10 günlük tatil bitti.
Bugün işlerinizin başındasınız bakıyorum.
Sadece ben değil. Envanterler, bilançolar, eskizler, borçlar, alacaklar, kasa fişleri, mizan defterleri, Windows 95, Excel ve biyoloji ders kitabı da sizlere hoşgeldiğiniz diyor.
Biz İstanbul'da patlayan bombalara karşı göğsümüzü siper ederken siz Antalya'da ve Bodrum'da sırtınızı güneşe verdiniz, biliyorum ama şimdi hem güneşten yetmişikinci derece yanık sırtınız, hem vicdanınız hem de cüzdanınız sızlıyor değil mi?
Vah vah çok üzüldük...
Biz burada bedava belediye otobüslerinde ezilme tehlikesi geçirirken sizin Halikarnas'taki İbo konserinde ezilme tehlikesi geçirmenize üzülecek değildik ya üzülecek başka şeyler bulduk...
Şehrin tekrar eski kalabalık haline dönecek olması üzdü bizi örneğin.
EVET bu bayram İstanbul'dayım. Hiçbir yere gitmiyorum.
Bunda Naomi Hanım'a yazdığım ve "Kurban Bayramı'nı İstanbul'da birlikte geçirelim mi tatlım" diye başlayan mektubun etkisi var mı bilmiyorum ama bayramda İstanbul'dayım ve mutluyum. Şimdi birçoğunuz aç tavuk ve kendini darı ambarında sanırmış diyeceksiniz ama Naomi Hanım niçin benim davetimi kabul etmesin ki? Aslında hesap basit. Bunlar saat hesabı ile çalıştıkları için havaalanında taksimetreyi çalıştırır, taksi şoförüne her yere hızlı gitmesini söyler, fast foodçuda bir yemek yer, zamandan kazanmak için Boğaz'da el ele koşarak romantik bir gezi yaptıktan sonra diğer işlemler de bir saat içinde halledilir ve Naomi Hanım'ı makul bir paraya ülkesine gönderebilirim diye düşünüyordum.
Tamam bir aydır Naomi Hanım'dan cevap gelmedi ama PTT'nin bayramda ne kadar yoğun olduğunu da unutmayalım lütfen.
Ayrıca gülmeyin, biz İstanbul'da kalanlar İstanbul'un sefasını sürerken bakın sizin gittiğiniz yerlerde neler olacak.