Önde gelen markalı konut üreticilerinden Nazmi Durbakayım, Ziya Yılmaz ve Altan Elmas ile sohbet edince “moralim düzeldi”.
* Gördüm ki, konut sektöründe balon yok. Satış sorunu yok.
* Yaşadığımız güç dönemde, hemen her sektördeki girişimciler işlerin yavaşlamasından yakınırken, konut yapımcıları talebin daralmadığını, bekleyişlerinin “iyi“ olduğunu söylüyorlar. Ekonomideki güçlüklerden sektörün sarsılmadığını, rakamla anlatıyorlar.
Merak ettiğim dört konuda bilgi aldım.
1) Bu konutları kimler alıyor?
Karı koca çalışarak 5 bin lira net aylık geliri olanların, kredi kullanarak konut satın alabildiklerini anlattılar. Birikimi olanın yatırım, parası olanın spekülasyon için ev aldığını öğrendim. Ev fiyatındaki hızlı artış, konuta talebin devamını sağlıyormuş.
2) Yüksek katlı konutlarda yaşam nasıl?
Hayatı boyunca az katlı konutta yaşayan biri olarak 20-30 kat yükseklikte hayatı merak ederim. Çocuklar ne yapıyor? Komşuluk ilişkileri nasıldır?
Anlatıldığına göre Anadolu insanının uyum kabiliyeti yüksekmiş. İnsanlar yüksek katlı konutlara kolay alışıyorlarmış.
3) Yabancılara konut satışı, binalarda sorun yaratmıyor mu? Komşu dairenin bir yabancıya satışı acaba nasıl karşılanıyor? Konutlarda yabancılarla komşuluğun sorun çıkarmadığı, iki tarafın da buna alıştıkları anlatıldı.
Burası Türkiye...
4) Manzara kapanınca insanlar üzülmüyor mu?
Deniz gören, yeşile bakan daire alanlar, önlerindeki arsanın park olduğunu sananlar, karşılarına kocaman bir bina dikilince ne yapıyorlar? Konut yapımcıları “Bizim en büyük sorunumuz bu” diyorlar. Arsa alıyoruz, inşaata başlamadan, konut satıyoruz, bina tamamlanmadan, konutu teslim ediyoruz, sahibi içine taşınmadan imar değişikliği ile binanın önüne bir bina dikilmesine izin çıkıyor. Bu tür imar değişiklikleri sektörün ana sorunu.
Dinlediğim güzel bir olay ile yazıyı tamamlayayım. Ben, çok katlı, çok daireli konutlarda sorun çıkıp çıkmadığını sorduğumda anlattılar...
Anadolu insanının, eve girerken, ayakkabılarını kapının önünde bırakmaları sorun oluyormuş. Konut yönetimleri soruna şöyle çözüm bulmuşlar: Önce ayakkabılarını kapının önünde bırakanlara yazılı uyarı yapılıyor, “Ayakkabınızı kapının önünde bırakmayın” deniliyormuş. Uyarıya rağmen kapının önünde bırakılan ayakkabılar görevliler tarafından toplanıyor, plastik torbalara konularak, depoya kaldırılıyor, kapıya da bir not bırakılıyormuş. ”Kapının önüne bıraktığınız ayakkabılar, emniyet için depoya kaldırılmıştır. Depoya kadar bir zahmet gelip ayakkabınızı alınız.” Türkiye burası, her derde çare bulunur.