Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları

Bir siyasi hayat nasıl biter?
Türk siyasetinin idol isimlerinden Alpaslan Türkeş’in oğlu Ahmet Kutalmış Türkeş buna son bir örnek.
Türkeş’in kariyerini sonlandıran isim ise Ebru şancı.
Kim bu hatun kişi?
Ebru Şancı 31 yaşında, Malatyalı bir ailenin İstanbul doğumlu manken kızları.
Ebru Şancı’yı güzelliği ile ilk fark eden Milli Çapkın Süha Özgermi.
Özgermi, Ebru Şancı’yı yarışmaya sokmadan birinci ilan edecek kadar beğenen ilk erkek.
Süha Bey himayesindeki Ebru Şancı 17 yaşında Brezilya’daki güzellik yarışmasında birinci, ardından da
2001 Miss Globe’de kraliçe seçilince, güzelliği tescillenmiş.
Güzel olunur da, aşktan uzak kalınabilinir mi?
İlk aşk; Fenerbahçe’nin ünlü futbolcularından biriyle.
Sonrasında futbolcu listesi kabarık;
Yusuf Şimşek, Ali Eren ve Baliç

Ebru bir Başak kadını.
Yani dobra bir güzel.
Öyle ki; bir fuhuş operasyonunda gözaltına alındığında, “Tarifem yok, ihtiyaçlarımı sevgililerim karşılıyor” diyecek kadar cesur.
Ebru Şancı’yı 25’li yaşlarından sonra ünlendiren aşkları ise şöyle:
Kaddafi’nin oğlu Said Kaddafi...
Galatasaray’ın Urugaylı milli kalecisi Muslera...
İbrahim Tatlıses’in oğlu İdo...

Eski Libya lideri Kaddafi’nin oğlu Said Al İslam Kaddafi’yle üç yıl birlikte olan Ebru Şancı’yı seksi pozlarına bakıp da aptal bir kadın sanmayın.
Ebru, Türkçe, İngilizce Fransızca ve Arapça olmak üzere dört dil biliyor.
Güzelliğini, yatak kadınlığını kullanarak oluşturduğu yaşam sitili kendi ağzından şöyle:
“Benim tarifem yoktur. Ben fuhuş yapmam. Arkadaşlar aracılığıyla tanışmış olduğum kişilerle sevgili hayatı yaşarım. Bu süre boyunca da ev kirası ve benzeri ihtiyaçlarımı bu arkadaşlarım karşılar. Sevgililerimle kendi adresimde birlikte olmam. Tatil kentlerine gideriz. Kulüplere gider, eğleniriz. Otellere gideriz.”

Gelelim Türkeş’e...
Ebru Şancı ile Ahmet Kutalmış Türkeş’i kim tanıştırmışsa büyük plan yapmış veya büyük plana meze olmuşlar...
Çünkü;
AK Parti içinde varlığını veya yokluğunu hissetmediğimiz Türkeş’in gelecekte MHP’ye baş olması, Ebru Şancı ilişkisiyle engellenmiş oldu.
Hatta, bu haliyle sonraki dönemlerde AK Parti’den siyasete devam etmesi de zor...
MHP’nin Genel Başkan aradığı bu günlerde planı kim yapmışsa iyi yapmış.
Ebru Şancı gerçekten zekice bir plan...
Ahmet Kutalmış Türkeş AK Parti’den istifa edip MHP Genel Başkanlığı’na aday olsa kazanma şansı vardı.
Ebru Şancı ilk defa iyi bir işe yaramış oldu. Beş on kare fotoğrafla sağın bölünmesini engelledi...
Farkında olmadan belki de ilk kez bir işe yaradı...
(Y.İnan’ın yazısından yararlanılmıştır)

Haberin Devamı

Uzakta aramayalım...

Haberin Devamı

Yıl 1976...
UNESCO, üyelerine bir öneriyle gelir.
Öneri paketindeki bir cümleyi sizlere okumak istiyorum.
Diyor ki;
“Bu gün UNESCO’nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal’dir.”
Öneri nedir?
Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılında, UNESCO üyesi 152 ülkenin devletleri, bu günü ayni anda kutlasın önerisidir.
Birden İsveç delegesi ayağa kalkar ve şöyle söyler:
“Ne yani dünyada bu kadar devlet adamı var, hepsinin doğum gününü böyle kutlayacak mıyız?”
Rus delegesi ayağa fırlar yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şunları söyler:
“Genç delege arkadaşıma hatırlatmak isterim ki; ATATÜRK öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir.
Bırakın onu bir yıl anmayı, her ülke, her problemimizde çare olarak aramalıyız...”
Sonra ne mi olur?
UNESCO tarihinde ilk ve tektir.
Hiç negatif oy yok, hiç çekimser oy yok 152 ülke o metine imza atar.
Karar sonrası, o, “ne yani” diyen İsveç delegesi tekrar kürsüye çıkar:
“Ben ATATÜRK’ü inceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayı ben attığımı buradan açıklıyorum...”

İşte o muhteşem belge şöyle der:
“Atatürk kimdir;
Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi...
Olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkilapçı...
Sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder...
İnsan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü...
Bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı...
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu... “
Var mı ? böyle bir metin!
Bir filozof der ki “bir ülke için kıstas aradığınız zaman o ülkenin en büyük liderini gözden geçirin.”
Şu anda biz, Türkiye dahil kıstas arayan tüm ülkelere sanıyorum bundan daha iyi bir metin gösteremeyiz.
Özellikle biz...
Sahip olduğumuz böyle bir liderimiz varken, niye başka kıstaslar ve modeller arıyoruz ki?
(Prof. Dr. İlnur Güntürkün KALIPÇI’nın yazısından)

Haberin Devamı

Şimdi bana ne demeli?

İlki, eşeklik...
İkincisi, eşek oğlu eşeklik...
Ya üçüncüsü...
Eşeklik yaptım...
Akıllanmadım, eşek oğlu eşeklik de yaptım...
Yine akıllanmadım...
Adını bulamadığım, koyamadığım “üçüncü”sünde de akıllanmadım...
Yaptım...
Adını da bir zahmet artık siz koyun...

Ama benim dünyanın en güzel ikinci kadını sevgili eşim Meltem Hanım hep söyleyip durmuştur.
“Sen adam olmazsın...”
Vallahi doğru birader...
Kadın yerden göğe kadar haklı...

Ameliyattan yeni kalkmışım, nekahat dönemini çalışarak geçiriyorum, telefon çaldı.
Arayan güvenlikçi arkadaşım.
Bir isim söyledi, gelmiş görüşmek istiyormuş.
Çıkaramadım, tanış da gelmedi ama madem ki kapıya kadar gelmiş; gönderin dedim.
Nereden bileyim, bu “kabul” ile kaderin ağlarını ördüğünü.

Gençten bir adam karşımda.
“Nasılsın Hamdi Abi” diye başı önde utangaç sıkılgan bir durumda, “mıy mıy” konuşuyor.
İnanın çoğunu anlayamadım bile.
Yer döşemecisiymiş.
Bana iş yapmış, oradan tanışıyormuşuz havasında konuşuyor.
Çıkaramıyorum ama, dinliyorum.
İşler nasıl?
İşsizim demez mi?
Eeeeeeeeeeee...
Baba felç geçirdi, ameliyat ettirdik.
Ya, nerede şimdi?
Ege Üniversitesi’nde sol tarafı tutmuyor, yatalak oldu.
...............
Biliyorsun, hemşehriyiz; memlekete Adana’ya götüreceğim!...
İyi olur yavrum; götür...
Gençten adam bir sustu, tık yok...
Üç-beş derken o susuyor, ben susuyorum. Ne yapacağımı şaşırdımmış durumdayım.
Dayanamadım; bir şey mi lazım dememle, canlanması bir oldu.
Yol parası; tükendim beş kuruşum kalmadı.
Ne kadar lazım?
300-500!...
Evladım o kadar yanımda yok?
Ne var abi?
Açtık cüzdanı, bir yüzlük sakladım köşeye, çıkarıp 160 lirayı uzattım.
Abi bari bir 40 lira daha bulsak.
Aklınca 200’e tamamlatacak.
Neyse yüzlükten bir 20 lira daha aldım.
Aklımca O’nun dediğini yapmayacağım...
Ama 180 kağıt bile bile gidiyor ve ben ses çıkaramıyorum.
Cuma’ya döneceğim abi, paranı getireceğim demesiyle, elimi öpüp, odadan çıkması bir saniye bile sürmedi.
Arkasından bakakaldım...

Dedim ya bu ilk değil.
Bir kez Pasaport’ta çay içerken, ikinci kez, Hisar Camii’nin önünde, götürmüşlerdi(!) beni.
Akıllan be adam değil mi?
Ne gezer...
Yine uçtu gitti bizim 180 lira...
Ramazan’dayız ya, işi gücü bırakıp müftüye;
“Hocam böyle bir iş başıma geldi, fitre-zekat sayılır mı acaba” diyeceğim.
“Evet” derse ne ala...
Demezse, “Yine dolandırıldım ey ahali” diye sokaklara çıkıp, haykıracağım.