BEN gazeteciyim.
Ekmek paramı bu işten kazanıyorum.
Hal böyle olunca da mesleğimi en iyi şekilde yapmak için elimden geleni ardıma koymuyorum.
Bu bilinç ve şevkle iş saatim olmadığı halde salondaki baba koltuğuna yayılmış, bir yandan çiğdem çitletip bir yandan da TV’de haberleri izliyorum.
Maksadım, verilen haberlerin ek yerini bulup okuyucularıma işmar çakarak onları uyarmak.
Haber bülteni de tek bir konuya ayrılmış.
Osama Bin Ladin’in öldürülmesine.
SERBEST kalanlar oldu, tutuklananlar cezaevine gönderildi.
Perşembenin gelişi zaten çarşambadan belliydi.
İzmir’de bu kadar kıyamet kopup da, şayet hiç kimse tutuklanmamış olsaydı, millet o zaman ne derdi?
Ne düşünürdü?
Bu nedenle herkes, önceki gece sabaha kadar süren davadan böyle bir sonuç çıkacağını bekliyordu.
* * *
“Şok Baskın, Büyük Operasyon” dendi ama, bu kadar yaygaranın koparıldığı olayda, tutuklanan Büyükşehir çalışan sayısı, gözaltına alınan 44 kişiden sadece sekiz kişide kaldı.
AMERİKA Birleşik Devletleri Büyükelçisi Francis J. Ricciardone dün İzmir’deydi.
Görevi süresince yaptığı açıklamalar ve belirttiği görüşlerle Türkiye’de gündem yaratan ve Başbakan Erdoğan ile sık sık ters düşen Büyükelçi, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na adı “nezaket” olan bir ziyaret yaptı.
ABD Büyükelçisi, hafta başından beri “operasyon şoku” yaşanan ve 7 yıldır BBG Evi gibi izlenip, dinlendiği belirtilen Konak’taki Belediye Sarayı’na, yanında İzmir Fahri Konsolosu Güliz Balsari ile geldi.
Büyükelçi Ricciardone Jr, “Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ticari ilişkileri desteklemek için buradayız” dedi ama, zamanlama açısından çok ilginç olan bu ziyaret, “sıcak söylentilere” neden oldu.
Doğru...
ABD’li Ricciardone, bir Amerikan şirketinin yapacağı yatırımın açılışı için İzmir’e geldi.
Ricciardone, “Bu yatırım, hem Türkiye hem de Amerika için önemli bir gelişme. İzmir’i çok seviyor ve önemsiyoruz. Ben, gençken İzmir’e birkaç kez turist olarak gezmek amacıyla gelmiştim. Umarım tekrar gelme fırsatım olur” gibi klasik laflar etti.
İZMİR’de yer yerinden oynuyor...
Gözaltılar, çuval çuval evraklar polis tarafından Saray’dan alınıp Organize Suçlar’a taşınıyor.
İfadeler alınıyor.
Konak’taki Büyükşehir’in önünde on binler toplanıyor.
İnsanlar, “İzmir Azizdir Aziz Kalacak” diye tempo tutuyor...
Başkanlar Kurulu’nun Başkanları, Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, Esnaf Birlikleri Başkanı Zekeriya Mutlu, Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan başta olmak üzere, neredeyse tüm sivil ve mesleki kuruluşlar ile kentin ileri gelen önemli isimleri öbek-öbek Büyükşehir’e taşınıp, “Yanınızdayız - Arkanızdayız - Size Kefiliz” diyor...
Nedense bunca yaşananlara CHP Genel Merkezi’nden “çıt” yok.
HERKESİN merakı şu:
Bir iddiaya göre 40 milyon, yandaş medyaya göre 100 milyon liralık bir usulsüzlük-yolsuzluk. İhaleye fesat karıştırma suçu varsa, ekibi içeride, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu niçin dışarıda?
Öyle ya; iki günden buyana sorgulanan Büyükşehir’in eski ve yeni A Takımı, Başkanın bilgisi olmadan, iddia edildiği gibi “alavere-dalavere” çevirebilir mi?
..........................(!)
* * *
Olay İzmir’de yaşanıyor.
İçişleri Bakanı, “Bizim bilgimiz yok, ben de haberi Vali Bey’den öğrendim”;
SEÇİMLERE 40 gün kala. İzmir’de yine Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı talimatıyla polisin Büyükşehir’e yaptığı baskın, belli ki 12 Haziran’a damgasını vuracak.
Olay çok sıcak.
Alabildiğine bilgi kirliliği var.
Polis, neredeyse Aziz Kocaoğlu dışında Büyükşehir’in tüm eski ve yeni üst düzey bürokratlarını, sabaha karşı “kapı çalıp” uyandırarak ya da havaalanından toplayıp gözetim altına aldı.
Ne oldu da bu kadar büyük operasyona gerek duyuldu?
Olan-biten, öyle ya da böyle bir kaç gün içinde netleşir.
Burada olaydan hemen sonra Kocaoğlu’nun yazılı açıklamasındaki bir satır çok önemli:
CUMA günü saat 12.00’de “başım çok ağrıyor, migrenim tuttu galiba...” diye biraz kıvrandıktan ve de herkesi inandırdıktan sonra, gazeteden izin alıp çıktım.
Eve giderken İrfan Baba’ya uğradım, bir porsiyon keşkek, bir porsiyon da Arnavut ciğerini paket yaptırdım. Sevinç’in yanındaki Can Çerezci‘den yarım kilo karışık çerez aldım.
Apartmanın kapısına gelince şeytan dürttü. Yandaki bakkala girip 6 tane tombul şişe buz gibi bira alıp eve çıktım.
Ve saniye geçirmeden salondaki büyük TV’yi açıp BBC’yi buldum.
* * *
BBC’de Londra sokaklarında dansedip şarkı söyleyerek soyluların soylusu, geleceğin İngiliz Kıralı Prens William ile soysuz bir aileden gelen Catherine Middleton’un düğününü kutlayan insanlar gösteriliyordu.
Ben, “Çok şükür daha düğün töreni başlamamış, hiçbir şey kaçırmadım” diye sevinerek alel acele elimdeki yiyeceklerle salondaki masayı donattım.
GENEL seçimlere kırküç gün kala, herkes İzmir’deki sandıklardan hangi partinin “birinci”, ya da başka bir anlatımla, kaç milletvekili çıkaracağını merak ediyor.
Bu sorunun yanıtı, olaya hangi pencereden baktığınıza bağlı...
2009 Yerel Seçim sonuçlarını baz alırsanız başka...
12 Eylül 2010 Referandum sonuçlarına bakarsanız daha farklı...
2007 Genel Seçimleri derseniz, o daha da farklı.
* * *
Seçim sonuçlarında alınan oy oranı çok önemlidir. İzmir’de bu seçimin “kilit partisi” MHP’dir.