Gani MÜJDE
SİNİR oluyorum abi...
Tamam, ergenlik yıllarımda
"Ho ho Hoşimin, iki üç daha fazla Vietnam, Ernesto'ya bin selam" diye bağırmış olabilirim, ama bu Küba Devlet Başkanı Fidel Castro'nun milli değerlerimize el uzatma özgürlüğü anlamına gelmez...
Yani resmen bozuluyorum.
Bu Castro denen kart zampara, önce değerli gazeteci ablamız Leyla Umar'ı Kübalara kadar çağırıp eliyle tuzlu balık yaptı...
Birlikte rakı içtiler, şarap içtiler, sallandılar, bişey demedik, ama sabrın da bir sınırı var birader...
Cumartesi günü Castro'nun elini gazetemizin yazarı Duygu Asena'nın omuzunda görünce, dayanamadım sevgili okurlar.
Geyik miyiz biz?
Elin devlet başkanı bizim kadınlarımızı bir bir saraya çağırıp samimi pozlarla resim çektirirken, bizim devlet erkanımız uyuyor mu?
Bu işe 'dur' diyecek bir derin devlet tetikçisi yok mu?
Biz bu değerli gazetecileri, çapkınlıktan ve güvercin hırsızlığından sabıkalı Fidel Castro ellerini omuzlarına atıp resim çektirsin diye mi yetiştirdik?
* * *
BU arada devletimizin gaflet ve dalalet içinde olması beni çıldırtıyor.
Uluslararası ilişkilerde karşılıklılık esas değil midir kardeşim?
Madem ki elin Kübalısı bunu yapıyor, biz de aynı şekilde karşılık verelim.
Süleyman Bey'in eli armut mu topluyor?
Kendisi maşallah hala taş gibi.
Ben olsam çağırırım Küba'dan iki kadın gazeteci, kadınları alır Çankaya Tepesi'ne çıkartır, elimi omuzlarına atar Ankara'ya doğru poz verdirirdim.
Hatta daha da ileri giderek, bir de makas alırdım kadın gazetecilerden ki, Kübalı Castro bizim misilleme konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu anlasın.
Hayır, bu görev kendisine ağır geliyor, 'yapamam' diyorsa, derhal istifa etsin.
Antalya'ya yerleşen Hippi Coşkun Bey (bir ismi daha var ama söyleyemem), sizin yarım bıraktığınız işi seve seve tamamlayacaktır.
* * *
NE yaparsanız yapın, ama bu gidişe 'dur' deyin.
Çünkü sırada kim var bilmiyorum?
Basın camiasında eşimiz var, dostumuz var...
Yarın öbürgün onlara da,
"Devlet Başkanımız Sayın Fidel Castro sizi saraya balık yemeye çağırıyor. Hı ha ha ha ha" diye bir davetiye gönderilirse ne yapıcaz?
Biz ki mahallenin kızlarına yandaki mahalleden asılıyorlar diye yan mahallede 5.6 şiddetinde depremler yaratmış bir ırkın evlatlarıyız.
Değil karımıza kızımıza, komşumuza sarkan bile olsa ona dünyayı dar etmeyi görev bilmiş bir kültürün kültür tohumlarıyız.
Bu Castro'ya 'dur' diyecek bir merci yok mu?
Bir Domuzlar Körfezi çıkartması daha düşünülüyorsa, biz Türk gençleri olarak hazırız.
PKK artık bir tehlike değil.
Türkiye için esas tehlike Castro'dur.
* * *
CASTRO'ya son bir sözüm var artık.
"Ho ho Hoşimin, iki üç, daha fazla asılma Ernesto'ya bin selam".
Saygılarımla...
İDGSA sinema, televizyon bölümünde 10 kişiydik.
Çoğumuz yoksul aile çocuklarıydık. Geceleri sabaha kadar çalışır sabah okula gelirdik.
İşte o günlerde, hep hocam Sezar Tansuğ'un verdiği sanat tarihi dersleri olurdu.
Bıkmadan usanmadan sanat tarihini sevdirmeye çalışırdı Sezer Hoca.
Dia makinesini sınıfa kurmuş bize empresyonistleri izlettirirken, sınıfın yarısı yorgunluktan uyurdu. Bir gün, hemen öğretmen masasının yanında uyuyan Hamza'nın başı yana kaykıldı ve Sezer Hoca'nın ders verdiği masanın üzerine yayıldı Hamza... Gülüşürken susturdu bizi.
"Susun, çocuk rahat rahat uyusun" dedi ve masasının üstünde horlayarak uyuyan öğrencisine aldırmadan dersine alçak sesle devam etti.
Ama hayata devam edemedi Sezer Hoca.
Sanat tarihi konusunda ne öğrendiysem ondan öğrendim.
Güle güle Hocam. Katkıların için binlerce teşekkür...
* Otorite kesinlikle bende olacak. Ülkede değilse bile evde mutlaka...
* "İrtica ile mücadele işine karışmayın" lafını, "Askerlere değil Berna Hanım'a söylemiştim" denilecek.
* Askerlere taviz yok. General elbisesi giymiş sünnet çocuklarına selam verilmeyecek.
* Otorite bensem, otorite olunacak, ama gene de askerlere sorulacak.
Yazara EmailG.Mujde@milliyet.com.tr