KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay; kim ne derse desin, seçimlerden sonra ister Bakan, ister düz vekil olarak kalsın; göreceksiniz iyi bir İzmir Milletvekili olacak.
Günay’ın bende bıraktığı izlenimi bu.
Sade, samimi, açık ve net...
Kararlı, Bakanlığını ilgilendiren konularda bilgili, oturduğu koltuğun ağırlığının farkında...
Nitekim, ülke turizminde yıllık gelirin 28-30 milyar dolarlara dayandığını anlatırken gülen gözleri, başka konular açılınca, örneğin Kars’taki yıkım gibi, kaşlar çatıklaşıyor, gözleri donuklaşıyor.
* * *
2002’den 2011’e kadar İzmir olarak AK Parti Milletvekillerinden “elle tutulacak”, “vay be; adamlara bak, nasıl da şu sorunumuzu çözdüler” dedirtecek bir icraat görmedik.
Aksine, İzmirlinin içine çıkmak, kenti kentliyle yaşamak, solumak yerine, kendi içlerine kapanıp, “cemaat siyaseti” yaptılar.
Haksız sayılmazlar.
Çünkü onları oraya taşıyan o cemaatlerdi.
Hesap verecekleri makam orasıydı.
Hısım-akrabalık ilişkileri hep İzmir’in önünde tutuldu.
O onun eniştesi, o onun baldızı, o onun yeğeni muhabbeti yapıldı.
Kafalarını tokuşturarak selamlaşanlar dost ve yandaş, eleştiri yapanlar “düşman” ve “taraf” olarak görüldü.
İzmir’in büyük bir çoğunluğuyla ilişkiler “askıya” alındı.
Ve 2002’de yüzde 17, son yerel seçimler 2009’da da yüzde 29.5’ta kalındı.
* * *
Adalet ve Kalkınma Partisi’ni İzmir’de ilk kez bu kadar “açılımlı” görüyorum.
Bu kez “ayakları yere basan” bir politika izleniyor.
Şüphesiz bunda en büyük pay Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ama, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katkısı çok.
Kentin çeşitli akslarından (birinci seçim bölgesi) Günay’ın “çat kapı” ziyaretleriyle ilgili olumlu sinyaller alıyorum.
Bir gün, üstelik de gazetecileri yanına almadan, Karabağlar’daki faciada şehit düşen itfaiye erinin Balçova’daki evine gidiyor.
Ertesi gün Reyhan Pastanesi’nde oturup çay içiyor, Alsancaklı hanımlarla koyu bir sohbete dalıyor.
Daha sonraki gün, Sir Winston-Tea’de gençlerle şakalaşıyor, Birinci Kordon’da, yaya olarak geziye çıkıyor.
Akşam bir bakıyorsunuz Sipari’de balık yiyor...
Kısacası; halkla, turizmciyle, yatırımcıyla, işadamıyla, ev hanımlarıyla, gençlerle, işletmecilerle hep iç içe...
* * *
Bu saydıklarımın hepsi, normal olması gereken davranış biçimleri.
Ama AK Parti kanadında bizler bunlara pek alışkın değiliz.
Bugüne kadar seçilmiş AK Parti Milletvekillerinin çoğunu, ancak kentte sayıları çok az olan içkisiz restoranlarda görebiliyorduk.
Yani, sadece kendileri gibi bir yaşam tarzını benimseyenlerle...
* * *
Ertuğrul Bey’e sordum; “İzmir’i nasıl buldunuz?”
“İnanılmaz güzel bir kent”, dedi.
Antalya ile kıyaslanmayacak kadar mükemmel olduğunu söyledi.
Ardından da bir espri patlattı:
“İzmir; turizmi Bodrum-Marmaris-Antalya’ya göre az, ama sorunu çok, en çok başımızı ağrıtan bir kent...”
Ardından da ekledi:
“Biz İzmir’e; turizmi canlandırmak, bu sektörü büyütmek ve sorunları azaltmak için geldik.”