<#comment>#comment>Ben bu Fransa’yı içten yıkmanın yolunu buldum arkadaş. Öncelikle 1500 yıllık Buda heykellerini dinamitle parçalayarak yıkan "güzel insanlar" topluluğu Taliban’la kapışmamız lazım bizim.
Örneğin Taliban, Türkiye’den toprak moprak istesin, hatta Türkler bize zamanında soykırım yaptılar filan, desin... Biz de onları bölücü ve yıkıcı bir düşman ilan edelim.
Bizim düşmanlarımıza kucak açmaya pek meraklı olan Fransa böyle bir durumda Taliban’a da ülkesinin kapılarını açar. Taliban, Paris’e yerleşir.
İşte o zaman görün siz dünya kültür mirasının başına neler gelir neler!
***
Eyfel Kulesi
<#comment>#comment>Sevgili kamuoyu...
Türk hakemlik müsessesi, benim bazı şirketlerim gibi iflas etmiştir.
Hakemler artık açık açık Fenerbahçe formasıyla maçlara çıkmaktadır.
Örneğin Fenerbahçe’nin son maçında sahaya Baliç yerine Merkez Hakem komitesi başkan yardımcısı Hıdır Bey, Fenerbahçe forması ile çıkmıştır.
Hatta Hıdır Bey’in sadece forma değil Komiser Şekspir’deki etekliği giydiği de söylenmektedir.
Hakemler bununla da kalmamış Galatasarayımız’ın 38 puanını çalmışlardır.
<#comment>#comment>Sevgili okurlar bugün uzun tatilin son günü. Tatil yorgunluğundan, bayram kazıklarından, otel ekstralarından yorulan bedenler bugün direksiyon başında. Üstelik yollar trafik canavarı dolu.
Bugüne kadar "trafik canavarı" diye tanıtılan sürücülerden, yani garibanlardan söz etmiyorum. Onların aralarında da canavar var elbet ama gerçek trafik canavarı kimler, bakın da görün...
***
Mezarlık mafyası:
Şehirlerarası ulaşımın otoyol yerine keçi yollarından yapılması konusunda inatçıdırlar. Onlara göre memleketin otoyola verecek parası yoktur. Otoyol yerine mezarlık yapmak daha kârlıdır. Üstelik ölen ölmekte, kalan sağlar uçurum dibinden toplanmaktadır. Çok etkili trafik canavarı tipidirler. Ankara’dan beslenirler.
<#comment>#comment>Bayramda resmi rakamlara göre 136 kişi, gayrı resmi rakamlara göre 500’ün üzerinde insan, kurban kesicem derken kendini kesti.
‘Oh olsun!’ demek lazım aslında; veya ‘Allah kabul etsin’....
Parayı götürüp bir hayır kuruma vereceklerine veya kurbanı alıp ihtiyacı olan bir kuruma bağışlayacaklarına bahçelerini halka açık mezbahaya çevirenlere az bile...
Az önce zıplayıp oynaşan bir hayvanın yere yatırılıp ehil olmayan eller tarafından kıtır kıtır gırtlağının kesilmesi bir çocuğun geleceğine nasıl bir travma zemini hazırlar kimsenin umrunda değil elbet.
***
- Ahhhh!.. Eliiim!.. Elimi kestim Himmet ağabey!
<#comment>#comment>Güneş böğrüne iki odun daha atıp, önce kendini sonra bizi ısıtırdı.
Sultanahmet Meydanı’na yaz gelirdi önce, sonra da turistler.
Gırgır dergisindeki mecburi hizmetimizi yaşarken en çok yazın gelişine sevinirdik.
Duraklarda üşümeden eve gittiğimiz için değil.
Terör azaldığı, kardeş kardeşi daha az gırtlakladığı için de değildi sevincimiz.
Gırgır’ın yanındaki otele turistler gelirdi.
<#comment>#comment>Geçtiğimiz hafta anayasanın, başbakanın kafasına fırlatılması ile birlikte faizler ve dolar da fırladı sevgili Milliyet okurları.
Ve herkes beni arayıp "N’olacak bu memleketin hali?" diye sormaya başladı.
Çünkü televizyonlardaki konuşmaları izleyip tavır almaya kalkan vatandaş ekonomistlerin kullandığı terminoloji karşısında apışıp kalmıştı.
Kimi Amerikan dolarına, kimi Alman markına, kimisi de Macar salamına yatırım yapıyordu ama bilinçsiz olarak. Serdar Turgut Bey kadar ekonomiden anlamasam da bu noktada sizleri aydınlatmayı ve ekonomi konusundaki anlaşılmayan sözcükleri açıklamayı bir görev addediyorum efendim.
***
Likitte kalmak:
<#comment>#comment>(Sezer aceleyle içeri girer koltuğuna oturur...)
SEZER - Kusura bakmayın; Kızılay’a emekli maaşımı almaya inmiştim. Otobüs biraz geç hareket etti toplantıya geciktim...
NEHROZOĞLU - Hoşgeldiniz efendim.
(Ecevit’in ayağa kalkmadığını görür.)
SEZER - Bakıyorum ayağa kalkmayanlar var.
ECEVİT - Benim yanlarım ağrıyor herif, pardon sayın cumhurbaşkanım.
<#comment>#comment>Göbek Dede’nin kabrine gidip iki göbek attıktan ve tövbekar olduktan beri gece hayatından elimi eteğimi çektiğim için, sosyal aktivite boşluğunu film galalarına giderek sağlıyorum bu aralar.
Son günlerde adını çok sık duyduğunuz üç galaya gittim : "Hemşo", "Vizontele" ve "Komser Şekspir."
Bu arada galalara ha doğurdu ha doğuracak eşimle birlikte gittiğimizden, çocuk hangi galada doğacak diye pek bir sıkıntı çektik. Öyle ya eğer çocuk galada doğarsa adını o filme uygun koymak lazımdı.
"Komser Şekspiröde doğarsa sorun yoktu.
Adını Şekspir koyarız olur biter diyorduk.
Tiyatrocu anneyle, yazar baba özenmişler de koymuşlar derdi ahali en fazla.