Çam kokarak beklerdim seni

1 Mart 1998

Pazar günlerini sevmem.
Pazar günlerini sevenleri hiç sevmem...
Çünkü pazar günleri insanların sevgilileriyle buluşma günüdür ve sevgililer o gün genel olarak randevuya gelmezler.
(Bu pragrafın özeti: Kadına gidiyorsan yanına kırbacını al. Nietzsche)
En azından yıllar önce bizem mahalle öyleydi.
Üstümüze, çam kozalağı görüntüsü verilmiş yeşil cam şişelerde satılan Pino marka parfümlerden bir avuç sürer, en yırtıksız blucinimizi giyer, minibüsle - şimdi Dobrovskiler için ucuz giysiler satan bir pasaja dönüşmüş olan - Aksaray Bulvar sinemasının önüne giderdik.
Gelmezdi amatör kahpeler...

Yazının Devamı

Titanic gazisi Gani Müjde

23 Şubat 1998

Gani MÜJDE

BU tarihi gerçeği ilk kez açıklıyorum.
Titanic'te ben de vardım.
Vapurlarda şarkı söyleyerek çiklet sattığım yıllardı o yıllar.
Fakirdik. Annem ekmeğin içindeki hamuru alır. Elleriyle şekillendirerek tavuğa benzetirdi, biz de tavuk eti yediğimizi sanır sevinirdik.
Babam bize bakabilmek için organlarını tek tek satıyordu.
Kalbini satmaması için çok dil döktük ama beynini daha önce sattığı için ısrarlarımıza kulak asmadı. Zaten duymasına yardım eden örs, çekiç ve üzengi kemiklerini de daha önce teker teker sattığı için beyni olsa da söylediklerimizi duyamayacaktı.
* * *

Yazının Devamı

Pazarları bitpazarları

22 Şubat 1998

Pazar günlerini sevmem...
Pazar günlerini sevenleri de sevmem...
Çünkü pazar günleri bitpazarı kurulur Kadıköy'de...
Ve her pazar çeşitli entellektüel faaliyetler tasarlayan, Dostlar Tiyatrosu'nda "Simyacı"yı, Tiyatro İstanbul'da "Yeni Baştan"ı seyretmek isteyen ben nedense o gün bitpazarında duş için lastik conta ararken bulurum kendimi.
(Bu paragrafın özeti: Bitpazarında bit satılmıyor. Boşuna aramayın.)
Her seferinde sözler veririm kendime.
"Gitme lan bugün bitpazarına. Lastik contayı da bırak başkaları arasın" derim, hatta bitpazarına gitmemek için en önemli randevularımı pazar günleri öğlen saatlerine alırım ama eroin bağımlılığı gibi bir şey bu bitpazarı.

Yazının Devamı

Elini cüzdanıma değil, vicdanına koy RTÜK

16 Şubat 1998

Gani MÜJDE

BEN bilmem sayın büyüklerimiz bilir...
Ama şeriatçı yayınların gözlerini korkuttuğu bir dönemde RTÜK diye bir yasa çıkarttıklarına göre büyüklerimin bildiği bişey var.
Benim o kadarına aklam ermez.
Ne yapsak da bu memleket için faydalı kanunlar çıkartsak diyerek ceylan derilerine gömülen milletvekillerimiz bir gerek görmüş ki RTÜK adlı ceza organını oluşturmuşlar.
Bakın madem ki böyle bir yasa var, boynum kıldan ince ama "neden ben?" sevgili RTÜK'çü büyüklerim.
Sayın abilerim ve ablalarım neden ben?
* * *

Yazının Devamı

Apartman sakinlerinin en sakin günü

15 Şubat 1998

Pazar günlerini sevmem.
Pazar günlerini sevenleri hiç sevmem.
Çünkü pazar günleri lanet olası apartman toplantılarının yapıldığı gündür genellikle.
Nedense herkesin evde olduğu sanılan pazar günü en kısası yedi saat süren bu manasız apartman geyiğine ayrılır.
Oysa ben pazar günleri içimdeki çocuğu gezdirmeye çıkartırım.Bu yüzden de başkasının çocuğunun apartman duvarına "Bunu yazan tosun, apartmana uzun uzun okusun" yazmış olması, bu yazıyı kapatmak için apartman girişinin boya masrafı beni hiç ilgilendirmez.
Bu yüzden her apartman toplantısında bir yakinim ölür...
Apartman sakinleri toplanır ben sakin sakin tüyerim.

Yazının Devamı

Gani Müjde Saadet Zinciri...

9 Şubat 1998

Gani MÜJDE

SEVGİLİ okurlar;
şurda iki yıldır beni bu sütunlardan okuyorsunuz.
Bir keleğimi, bir terbiyesizliğimi görmediniz. Ne size kalabalık içinde "Versene lan borcumu!" şakaları yaptım, ne de aldığım borçların üzerine yattım.
Şimdi bu dürüstlüğümü paraya çevirme zamanı geldi sevgili okurlarım.
Gani Müjde Saadet Zinciri'ni kuruyorum.
Hazır ulu önderimiz Kenan Şarampoloğlu içerdeyken, ben size takayım istedim bu zinciri...
Benim zincirim Takmatik patinaj zinciri kadar kolaydır.

Yazının Devamı

"Ben kendime nasılsam size de öyle..."

8 Şubat 1998

Pazar günlerini sevmem. Pazar günlerini sevenleri hiç sevmem...
Çünkü pazar günleri erkeklerin "Futbol maçı" kadınların da "Allah'ın cezası" dediği şeylerin oynandığı gündür.
Oysa ben futbolu severim. Hatta basın kartım olmasına rağmen açık kart bileti alır amigonun hemen arkasına oturur "İ... hakem, sahaya ineriz a..nızı s...riz" şeklinde hançerenin en mahrem yerlerinden küfürler savurmayı severim. Maç çıkışlarında kasap bıçağı ile birbirine girenlerin arasında beni görebilirsiniz ama bunların hepsi bir şartla sevgili seyirciler.
Fenerbahçe'nin maçının olması koşuluyla. Çünkü birçoğunuzun bildiği gibi Fenerbahçeliyim. Hatta - ölçümü nasıl yapılır bilmiyorum ama - sapına kadar Fenerbahçeliyim.
***
Eğer ki o hafta Fenerbahçe'nin maçı varsa zaten işim kolay.
Ama Fenerbahçenin maçı yoksa ve ben Beşiktaş veya Mecidiyeköy civarından geçmek zorundaysam stad kalabalıkları beni mahvediyor. Adım adım giden bir trafikte kahroluyorum. Mecidiyeköy'de arabanın ön kaputuna vurarak ve "Hoop usta yol ver bakalım" diyerek geçen Ali Desidero'lara sahte sahte gülümsüyor, içimden de "Aslında şu anda sizi önümde giden otobüsün arkasına poster olarak yapıştırmak vardı ama geçin bakalım benim

Yazının Devamı

Bull Clinton *

2 Şubat 1998

Gani MÜJDE

(* İNGİLİZCE espri yaptım. Bilenler bilmeyenlere anlatsın... Bilmeyenler de Beyaz Saray'daki bu konuşmaları dinlesinler. Hillary, içeri girmesine "nooo" diyerek engel olan ve o harfini ağzını büzerek iştahla söyleyen sekreteri aşmış ve elindeki gazete kupürleri ile beraber oral ofise, pardon oval ofise dalmıştır)
* * *
- Kim bu kadınlar Bill?.. Cevap ver bana, kim bu kadınlar?
- Sakin ol Hillary. Sakın o kırmızı telefonu kafama atayım deme. Direkt Moskova'ya bağlı o telefon. Hem çocukların önünde kavga etmeyelim. Ayıp oluyo ama.
- Sen dünyanın gözünde kadınlarla oral seks yapıyorsun. Ben çocukların önünde kavga etmişim çok mu? Söyle bana kim bu kadınlar?
- Aaa çok ayıp Hillary. Hani devlet işlerine aşkı karıştırmayacaktık? Hani laik ve demokratik bir ilişkimiz olacaktı?
- Bana demagoji yapma Bill. Çabuk söyle bu Monika kim?

Yazının Devamı