Maliye Bakanı 2018 bütçe kanunu tasarısını açıkladı. 2018’de bütçe harcamaları 762 milyar, gelirleri 696 milyar, bütçe açığı 66 milyar TL olarak hedeflendi.
Bütçe, iktidarın nerelere para harcayacağını, bu harcamalar için nerelerden para bulacağını gösteren bir belgedir.
Bütçenin ana gelir kaynağı halktan toplanan vergilerdir.
Vergilerin büyüklüğü, vergi gelirlerinin GSYH’ye (milli gelire) oranına bakılarak, vergilerin yapısı ise dolaysız ve dolaylı vergi dağılımına bakılarak değerlendirilir.
- Vergi yükü, her ülkede farklı. Vergilerin GSYH’ye oranı, ortalaması OECD ülkelerinde % 34 iken, Fransa’da % 45, Almanya’da % 34, İspanya’da % 33, Yunanistan’da % 36, bizde % 24-26 oranında. Bizde vergi yükünün % 17.8’i vergi gelirlerinden, % 8.9’u sosyal güvenlik priminden oluşuyor.
- Vergi yapısı, verginin kimlerden nasıl alındığı gösteriyor. Vergi halktan dolaylı veya dolaysız vergi olarak toplanıyor.
Dolaysız vergiler gelir, kazanç ya da servet üzerinden alınan vergiler. Çok kazanan, çok serveti olan kazancına ve servetine göre vergi ödüyor.
Dolaylı vergiler, mal ve hizmet alım satımında ödenen vergiler. Alım satım yapanın gelirine bağlı değil. Bu nedenle, en varlıklı kişi de en fakir kişi de ay
Temmuz ayında işsizlik oranı yüzde 10.7 oldu. Mayısta, haziranda yüzde 10.2 idi. İşsizliğin yüzde 10’un altına inmesini bekliyorduk. Bir türlü yüzde 10’un altına indiremiyoruz.
2008’de yüzde 10’un üzerine çıktı. 2011’den 2014’e kadar yüzde 9’larda seyretti. 2015’de gene yüzde 10’un üzerine çıktı. Yüzde 10’un üzerine yerleşti.
Son 10 yılda çalışan sayısı 8 milyon 500 bin artarken, işsiz sayısı 1 milyon 400 bin arttı.
Çalışan sayısındaki artışa göre, işsiz sayısındaki artış küçük. Ne var ki, iş bulduklarında hemen çalışmaya hazır nüfusun tamamına iş bulamıyoruz.
Geçen temmuz ayından, bu temmuz ayına iş bulduklarında çalışmaya hazır kadın ve erkek sayısı 1 milyon 240 bin arttı. Bunların 1 milyon 120 binine iş bulundu. 120 binine iş bulunamadığı için, iş bulunamayanlar işsizler ordusuna eklendi. Bir yılda iş arayan 10 kişinin 9’una iş bulunabilmiş, 1’i ise işsizler ordusuna eklenmiş durumda. Temmuz ayında çalışan sayısı 28 milyon 750 bin. İşsiz sayısı 3 milyon 450 bin.
Nüfus hızlı artıyor
Hazirandan temmuza çalışmak isteyen kadın ve erkek sayısı artışı 240 bin oldu. Bunların 55 binine iş bulunabildi. 195 bini işsizlere eklenince işsizlik oranı yüzde 10.2’den yüzde 10.7’ye tırmandı.
İnsanlar i
Devletimiz motorlu araç satışlarından 2 aşamada vergi alıyor. Satış sırasında ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ve KDV (Katma Değer Vergisi) peşin olarak alınıyor.
Satıştan sonra, araç sahipleri her yıl (2 taksitte) Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ödüyor.
Otomobil satışlarında aracın fabrika satış fiyatı üzerine, motor büyüklüğüne göre yüzde 60 - yüzde 160 oranlarında önce ÖTV, sonra da (ÖTV’nin de KDV’si hesaba katılarak) yüzde 18 oranında KDV ekleniyor.
Otomobil sahipleri buna ek olarak her yıl (iki taksitte), otomobilin motor gücüne göre 646 TL ile 23.586 TL arasında MTV ödüyor. Daha doğrusu ödüyordu...
Maliye Bakanlığı vergi oranlarına yüzde 40 - yüzde 68 zam yapmaya kalkınca kıyamet koptu. Kıyamet koptu diye vergi zammından vazgeçilmedi. Zam oranları yüzde 15 - yüzde 50’ye çekildi.
Vergi artırımı Maliye için önemli. Maliye Motorlu Taşıt Vergisi olarak 2016 yılında 18.9 milyar TL vergi tahsil etti. Toplam vergi gelirlerinin yüzde 3.58’i büyüklüğünde bir vergi.
Ama bu vergi halkımız için de önemli. Çünkü çok aile otomobil sahibi. Otomobil sahibi olmak için bekleyen ailelerin sayısı da az değil.
Her gün 3.500 araç
Bu günlerde çok evde aşure tenceresi kaynıyor da... Acaba kaça kaynıyor?
Aşurenin belirli bir tarifi yok. Ülkeler ve bölgeler arasında farklılık gösteriyor.
Geleneksel olarak en az 7 maddeden oluşması gerektiği söyleniyor. Bazıları 10 maddeyle yapılması gerektiğine inanıyor. Aleviler ise aşure yaparken 12 madde kullanıyor.
Aşure yapımında temel olarak su, buğday, nohut, toz şeker, fasulye, pirinç kullanılıyor. Süsleme amacı ile ceviz, çam fıstığı, badem, nar, susam ve tarçın gibi kuruyemiş, meyve ve baharatlar tercih ediliyor. Aşureye hayvani hiçbir madde katılmıyor.
Aşure tenceresinin kaça kaynadığını öğrenmek için çarşı pazar dolaştım.
Aşure hazırlanırken, kullanılacak gıda maddelerinin başında gelen aşurelik buğdayın kilosu bu yıl 2.5 TL, kuru fasulyenin 6 TL, nohudun 8 TL idi. 150 gramlık paketlerde fındık içi 7 TL’den, badem 8 TL’den, ceviz 9 TL’den satılıyordu. Aşurelik değişik kuru meyvelerin paketi 3 TL idi. Bunlar ucuzcu market fiyatı.
Fiyatlar az da olsa arttı
Eminönü’nde, pirinç ve bakliyat satın aldığımız Boyabat Pazarı’nda, geçen yıl kilosu 2.5 TL’ye satılan aşurelik buğday 3 TL’ye, geçen yıl 12 TL olan iri nohut 15 TL’ye, geçen yıl 15 TL’ye satılan Erzincan dermason fasulye
Ağustosta cari açık küçüldü. 1 milyar 237 milyon dolar oldu. Cari açık, döviz giderleri ile döviz gelirleri arasındaki açığı gösteriyor. Döviz giderlerimiz fazla. Bu nedenle, her ay ve her yıl cari açık (döviz açığı) veriyoruz.
Ocaktan marta her ay 3 milyar doların altında olan açık mayıs ve temmuzda 5 milyar doların üzerine çıkmıştı. Ağustosta açık 1 milyar 237 milyon dolar oldu. Ağustos rakamı aylık olarak çok küçük bir açık rakamı.
Ama ilk 8 ayda açığımız geçen yıla göre yüksek. 2016’nın ilk 8 ayında cari açık toplamı 22.8 milyar dolardı. Bu yıl 27.2 milyar dolar oldu.
İhracatı artırmalıyız
Cari açığın büyüklüğü kadar, finansmanı da önemli. Açığı kalıcı döviz girişiyle finanse etmeye çalışıyoruz. Kalıcı döviz doğrudan yatırım için gelen döviz. Ağustosta doğrudan yatırım için net döviz girişi beklenenin altında kaldı, 657 milyon dolar oldu.
Borsadan hisse senedi satın almak için, devlet iç borçlanma senedi satın almak için ülkeye net 2.2 milyar döviz girişi oldu.
Ağustosta net kredi kullanımı 133 milyon dolar. Bankalara, yurt dışına borç öderken, özel sektör borç kullanmaya devam ediyor. Ağustosta nereden geldiği belli olmayan 1.6 milyar dolarlık dövizle birlikte, toplam net döviz
Günlük ekonomik sorunla-rımızı tartışırken, dünyada olan bitenlerle yeterince ilgilenemiyoruz.
Geçtiğimiz günlerde bu yılın Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan ekonomistin adı açıklandı. Nobel Ekonomi Ödülü Amerikalı ekonomist Richard Thaler’e verildi.
Thaler, “Davranışsal Ekonomi” olarak adlandırılan çalışmalarında, insanların ekonomiyle ilgili kararlarında farkında olmadan, ekonomi dışı güçlerden etkilendiği sistemin gücünü tartışmaya açan ekonomist.
Davranışsal ekonomi anlatımı bütün dünyada ve bizde yeni yeni gündeme gelen bir ekonomi disiplini.
Davranışsal ekonomi, beyindeki ekonomik karar alma mekanizmalarının sosyal ve duygusal önyargılardan nasıl etkilendiğini anlatmaya çalışıyor.
Risk faktörü var
Klasik iktisatçılara göre, insan, menfaatlerini korur. Parasını en doğru şekilde harcar. Ama işin içine “Davranışsal Ekonomi” girince, insan, çevrenin baskısına, hırslarına, korkularına, sosyal konumuna bağlı olarak rasyonel olmayan kararlar alabiliyor.
İnsanlar ekonomi ve finans konusunda karar alırken yapacakları değerlemelerde, psikolojik değerlemeler çok kere ekonomik değerlemelerin önüne geçiyor.
Terör belası uzun yıllar ekonomiyi olumsuz etkiledi. Ardından 15 Temmuz darbe belasını yaşadık. FETÖ ile ilgili temizlik devam ederken, sınır ötesinde önce PYD sorunu, ardından Kuzey Irak Kürt Yönetimi sorunu derken Kerkük sorunu ortaya çıktı. Şu günlerde İdlib sorunu gündemde.
Başta Almanya olmak üzere AB ülkeleriyle olan ilişkilerimizdeki soğukluğun giderilmesini beklerken, ABD “vize” yasağı uygulamaya başladı. Düne kadar ABD, Almanya, AB üyesi ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilerimiz çok iyiydi. ABD’nin vize yasağının ekonomimizi nasıl sarstığını, pazartesi ve salı günü piyasalardaki dalgalanmalar gösterdi.
Kontrolümüz dışında veya bizden kaynaklanan çok sayıda “ihtilaf”ın yükü, ekonomimizi ezer hale geldi. Ülkemizin menfaatlerini, saygınlığını, şanını, şerefini zarara uğratmadan, “ihtilafların yükü”nden kurtulmaya, kısa sürede “ihtilafların yükünü hafifletmeye” mecburuz.
‘Conflict’ kavramı
İhtilaf kelimesinin İngilizcesi “conflict”tir. Uluslararası kullanımıyla menfaat çatışması, fikir ayrılığı, uyuşmazlık, kavga, harp, çarpışma, çatışma demektir. Her alanda kişisel ilişkilerde, ticari ilişkilerde “ihtilaf” olabileceği gibi, uluslararası ilişkilerde de “ihtilaf”lar vardır.
ABD ile ilişkileri-mizdeki gerginliğin kısa zamanda çözülmesi zorunlu. Gerginliğin devam etmesi, hele hele döviz akımını engelleyecek uygulamalara kapı açması, döviz fiyatlarında beklenmedik güçlüklere neden olabilir.
ABD-Rusya ilişkilerindeki soğuma sonucu, ABD’nin ekonomik yaptırımları nedeniyle Rusya ekonomisinin başına gelenleri unutmayalım.
ABD’nin ticari yaptırımları sonucu Rusya’nın döviz trafiği tıkandı. Rusya petrol gelirlerine dayalı cari fazla veriyordu. 400 milyar dolar döviz rezervi vardı.
ABD’nin yaptırımları sonucu döviz trafiği tıkanınca, Rus parası rublenin 2014 yılında dolar karşısındaki değeri 34 iken, 2015 yılında 82 oldu. Şimdilerde 58 dolayında. Rublede bir türlü 34 eşitliğine dönülemiyor.
Bizim ekonomimizin devam eden sorunu “döviz açığının büyüklüğü”dür. Ekonomimizin “iyiliği”, doların bulunabilir olmasına ve dolar fiyatının istikrarına bağlı.
Döviz açığımız (Orta Vadeli Program’a göre) 2017 yılında 40 milyar dolar olacak. 2018 yılında gerilemeyecek. Milli gelire (GSYH) oranı yüzde 5’e yakın büyüklükte. Döviz rezervlerimiz güçlü değil.
Döviz akımının kesilmemesi gerekiyor.
Dalgalanıp durdu