serdar Özkan kaplıyordu. Bu kadar... Başka bir söze gerek yok aslında.
Bu orta sahayla Ertuğrul Sağlam’ın ne gibi bir oyun düşlediğini keşke sanal ortamda bir simülasyonda sergileme olanağı olsaydı. Görebilseydik kim neyi eksik yaptı, işlemeyen neydi? Çünkü bana bu orta sahanın şu andaki form ve tecrübesiyle yapabileceğinin maksimumu buymuş gibi geliyor. 
Hele de özellikle ilk yarıdaki enerjik ve yılmaz Oftaş varken. Her topa 2-3 oyuncuyla, laf olsun diye değil gerçekten basarak, yapması muhtemel işleri sınırlı olan Beşiktaş pasör kadrosunu sıkıntıya soktular. Sivas  maçında olduğu gibi erken goller de gelmeyince Beşiktaş’ın oyunu vasatta kaldı.

Değişiklik yetmedi
Oftaş ise Sandro yönetiminde (Beşiktaş’ta dün böyle bir oyuncu yoktu) sadece pres yapmakla kalmayıp çok iyi paylaşarak, sürekli bir iki adamı boşa çıkararak rakip alana kolay geçti. Ancak ceza sahası çevresinde, ‘Bu takım bunca

Yazının Devamı

Zico Grant satrancı

11 Nisan 2008

Maçı bir kez daha dikkatle izledim salim kafayla. Sonra bir kez daha. Bu kez parça parça.
Ve kabul edelim ki Chelsea bizi uyutmuş.
Zico da buna, belli ki isteyerek zamanını bekleyerek cevap vermemiş.
Maçın başında gelen bir gol.
Sonra oyunun temposunu Londralıların ayarladığı, asla size inisiyatifi vermediği bir 70 dakika var.
Zico buna ses etmemiş beklemiş. Suyun yolunu çevirmeye çalışmamış.
Son 15 dakikaya kadar. Ve sonra Brezilyalı’nın müdahalesiyle risk alınan son 15 dakika. 

Yazının Devamı

Mümkündü

9 Nisan 2008

90 Dünya Kupası’ndan bir maç gibiydi. Drogba’lardan, Lampard’lardan bu oyun mu gelmeli diye düşündüren. Chelsea hiçbir şey yapmıyor gibiydi. ‘Bu maç bir duran topla, bir kontrayla bitebilir’ demiştik ya, hani maçtan önce 4. dakikada gelen gol sonrası gerçekten bitmiş gibiydi.
Onlar  hiçbir şey yapmıyor gibilerdi tamam. Ama Lugano dışında Fenerbahçe’de bir şey yapan yok gibiydi. Semih kayboldu, Deivid, Kazım ve Alex ancak geriye gelip top aldıklarında göründüler. Göze çarpan, Drogba’nın çok erken durumu teşhis edip krampon değiştirmesinden belli olduğu üzere sürekli kayan oyunculardı sadece. Bizde daha fazla oyuncunun sık sık yerde kalması krampon tercihinde sıkıntı yaşandığını gösteriyor. Durgundu oyun yani.
Bu durumu yaratan, iki hocanın da hesaplaşmayı sona bırakma düşüncesi olabilir mi? İkisi de birbirinden hamle bekler gibiydi. Fenerbahçe, Chelsea’nin kapladığı ve daralttığı alanı açmak için fazla yavaştı. Hızlarıyla çoğalmayı başaramıyorlardı. Grant buna

Yazının Devamı

Kaybetsen ne kaybedersin!

8 Nisan 2008

Chelsea bu sezon lig ve Avrupa’da evinde hiç kaybetmedi.
2008 başından bu yana aynı sahnede, içeride dışarıda sadece Fenerbahçe’ye boyun eğdiler.
Avram Grant geldiğinden bu yana, yani 18 Eylül’den beri Avrupa’da evlerinde gol yemediler.
Öte yandan ligde evlerindeki maçlarda sadece dört kez 2’den fazla gol atabildikleri galibiyetler alabildiler. Avrupa’da bir kez. 
26’sında evlerinde oynayacakları Man. United maçına şampiyonluk maçı olarak bakabilecek durumdalar.
Bugün de onları umutsuzluğa sevkedecek bir sonuç yok ellerinde. Fenerbahçe, misal 2-1’in rövanşında Sivasspor maçına umutsuz çıkar mı? Hiç fark yok.
Fenerbahçe’nin ciddiye alması gereken istatistikler. Ama umutsuzluğa düşürecek rakamlar değil.

Yazının Devamı