“ÇILGIN Proje” açıklamak moda ya...
Ben de, “İzmir’de ne yapabiliriz?” diye uzun zamandır kafa yoruyorum.
Başbakan Erdoğan’ın, önümüzdeki “ustalık” sürecinde İstanbul için, “Kanal İstanbul”u açıkladığı gün, tesadüf, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Milliyet EGE’ye uğradı.
Yatırımlar, siyaset derken, çaylarımızı içtiğimiz sırada konu “Çılgın Proje”lerden açıldı.
Başbakanımızın İzmir için de bir “Çılgın Projesi varmış, bilginiz var mı?” dediğimde, yanıtı; “Yok. Vallahi bilmiyorum” oldu.
Gülümseyerek;
“Ama benim, daha doğrusu benim demek yanlış, İzmirliler’in yıllardır hayaliyle yaşadıkları ‘Çok Çılgın’ bir projesi var” dedim.
İzmir için de bir “çılgın” proje varmış.
Başbakan, İstanbul’daki “çılgın”ı açıklarken, satır arasında bizimkisini, İzmir’de düzenleyeceği mitingde ilan edeceğini söyledi.
Şimdi hepimiz günlerce; “İzmir’e çılgın proje ne olabilir”i tartışacağız.
Üçkuyular-Bostanlı arasında “köprü” yapılacağı açıkladı.
Kentin dokusunu yenileyeceği, bunu da TOKİ’nin yapacağını söyledi.
İzmir-İstanbul Otoyolu...
İzmir-Ankara Otoyolu...
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay; kim ne derse desin, seçimlerden sonra ister Bakan, ister düz vekil olarak kalsın; göreceksiniz iyi bir İzmir Milletvekili olacak.
Günay’ın bende bıraktığı izlenimi bu.
Sade, samimi, açık ve net...
Kararlı, Bakanlığını ilgilendiren konularda bilgili, oturduğu koltuğun ağırlığının farkında...
Nitekim, ülke turizminde yıllık gelirin 28-30 milyar dolarlara dayandığını anlatırken gülen gözleri, başka konular açılınca, örneğin Kars’taki yıkım gibi, kaşlar çatıklaşıyor, gözleri donuklaşıyor.
* * *
2002’den 2011’e kadar İzmir olarak AK Parti Milletvekillerinden “elle tutulacak”, “vay be; adamlara bak, nasıl da şu sorunumuzu çözdüler” dedirtecek bir icraat görmedik.
HERKESİN işi-gücü İzmir oldu.
Hoşuma gitmiyor desem yalan olur.
Doğrusu siyasetçiler konuştukça, “keyfim yerine geliyor...”
Haziran 2011 seçim bildirgesinde, önce Başbakan Erdoğan İzmir ile ilgili partisinin projelerini açıkladı.
Tartıştık...
Aşırmaydı, kes yapıştırdı, bazılarını Büyükşehir Belediyesi zaten yapıyordu, falan filan...
Ama somut yapılacakların olduğunu da unutmamak lazım.
SURATIM karmakarışık, çaresizlik ve korkudan iyice büyümüş gözlerimle tıpkı filimlerde olduğu gibi, iniltili, yalvaran bir ses tonuyla Meltem’e “Beni bırak” diye seslendim. ”Beni bırak, buraya kadarmış, sen git, kendini kurtar...”
Bu sahnenin devamının nasıl gelmesi lâzım?
Bizim hatunun bana çığlık çığlığa; “Hayııır! Seni bırakmam! Sık dişini, birlikte kurtulacağız” diye bağırıp, uçurumun kenarında eften püften bir ağaç dalına asılı kalmış olan bana elini uzatıp, “Haydi tut elimi, kurtulacağız buradan...” demesi gerekmez mi?
Sahnenin devamı böyle, benim hayal ettiğim gibi olmadı.
Ben zor durumda değilmişim, ortada korkulacak bir şey yokmuş gibi gayet sakin oturduğu yerden kalktı ve bana; “Ben gidiyorum, sana da, Allah akıl fikir versin, sakın beni rahatsız etme” dedi ve masanın üzerinde duran James Joyce’un efsane romanı Ulysses’i alıp oturma odasına geçti.
* * *
Sahne biraz karışık oldu.
ÇEŞME Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a öfkeli.
Ötesinde, kızgın ve kırgın...
Balçova’daki toplantıya dün bu nedenle katılmadı.
“Bir protesto mu?”, “Bakan’a tavır mı?” diye sordum.
İkisi de; dedi...
“İnatçı” ve “dediğim dedik” yapısını ben dahil herkes biliyor ama, bugüne kadar Çeşme Belediye Başkanı’nı hiç bu kadar kararlı görmemiştim.
* * *
ŞU “sarışın” muhabbetinde, Başbakanımızın eşi Emine Hanım’a sonuna kadar destek veriyorum.
Ne demek; İzmir’den 35 kadın seçilecekmiş, üstelik bunlar “sarışın” olacakmış, Ankara’ya götürülüp Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüştürülecekmiş.
Bu seçilecek hanımefendiler, Başbakanımıza, İzmirlilerin “yaşam biçimine müdahale” konusunda sorular yöneltip, ilk ağızdan alacakları “yanıt” ile, var olan “endişe”lerini gidecereklermiş.
Böyle bir proje olur mu?
Allahtan ki Emine Erdoğan Hanımefendi var.
Müdahalesiyle, böylesine saçma bir girişimi durdurdu.
Hem daha fazla tartışılmasına “dur” dedi, hem de İzmirli hanımlar için böylesi “onur kırıcı” bir projeyi rafa kaldırttı.
ÇEŞME’NİN 2006’da başlayan ve ancak beş yılda kavga- dövüş karara bağlanan planları, iptal edildi.
Bu kararla beş yıllık emek boşa giderken, yaklaşık 1 milyar dolarlık turizm yatırımı da “kadük” oldu.
Çeşme’yi planlı bir turizm cennetine çevirecek olan plana, 2006 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma; kısaca hepimizin SİT Kurulu diye bildiğimiz kurum izin ve onay vermişti.
Başkanlığını Prof.Dr. Tankut Ünal’ın yaptığı, ülke çapında ünlü Doğa Koruma Uzmanı Doç.Dr Emre Madran’ın da yer aldığı SİT Kurulu, altı ay süren bir incelemeyle, Çeşme- Alaçatı’yı karış karış gezerek bir revizyon planı hazırladı.
Çeşme’de birinci derece doğal sit alanların bir bölümü, iki...
İkinci derece alanlar da üçüncü dereceye transfer edilerek, planlı ve doğaya zarar vermeyecek şekilde yatırımların önü açıldı.
Turizm Bakanlığı, SİT Kurulu’nun onayı ve gözetiminde, Çeşme’nin 25 binlik turizm gelişme planlarını hazırladı.