İstanbula metro ne zaman gelecek?

6 Ocak 2005

12 milyonluk bir kentin trafik sorunu çözülemez sanmayın. Birçok metropol bu konuda önemli ilerlemeler göstermiş. Mesela çalışan sayısının çok daha fazla olduğu Londrada günde tam 27.3 milyon seyahat yapılıyor ve her gün 8.5 milyon kişi kentte dolaşıyor. Ayrıca 4.5 milyon seyahat otobüsle, 3 milyonu metroyla, 11 milyonu da araba ya da motosikletle yapılıyor. 7 milyon kişi işe yürüyerek, 300 bin kişi de bisikletle gidiyor. Demek ki, arabayla seyahat yüzde 31i geçmiyor. Metro veya otobüs, ulaşımın yüzde 26sını, yürüme ise diğer yüzde 24ünü oluşturuyor. Kısacası, trafiğin yoğun saatlerinde bile saatte ortalama hız 10 kmnin altına düşmüyor.Birkaç rakam daha: Londrada 13.600 km yol var. 3.730 km otobüs hattı, 205 km tercihli otobüs şeridi, 329 km metro hattı ve 788 km de tren hattı bulunuyor.Özellikle metroya dikkat çekelim: 329 km metro hattıyla, seyahatlerin yüzde 11i gerçekleşiyor. Bunlar genellikle çok uzun mesafeli seyahatler. Londrada metronun yapılış tarihi ise hayli eski. Anımsadığımız kadarıyla ilk metro 1850lerde devreye giriyor. Yani sanayi devrimi sırasında. Metropolitan Hattı, ardından da 1910 yılında Central Hattı devreye giriyor.İngilterede 1855te kişi başına düşen gelir

Yazının Devamı

CHP büyük sıkıntıda

5 Ocak 2005

Atatürkün kurduğu ve bu ülkenin aydınlarının başını çektiği bu parti uzun süredir artık bir çağdaşlık manzarası göstermiyor. Avrupa Birliği konusunda da toplumsal refahın yükselmesi konusunda da CHPnin artık hiçbir tezi gözlenmiyor. CHP denilince, son zamanlarda, akla gelen hiçbir olumlu şey yok. Görünen tek şey yolsuzluk suçlamaları, şaibeler, hizipler, baskı ve kavgalar! İşte bu nedenle, CHP seçmeni son derece üzgün. Kırgın. Çaresiz.Oysa CHP için çıkış yok değil. Konjonktür gayet müsait. Ekonomik krizin ardından zaten bozuk olan gelir dağılımı büsbütün bozuldu. Ancak CHPden çıt yok. Kriz geçeli üç yıl oldu. CHPden yine çıt yok. Çiftçi de iki yıldır kan ağlıyor. Muhalefetin sesi çıkmıyor. İşsizlik dört yıldır sayısal olarak sürekli artıyor. Muhalefet liderinin ağzını bıçak açmıyor. Eh durum böyle olunca, partinin oyları düşüyor. Oylar düşünce de, parti tabanına hükmetmek mümkün olamıyor.Açık konuşalım; partinin performansı yüksek olsaydı, kim onu devirme cesaretini gösterebilirdi? (Bırakın şaibelerini) Yeterliliği bile sürekli tartışılan bir ilçe belediye başkanı buna nasıl yeltenebilirdi? Başarısız olanı kim olsa devirir!Silik, kendi içine dönük, bütün hesaplarını Genel Başkanın

Yazının Devamı

Çiftçinin sattığı ucuzladı, maliyetleri arttı

4 Ocak 2005

Aslında tarımın en büyük sorunu verimsizlik. Tarımda girdi başına alınan verim uluslararası düzeye göre hala çok düşük. Bu konuda herhangi bir gelişme olmayınca sürekli belli bir nüfus tarımdan koparak kentlere göçüyor.Elbette tarımda çalışan aşırı nüfusun azalması kaçınılmaz. Üstelik olumlu da. Ancak bu göçün tarımdaki verimsizlikten çok, sanayideki gelirlerin daha yüksek olmasından kaynaklanması gerekiyor. (Kalkınma ekonomisinde Arthur Lewisi okuyanlar bunu bilir.) Bütün dünyada da böyle olmuştur. Böylece fakirleşme sonucu değil, daha yüksek bir refah elde etme beklentisiyle göçün gerçekleşmesi gerek.Oysa ülkemizde göç tarımdaki fakirleşmeden kaynaklanıyor. Bırakın verim artışını, tarımda ciddi biçimde üretim düşüşü yaşanıyor. Üstelik bu düşüş maliyetler hızla yukarı doğru giderken, ürün fiyatları düşerken oluşuyor.Kuşkusuz ürün fiyatlarının düşmesi mutlaka olumsuzluk alameti değildir. Mesela aynı zamanda girdi maliyetleri de düşüyor, ya da üretim ciddi biçimde artıyorsa bu durum sevindiricidir. Ancak hem üretimin düşmesi hem de girdi maliyetlerinin yukarı gitmesi tarımdaki durumun vahametini göstermekte.Fındıkta da durum iyi sanılmasın. Mahsul çok düşük olduğundan bu fiyat

Yazının Devamı

2004 nasıl geçti?

31 Aralık 2004

Önce ekonomist gözlüğüyle değerlendirelim. Büyüme çok yüksek oldu. Bu çok olumlu bir gelişmeydi. Tahminlerin, hatta hayallerin ötesindeki bu yüzde 10a yakın büyüme elbette toplumun bir kesimini sevindirdi. Böylece, son üç yılda ekonomi yüzde 24 büyümüş oldu. Enflasyonda düşüş de sürdü; neredeyse 60 puan düştü. Böylece 30 yılın ekonomik vebasından kurtulmanın kertesine geldik. Şimdi paradan altı sıfır atarak yolumuza devam ediyoruz. Bunlar elbette sevindirici, olumlu gelişmeler.Ancak 2004 yılında ekonomide olumsuz gelişmeler de oldu. Mesela son 3 yıldır bütçede 38 milyar dolarlık faiz dışı fazla yarattık. Ancak kamu borcu 124 milyar dolardan 220 milyar dolara çıktı. Bunun bir kısmı hatalı borç yönetiminden, bir kısmı da yeni gelen banka batıklarından. Özellikle de bir siyasal parti liderinin ailesinin verdiği hasardan!2004ün önemli özelliklerinden biri de ithalat patlamasıydı. Böylece inanılmaz boyutta bir cari işlemler açığı (olasılıkla yıl sonunda 14 milyar dolar) doğdu. Bu, son üç yılda 23 milyar dolarlık döviz kaybı anlamına geliyor. Elbette bu ithalat patlamasının gerisinde, petrol fiyatları, demir fiyatları, vb. dışsal nedenler de var. Ancak asıl etmen iç talepti.Mali

Yazının Devamı

İşsiz babası Tayyip!

30 Aralık 2004

2001 yılının başında oluşan kriz ertesi yıl büyük ölçüde atlatılsa da, 2003 yılında bile sosyal dengesizlikler azalmadı. Hatta 2004 yılında bile bunun oluşmadığı görülüyor. Yıllar geçiyor, işsizlik oranı hiçbir biçimde düşmüyor. Aksine işsiz sayısı artıyor! Buna rağmen işsizlerin oylarını kapan Tayyip büyük destek görüyor! Ama kimlerden? Tabii ki, işsizlerden değil, tuzu kurulardan!Geçenlerde TÜSİADın Prof. Seyfettin Gürsel başkanlığında bir ekibe hazırlattığı "Türkiyede İşgücü Piyasasının Kurumsal Yapısı ve İşsizlik" başlıklı araştırması açıklandı. Rapor ilginç bulgular içeriyordu. Mesela işgücü arzının en az 30 yıl boyunca yüzde 3 kadar artacağı, karşılığında her yıl 500 bin yeni iş yaratılsa bile işsizliğin çok yavaş düşeceği belli. 2004 yılında gözlenen büyümenin istihdam yaratmaması nedeniyle de, bu tür bir büyümeden vazgeçilmesi öneriliyor.Raporun bir başka talebi ise, işgücü piyasasındaki katılıkların kalkması. Bunlar işgücü maliyetini yükselten yükler, iş arama ya da ücret belirleme mekanizmalarındaki aksaklıklar, nitelik uyumsuzluğu, ya da tazminatlar gibi unsurlar. Bu tür katılıklar, ya kayıt dışı istihdamı cazip kılıyor ya da işsizliğe neden oluyor.Gürsel ve ekibi dört

Yazının Devamı

Çiftçi babası Tayyip!!

29 Aralık 2004

Şimdi üç yıldır Derviş değil, AKP iktidarda. Hem de tek başına. Ve çiftçi daha fazla inliyor. İnliyor da sesini duyan yok! Muhalefet yok, medya ilgisiz. Oysa, 2001 - 2003 arası üç milyondan fazla çiftçinin işsiz kaldığını biliyoruz.Tarım çok önemli; çünkü hala nüfusun yüzde 40ı tarımla geçiniyor. 2003 yılında bu kesiminin toplam geliri, tıpkı 2001 gibi, düştü. (Zaten son yıllarda tek istisna 2002 yılı oldu) Üstelik ekonomik gelişmeler olumlu yöndeyken, tarım tepetaklak gitti. Milli gelir yüzde 5.9 büyüdü, tarım ise yüzde 2.5 küçüldü. 2004 yılında da aynı yapının süreceği anlaşılıyor. Bu yıl ekonomi yüzde 9 kadar büyüyecek, tarım ise yüzde 1 kadar küçülecek. Kısacası, Derviş gitti, Tayyip geldi; tarım büsbütün çöktü! Hey gidi çiftçi babası Tayyip!Tarımda gelir düştüğü gibi karlılık daha fazla düştü. Girdi fiyatları hızla yukarı giderken, ürün fiyatları da düştü. Yani çiftçi alenen fakirleşti. Hem de üç kez. Ürettiği daha az. Maliyeti daha fazla. Ürün fiyatı daha düşük. Hey gidi çiftçi babası Tayyip!Geçen yıl mazot fiyatı bugünkünden en az yüzde 20 daha aşağıdaydı. Gübre fiyatı ise yüzde 55 daha aşağıdaydı. Tohum ise bazı ürünlerde yüzde 80den fazla arttı. İşçi kullanan büyük

Yazının Devamı

2005 yılında büyüme düşecek

28 Aralık 2004

2004 yılında olasılıkla yüzde 9 civarında bir büyüme oluşacak. Bu büyüme performansı hükümetin yüzde 5lik öngörüsünün neredeyse iki katı. Hükümet, geçen yılın olağanüstü performansına rağmen, bu yıl yüzde 5lik bir tahmin koydu. Demek ki, hükümet de bu performansın sürdürülemeyeceği kanısında.Nedenlerine gelince. 2005 yılında da tarımın daha iyi gideceği yönde ciddi bir beklenti pek yok. Sanayi ise 2004 yılında olduğu gibi 2005 yılında da parite desteğindeki ihracatla kör topal büyüyebilir. Ancak yatırımlardaki aşırı canlılığın bu yıl sürmesi kesinlikle beklenmemeli. Çünkü birkaç yıldır ertelenen yatırım gereksinimi büyük ölçüde tamamlandı. İç tüketimde, özellikle dayanıklı tüketim mallarında talebin normalleştiği zaten verilerden gözleniyor. Yani aşırı iyimser olmaktan artık çıkmalıyız.Konuya izlenen politikalar açısından da bakılabilir. 2005 yılında maliye politikasındaki sıkı disiplinin süreceği belli. Üstelik toplam vergilerde reel olarak ciddi artışlar öngörülüyor. Yani yine kısıtlı bir iç talep olacak. Merkez Bankasının (MB) izleyeceği likidite politikası da oldukça sıkı olacak. Aşağıda MBnın likiditeyi doğrudan kontrol ettiği açık piyasa işlemleri görülüyor. Grafikteki alt

Yazının Devamı

Bankalarımızın durumu düzeliyor, ama...

24 Aralık 2004

Öncelikle Türk bankacılık kesimine ilişkin yaygın olan yanlış bir kanıyı düzeltelim: Bankalar krizden önce karlı kuruluşlar değildi. Şatafatlı davranmalarının bir nedeni, bu eğreti konumlarını saklamak, bir diğeri de sermayedarın itibarını kazanmak için kantarın topunu kaçıracak kadar harcama yapmaktı. Oysa aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi krizden iki yıl önce, 1999 yılında da, bankaların sermayesi yoktu. Hatta negatifti. Yani bankalar net olarak borçluydu.Önce "net çalışma sermayesi" kavramını açıklayalım. Bu kavram bankanın işe yaramayan sermaye kalemlerinin ayıklanmasını gerektirir. Mesela çeşitli batık krediler, ya da sabit varlıklar özkaynaklardan çıkarılır. Çünkü bunlar gerçekte bankanın kredi vermesine yardımcı olmaz, aksine yük getirir. Oysa bankalar bazen batık kredileri açık göstererek, ya da gayrimenkul gibi bazı duran varlıkları sermayeye ekleyerek özkaynaklarını abartırlar.Bu ayıklama yapılınca serbest ya da likit olan sermaye bulunur. Bunun da risklere göre ayarlanmış aktiflere oranının yüzde 8i geçmesi halinde bankanın mali gücü yeterli görülür.1999 yılında net olarak sermayeleri borçlu olan bankaların durumu 2000 yılında daha da kötüleşti. Borç neredeyse reel

Yazının Devamı