Gani MÜJDE
27 Mart'ta Ereğli Lisesi'nin ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün davetlisi olarak Karadeniz Ereğlisi'ndeydim.
Dünya Tiyatrolar Günü'ne denk geldiği için nefis bir şölene dönüştü günüm.
500 kişilik Erdemir sinema salonunda 1000 kişi vardı neredeyse ve öğrencilerin hazırladığı nefis bir kısa oyunla sahneye davet edildim. O gün bir ilçe bana hala idealist öğretmenlerin var olduğunu gösterdi. Umutlandım.
Yolda gelirken bir Orhan Gencebay kaseti aldım. Eski şarkılarından oluşturduğu, şu peynir ekmek gibi satanından. Efkarlandım, küçüldüm, küçücük oldum...
Onun şarkılarını sahnede ışıklar altında söylediğim 70'li yıllarım geldi aklıma...
* * *
Birçoğunuz bilmez, benim 9 ve 11 yaşları arasında çocuk şarkıcılık yaptığımı...
Beni Ayvansaray sırtlarındaki çay bahçesinde dinleyenlerin çoğu belki de "Bir küçük çocuk vardı çişi gelmiş gibi sallanarak şarkı söyleyen. Acaba ünlü bir şarkıcı olabildi mi" diye soruyordur kendi kendine.
O benim işte...
Çay bahçesinin renkli ve ucuz spotlarının altında.
"Bir teselli ver, bir teselli ver
Yarattığın mecnuna bir teselli ver" diye haykıran bendim...
Oysa ne mecnundum, ne teselliye ihtiyacım vardı.
Aşıklar neden sabahın köründe uyanır? Ayrılık neden üşütür insanı? Neden ellerimizi iki bacağımızın arasına koyup erkenden uyuruz, bilmezdim...
Ama gene de haykırırdım sahneden çocuk sopranosu sesimle, yıllar sonra aşkın özveri olduğunu hatırlatan Orhan abimizin şarkılarını...
"Bir zamanlar benim sevgilimdin,
Yanımdayken bile hasretimdin.
Şimdi başka bir aşk buldun, mutluluk senin olsun.
Dertler benim, çile benim hayat senin olsun..."
* * *
Oysa ne derdim vardı, ne çilem?
Sabahtan akşama kadar "Resimli Ülkü Takvimi"nin arkasındaki karikatürlere bakar eğlenirdim. Çok iyi bir öğrenciydim. Okulda hiç kimse geceleri düğün salonlarında şarkıcılık yaptığımı bilmezdi.
Ben geceleri halaydan, çiftetelliden yorgun düşmüş insanlara
"Batsın bu dünya, bitsin bu rüya
Aşksız geçen ömre yazıklar olsun" diye seslenirdim.
Bazen okuldan tanıyanlar olurdu beni.
"Seni dün gece Beyaz Saray düğün salonunda gördük. Şarkı söylüyordun. Ehi hi hi hi" derlerdi.
"Benzetmişsiniz koçum. O ben değilim" diye cevap verirdim Orhan abi, Orhan abi...
Sonra tost ayran alıp kantinin ücra bir köşesine çekilir mırıldanırdım.
"Bana kaderimin bir oyunu mu bu,
Aldı sevgilimi verdi zulümuuu"
* * *
En çok alkışı Orhan Gencebay ve Ahmet Sezgin'in şarkılarında alırdım.
İsviçre'de talihsiz bir cinayete kurban giden İhsan abi çalardı elektro sazı. Hamdi abi ve abim bağlamalarda... Flütte ve darbukada Ayhan abi vardı ki, canavar.
Ve ben Beyazıt'ın deri atölyeleri arasında düğün salonlarında her gece harçlığımı çıkartırdım. Gece olurdu. Minik bedenime göre dikilmiş saten yeleğimi ve ceketimi çıkartır, eskilerimi giyerdim.
Bakırköy minibüsüne biner Tozkoparan'daki işçi evlerine, evimize yollanırdık abimle beraber. Ağızlarda ve minibüsün teybinde aynı nakarat.
"Yarabbim sen büyüksün, yarabbim sen gönülsün,
Durdur geçen zamanı, kulların gülsün."
Kısa kısa yazardım ama bu kez uzatıyorum sorularımı?
* Manisa davası sırasında gerek haber bültenlerinde gerekse basında çok duydum. "14 yaşındaki çocuklara işkence yapılır mıymış" diye. Belki bu işin vahametini anlatsın diye seçilmiş bir cümle ama bu cümleden sanki 14 yaşından büyüklere işkence yapılabilirmiş gibi bir sonuç çıkmıyor mu? Amman dikkat.
* Fırat dizisi var İbrahim Bey oynuyor. Gayet de iyi reytingi var. Allah artırsın ama dizinin adı Fırat olmasına Fırat da olay niye Bodrum'da geçiyor ben onu anlamıyorum?
* Her ne kadar Migros'ların çoğunda kitabımı bulamasam da bu seferlik onları affettim. 4 Nisan Cumartesi günü Maltepe Süreyyapaşa Migros'ta kitapseverlerle beraber olacağım. Kitap imzalayacağız, hep birlikte Titan halayları çekeceğiz, promosyon reyonlarından peynir ve sucuk aşırıp kendimize ziyafet çekeceğiz. Siz de orada olacaksınız diil mi? Saat 14 - 16 arasında...
* Kocaeli'nin yarısını aldık adamlar gene bizi yendiler. Kalan yarısı da alınacak.
* Bu lige kalbim dayanmıyor önümüzdeki yıl bir pingpong takımına antrenör olunacak.
* Takım bozulacak. Rüştü santrafor olacak. Okocha evime temizliğe gelecek.
* Dönüşte Hırvatistan'a değil savaş ihtimali olan Kosova'ya yerleşilecek. Bu kadar heyecandan sonra insanın sükünete kalbi dayanmaz diye korkuyorum.
* Şampiyon olamazsak Ali Şen'in Auschwitz'deki çiftliğinde tatil yapılacak. Davet etti adam, gitmezsem ayıp olur. Gerçi Bodrum'daki çiftliğini istemiştim ama o oraya yer ayırtmış.
Yazara EmailG.Mujde@milliyet.com.tr