Dolar fiyatındaki yükselişi durdurabiliriz. Ekonomide tıkanıklığı açabiliriz.
Dolardaki artışı durdurmaya, ekonomideki tıkanıklığı açmaya mecburuz.
Bunun yolu “Doğru teşhis - Doğru tedavi”dir. Teşhisi de yapacak olan biziz. Tedaviyi de... Ancakkkk... Yanlış teşhisler ve tedaviler iyilik getirecek yerde, durumun daha da bozulmasına neden olabilir.
1 Sorun dışarıdan çok içerideki gelişmelerden
Bugüne kadar dolar fiyatındaki yükselmenin dörtte biri dışarıda doların değer kazanmasından, dörtte üçü içeriden kaynaklanan sorunlardan.
30 Haziran’dan bu yana dolar fiyatı 2.88 TL’den 3.80 TL’ye yükseldi. Yüzde 32 arttı. Aynı dönemde dolar endeksi 96.20’den 101.17’ye tırmandı. Dolar yüzde 5.1 değer kazandı. İçeriden kaynaklanan sorunlar; (1) Dolara talebi artırdı. (2) Dolar girişini yavaşlattı.
2 Dolar arzı ve talebi arasındaki fark büyüdü
Bizim dolar kaynağımız (1) İhracat, (2) Turizm, (3) Doğrudan yabancı sermaye girişi, (4) Borsa ve tahvil almak için gelen döviz, (5) Bankaların ve özel sektörün dışarıdan borçlanması.
Günü-müzde “yabancı sermaye”nin adı “uluslararası sermaye” oldu. Günümüzde “uluslararası sermaye hareketine karşı” durmak imkânsız hale geldi. Bir başka ülkenin sermaye grubu Türkiye’ye gelerek firma veya marka satın alabiliyor. Bir Türk sermaye grubu başka ülkede yatırım yapabiliyor, firma satın alabiliyor.
Bütün bunlara rağmen, Türk sermaye grupları tarafından Türkiye’de yapılmış yatırımların, yaratılan markaların, Türkiye pazarına girmek isteyen uluslararası sermaye grupları tarafından satın alınması (bizler için) üzücü oluyor.
Kimseye, “Neden sattın, neden aldın?” diye sorulamaz ama... Önemli satın almalarda hislerimi yazıya dökmeden edemiyorum.
İki mektup aldım
Milliyet Ekonomi sayfalarında 15 Ekim 2015’te “İyi de biz ne yapacağız a’bicim?” başlığıyla bir yazım yayımlandı.
Satın almalar hızlanınca 11 Ocak 2017 tarihinde benzer başlıkla, benzer bir değerlemede bulundum.
Bu iki yazıda Yıldız Holding (Ülker) şemsiyesi altındaki firmalardan Çamlıca gazozunun Japon DyDo Drinco firmasına, süt ve sütlü ürünler bölümünün Fransız Lactails firmasına, ”Bizim Mutfak” gıda maddeleri bölümünün Japon Ajinomoto firmasına satışından söz etmiştim.
Yazılarımdan sonra Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başk
Konut satın alan yabancılar, bankalara para yatıran, devlet tahvili satın alan yabancılar, iş kuran yabancılar isterlerse “Türk vatandaşı” olabilecekler.
Hükümet yabancıların ülkeye döviz getirmelerinin önünü açmak için “vatandaşlık uygulaması”nı genişletti. 2016’nın ilk on ayında yabancılara 16 bin 500 konut satıldı. Konut yapımcıları uzun süredir, “Konut alanlara vatandaşlık imkânının tanınması” halinde konut satışlarında patlama olacağını, ülkeye çok büyük ölçüde döviz gireceğini söylüyorlardı.
2016 Kasım ayı Ödemeler Bilançosu’na göre kasımda Net Doğrudan Yatırım rakamı 444 milyon dolar, bunun içinde gayrimenkul satış gelirlerinin payı 350 milyon dolar.
2016 Ocak-Kasım aylarında Net Doğrudan Yatırım geliri 6 milyar dolar. Bunun 3 milyar 850 milyon doları gayrimenkul satış geliri. Kasım ayında nereden geldiği belli olmayan döviz 2 milyar 725 milyon dolar. On ayda ülkeye nereden geldiği belli olmayan kaynaktan 9 milyar 631 milyon dolar girdi. Geçen yıl ilk 10 ayda toplam net döviz girişinin yarısı nereden geldiği belli olmayan kaynaktan gelmişti. Bu yıl üçte biri nereden geldiği belli olmayan kaynaktan geldi.
Bu gelişmeler, “vatandaşlık” verilmesinin yabancıların daha çok konut
Doların yükselişi kendi kendine durmaz. Merkez Bankası’nın döviz tanzim satışıyla da durmaz, faizi artırmasıyla da...
Ama doların yükselişini durdurabiliriz. Durdurmaya mecburuz.
Bu gibi durumlarda yapılması gerekenler belli. Devlet Planlama’da çalışmış, benzer sorunların çözümünde görev almış biri olarak yapılabilecekleri, 6 Aralık 2016 tarihindeki yazımda sıraladım. O gün dolar 3.51 TL idi. Bugüne kadar hiçbir şey yapılmadı, dolar 3.86 TL oldu. Bir ayda yüzde 10 arttı. Gene hiçbir şey yapılmazsa dolar dur durak bilmez. Pahalı faturalar öderiz.
Beklemeden, yapılması gerekenleri sıralayayım:
(Bunlar yapılırsa, az hasarla, ama kazasız belasız, sorunlu dönemi atlatırız. Önceki yıllarda çözümü IMF’ye bırakıyorduk. Bu defa IMF yok. Kendi işimizi kendimiz göreceğiz. Biz bu işi IMF’siz daha iyi yapabiliriz.
1- Kaptan atanacak
Cumhurbaşkanı, Başbakan, kendi kadrolarından güvendikleri bir kişiyi kaptan olarak belirleyecek. Sonra ekonomiyle ilgili tüm birimler kaptanın sorumluluğu altında görev yapacak. İktidarın ekonomiyle ilgili her konudaki sözcüsü kaptan olacak. Herkes kaptanı destekleyecek. Ekonominin tek sözcüsü kaptan olacak. Kaptan, içeride olduğu kadar dışarıda da tanınan, ismi güven
Yabancı sermayeye karşı değiliz de... Olan biten biraz kafa karıştırıyor. Yabancılar neyimiz varsa yoksa satın alarak, bize satmaya başladılar. Pazarda en büyük payı olan toz çorba, toz kek işini Japonlar aldı. Pazarda en büyük payı olan zeytinyağı işini Amerikalılar kaptı. Son olarak piliç ve kırmızı et pazarı da yabancı hâkimiyetine geçti.
Brezilya-Katar ortak
Türkiye’nin büyük beyaz ve kırmızı et ve hayvan yemi üreticisi Banvit’in ödenmiş sermayesinin yüzde 79.48’ini oluşturan hisseleri, Brezilya merkezli tavuk üreticisi BRF’ye 915 milyon liraya satıldı.
Brezilyalı yatırımcılar “Dünyanın en büyük ‘helal piliç’ tüketici pazarına ulaştık” diyerek memnuniyetlerini ifade eti.
Banvit’in yeni sahibi yüzde 60’la BRF, yüzde 40 ile Qatar Holding olacak.
Türkiye’de beyaz et üretiminde ve yem sanayinde faaliyet gösteren CP Standart firması da yabancı sermayeli, Tayland merkezli bir grubun.
Bundan sonra Türk halkının yiyeceği tavukların yüzde 50’ye yakını, Taylandlıların, Brezilyalıların ve Katarlıların sahip olduğu çiftliklerde üretilp, kesilecek ve iç piyasada satılacak.
Ayşe Hanım Teyzem soruyor: “Dün sabah kalktık. Dolar fiyatı 3.64 TL idi. Öğle oldu. 3.73 TL’ye tırmandı. Sonra 3.71 TL’ye geriledi. Ne oluyor da bu doların fiyatı artıyor?”
Aralık başı başlayan ‘Dolarları satalım. TL, altın alalım’ kampanyasını halkımız benimsedi. Ali Rıza Bey Amcan yastık altındaki 100 dolarını sattı. Dolar o günlerde 3.51 TL’den 3.45 TL’ye kadar düştü.
Ne var ki daha sonra dolar gene tırmanışa geçti. Dün dolar 3.73 TL’den satılıyordu. Ali Rıza Amcan üzgün. ‘Türk parasına döndüm. Yüzde 6 kayba uğradım. Keşke dolar satınca altın alsaydım. Hem altın arttı, hem doların fiyatı. Altının gramı 127 TL’den 141 TL’ye tırmandı. Aralık başında dolarını satarak altın alanlar yüzde 10 kazandı’ diyor.
Söyle bakalım... Doların fiyatı neden yükseliyor? Yükselmeye devam edecek mi?”
Anlatmaya çalıştım. Geçen hafta dolar dışarıda yüzde 0.6 oranında değer kaybederken (ucuzlarken) Türkiye’de dolar fiyatı bir haftada yüzde 3.4 oranında arttı.
Dünkü pazartesi günü doların dışarıda değeri değişmezken, bizde dolar fiyatı bir günde yüzde 2.4 yükseldi.
Dolar fiyatını önce dış rüzgârlar, sonra iç rüzgârlar etkiliyor.
Ayşe Hanım Teyzem bu defa borsayı soruyor.
“Borsada fiyatlar iniyor, çıkıyor... Bu borsa kime yarıyor? Alan kim, satan kim? Bir zamanlar bankadaki mevduatımla birkaç hisse senedi almaya kalkmıştım. Beni uyarmıştınız. Eğer hisse senedini alarak uzun süre tutacaksanız alın. Yoksa kısa sürede indi, bindi moraliniz bozulur demiştiniz. Acaba üç kuruşumu bankada mevduat hesabında tutacağıma hisse senedi alsaydım bugün durumun daha mı iyi olurdu?”
Ayşe Hanım Teyzem’i cevaplayacağım ama sorularını cevaplamak için rakama ihtiyaç var. Borsa’da olan biteni, Milliyet Ekonomi’de Zeynep Aktaş’ın yazılarından ve Eral Karayazıcı’nın haftalık değerlendirmelerinden izliyorum.
Halka açılmıyorlar
“Ayşe Hanım Teyzeciğim” dedim... Borsa, ekonomide yatırım yapanlara, üretim yapanlara finansman kaynağı yaratır. Ekonominin büyümesini destekler. Borsada satılan hisse senetlerini satın alanlar, her yıl şirketlerin kâr dağıtımından yararlanır. Şirketler büyüdükçe, güçlendikçe, şirketin hisse senetlerinin değeri artacağından, bu değer artışından yararlanır.
Ne var ki, öncelikle bizde şirketler, halka açılmıyor. Açık anlatımla hisse senetlerini borsada satarak şirketlerine halkı ortak etmek istemiyor.
Borsa’da
Önde gelen markalı konut üreticilerinden Nazmi Durbakayım, Ziya Yılmaz ve Altan Elmas ile sohbet edince “moralim düzeldi”.
* Gördüm ki, konut sektöründe balon yok. Satış sorunu yok.
* Yaşadığımız güç dönemde, hemen her sektördeki girişimciler işlerin yavaşlamasından yakınırken, konut yapımcıları talebin daralmadığını, bekleyişlerinin “iyi“ olduğunu söylüyorlar. Ekonomideki güçlüklerden sektörün sarsılmadığını, rakamla anlatıyorlar.
Merak ettiğim dört konuda bilgi aldım.
1) Bu konutları kimler alıyor?
Karı koca çalışarak 5 bin lira net aylık geliri olanların, kredi kullanarak konut satın alabildiklerini anlattılar. Birikimi olanın yatırım, parası olanın spekülasyon için ev aldığını öğrendim. Ev fiyatındaki hızlı artış, konuta talebin devamını sağlıyormuş.
2) Yüksek katlı konutlarda yaşam nasıl?
Hayatı boyunca az katlı konutta yaşayan biri olarak 20-30 kat yükseklikte hayatı merak ederim. Çocuklar ne yapıyor? Komşuluk ilişkileri nasıldır?