Diyanet Vakfı, en fazla bağış toplayan yardım kuruluşlarının başında geliyor. Vakfın yıllık gelir gider tablosu ayrıntılı olarak açıklanmıyor. Bu nedenle bağış paraları ile ne yapıldığı bilinemiyor.
2014 Gelir - Giderleri ile ilgili basit açıklamaya göre yıllık geliri 504 milyon TL. Bunun 403 milyon TL’si bağış. Bağışların nerelere harcandığı açıklanmıyor. İki önemli harcama kalemi, 344 milyon TL ”amaca yönelik giderler“ ile 138 milyon TL ”hayır ve dini hizmet giderleri” olarak belirtiliyor.
Diyanet İşleri Vakfı ölçüsünde bağış toplayan ikinci vakıf, 1992 yılında Bosna savaşı sırasında gönüllülerin oluşturdukları İHH (İnsani Yardım Vakfı). Bu vakıf da gelir gider tablosunu ayrıntılı açıklamıyor. Büyüklük bakımından Diyanet Vakfı’na eşit durumda.
2014 geliri 411 milyon TL. Bunun 407 milyon TL’si bağış. Diyanet Vakfı’ndan daha fazla bağış geliri var. 2014 yılında en büyük harcama kalemi 298 milyon TL ile “sosyal yardım amaçlı giderler”.
Mehmetçik Vakfı
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde iki vakfın “şeffaflıkta örnek olacak” faaliyet raporları yayınlandı. Bunlardan biri Türk Mehmetçik Vakfı’nın 2014 faaliyet raporu. Gelir - gider tablosunda paranın nereden geldiği,
Müslü-manlar bu geceyi ‘Kadir’ gecesi olarak kutlayacaklar.
Kadir Gecesi, Kuran’ın indirilmeye başlandığı gecedir.
Kuran’da Kadir Gecesi’nin kutsallığı ve bu gecenin Ramazan ayı içinde olduğu belirtilir. Fakat Ramazan’ın hangi gecesi olduğu bildirilmez. Ramazan’ın 27’nci gecesi olduğu Hazreti Muhammed’den nakledilen hadisler ile Müslümanlara duyurulmuştur.
Kuran, Hazreti Muhammed’in peygamberlik döneminde 40 yaşından ölümüne kadarki yirmi üç yıllık dönemde vahiy yoluyla peyderpey inmiştir.
Vahiy, dini bir kavram olarak ise “Başkalarına gizli kalacak şekilde peygambere bildirilen ilahi söz ve haber” demektir.
Vahiy, Hazreti Muhammed’e değişik şekillerde gelmiştir. Çok defa Kuran-ı Kerim’in indirilişine Cebrail adı verilen bir melek yardım etmiştir.
Nasıl indirildi...
Hazreti Muhammed’in okuması, yazması olmadığından, gelen vahiyler Hazreti Muhammed ve arkadaşlarınca ezberlenmiş ve Hazreti Muhammed’in emri ile vahiy katipleri tarafından yazıya geçirilmiştir.
Godalak nedir? Ne duymuşluğum, ne de görmüşlüğüm vardı. Cumartesi günü Urla’da Kadın Üreticiler Pazarı’nda dostlarım Ferah Gonca ve Bülent Zarif ile alışveriş yaparken, “Hocam, godalak, bu yörenin özel ekmeği. Tatman lazım” dediler.
Urla’da cumartesi günleri eski tamirhane binasında ‘kadınlar pazarı’ kuruluyor. Yöre kadınları el işlerini, evlerde hazırladıkları yemekleri, tatlıları, reçelleri ve bahçelerinde yetiştirdikleri organik ürünleri pazarlıyor.
‘Godalak’ı Bademler Köyü’nden Yaşa Şentürk pişirmiş. Tanesi 2 TL’den satıyordu.
Yaşar Şentürk, ‘godalak’ın hikayesini anlattı:
“Eskiden köylerde ortak bir fırın olur, fırın haftada belli günler ısıtılınca, köy kadınları fırının başında toplanır, kendi hazırladıkları hamurlarla kendi ekmeklerini pişirirlerdi. O sırada köy çocukları ayak altında dolaşmasın diyerek, ‘Hadi bakalım sağa sola gidin. Birer yumurta getirin. Size godalak hazırlayalım’ diyerek çocukları savarlardı.”
Yumurta üzeri ekmek
Bu yılın ilk 5 ayında 276 bin adet çek için “karşılıksız çek” işlemi yapıldı. 10.8 milyar TL’lik çek ödenmedi. Karşılıksız çek ile ödenmeyen yükümlülüklerin toplamında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 49 artış var.
Karşılıksız çek miktarının artışının arkasında, “piyasanın ödeme güçlüğü” vardır. Çünkü piyasa, günümüzde “çek” ile dönüyor.
Kadife Şahin’in Milliyet Ekonomi’de yayınlanan yazısında, çek sisteminin ekonomi için önemini sergileyen bilgiler vardı:
2015’in ilk 5 ayında bankalara 8.4 milyon adet çek ibraz edildi. Bu çeklerin parasal tutarı 247 milyar TL. İlk 5 ayda piyasada işlem gören çeklerin değer olarak yaklaşık yüzde 4.5’inin karşılıksız çıktığı anlaşılıyor.
Senet başka-çek başka
Banka çeki ödeme aracıdır. Bankada kişinin veya şirketin hesabında bulunan paraya dayalı olarak hesap sahibi tarafından düzenlenir, imzalanır. Çeki bankaya götürene banka, çekte yazılı parayı hemen öder. Çek, eğer karşılığı olmadan düzenlenmiş ise, çeki düzenleyen ekonomik yaptırımla cezalandırılır. Ne var ki bizde banka çekleri;
(1) Vadeli hale getiriliyor.
Son günlerde kırmızı et fiyatları gene yükselmeye başladı. Özellikle dana eti fiyatlarında beklenmedik artış var.
Bizde besicilik son yıllarda gelişiyor. Besi çiftliklerinin kapasitesi artıyor. Normal olarak talep artışını karşılayacak ölçüde arz artışı gerekiyor. Besiciliğin esası, dana satın alarak beslemek. Bizde besicilik yanında süt inekçiliği de gelişti. Süt ineğinin erkek danası, besiciye satılıyor. Ancak, süt ineklerinin ırkı ayrı, et ineklerinin ırkı ayrı.
Süt inekleri 5 - 6 yıl süt veriyor. Sonra kesime gidiyor. Süt verdikleri 5 - 6 yıl içinde 4 - 5 yavru doğuruyor.
Buzağılar süt hayvancılığının bonusu. Eğer dişi ise, 2 yaşına kadar besleniyor. Süt ineği oluyor. Erkek ise 1 ay besleniyor. Bir aylık iken 1.000 - 1.750 TL dan besiciye satılıyor. Besici 14 ay besliyor. Daha sonra hayvan kesime gidiyor.
Dana sorunu var
Besi çiftliklerini yönetenler, süt ineği danasının etlik dana olmadığını, Türkiye’de etlik dana bulunmadığını bu nedenle etlik dana ithalatının zorunlu olduğunu söylüyor.
Zavallı Yunanlılar (!) halkın gırtlağını sıkan “zalim” Troyka’dan (Avrupa Merkez Bankası + Avrupa Birliği + IMF) nasıl kurtulacak diyerek, işi gücü bıraktık, kendi dertlerimizi unuttuk, üzüm üzüm üzülüyoruz. Büyüklerimiz, “Allah kimseyi gördüğünden geri komasın” derlerdi. İşte o biçim, Yunanlılar da, “Alıştıkları gelir ve yaşam seviyesinden geriye gitmek istemiyorlar.”
İyi de Yunanlılar geriye gitmek istemedikleri o gelir ve yaşam çizgisine, o maaşlara, emeklilik ödemelerine, sosyal haklara ülkemin kendi imkânlarıyla ulaşamadılar ki... Avrupa Birliği’ne katılmaları ile ülkeye hibe ve kredi olarak akan paralar, ülkenin kendi imkânlarına eklenince, halkın gelir ve yaşam şartları olması gerekenin üzerine çıktı.
Borçsuz yaşayamazlar
Yunanistan eskisi gibi borçlanmadan (borçlanmaya devam etmeden) Yunanlıların bugünkü gelir ve yaşam seviyesinde kalmaları imkânsız.
Borçlarını ödeyip ödeyemeyeceklerini unutalım. Ama bundan sonra eskisi kadar borçlanamayacaklarsa “Yunanlılar, Yunanistan’ın geliri kadar, gelir ve yaşam seviyesine razı olacaklar.”
Anadolu deyimi ile “Ayaklarını yorganlarına göre uzatacaklar.” Bunun için de gelir ve harcama güçlerinde kısıntı zorunluluğu var. Buna da “kemer sıkma”
Yunanca ‘oxi’, yani ‘hayır’ demek kolay da… Acaba bundan sonra “N’olur ?”
Unutalım Yunanistan’ın borçlarını nasıl ödeyeceğini, şimdi Yunanistan’ın derdi bankaların açılması, bankada parası olanların paralarını çekebilmeleri, memur ve emeklilerin maaşlarının ödenmesi.
Bankalarda euro yok. Yunan Merkez Bankası’nın euro basması imkânsız. Euro’yu gönderse, gönderse Avrupa Merkez Bankası gönderir.
Ama Avrupa Merkez Bankası‘nın Yunanistan’a para göndermesinin sınırları var.
Merkez Bankası eski Başkanlarından Yaman Törüner’e, Avrupa Merkez Bankası’nın Yunanistan’a nasıl euro gönderebileceğini sordum.
Yaman Törüner’in anlatımına göre, Avrupa Merkez Bankası ülkelere dağıtacağı euro miktarını Avrupa Birliği’nin (AB) kıstaslarına göre belirliyor.
Hukuk sorunu...
Yunan halkının çoğunluğu, “Oxi” dedi diyerek, “eski hamam, eski tas” durumu sürecek mi? Alacaklılar alacaklarından vazgeçecek, kemer sıkma zorunluluğu ortadan kalkacak, Yunan halkı rahatlayacak mı?
“Yunan halkının derdi ne?”
- Halk daha fazla kemer sıkmak istemiyor... Bugüne kadar alıştığı hayatı sürdürmek istiyor...
“İyi de... Bu kemer sıkma işi nereden çıktı?”
- Yunan halkının bugüne kadar alıştığı hayatı sürdürmesi, kemer sıkmaması için devletin parasının olması lazım.
“Devletin parası yok mu ? Bugüne kadar nasıl para buldu?”
- Devletin parası yok. Bugüne dek AB ülkelerinden hibe, bolca kredi aldı. Hibeler kesildi. Kredi borcu dağ gibi oldu. Şimdi alacaklılar paralarını geri alma telaşında.