Bayramda resmi rakamlara göre 136 kişi, gayrı resmi rakamlara göre 500’ün üzerinde insan, kurban kesicem derken kendini kesti.
‘Oh olsun!’ demek lazım aslında; veya ‘Allah kabul etsin’....
Parayı götürüp bir hayır kuruma vereceklerine veya kurbanı alıp ihtiyacı olan bir kuruma bağışlayacaklarına bahçelerini halka açık mezbahaya çevirenlere az bile...
Az önce zıplayıp oynaşan bir hayvanın yere yatırılıp ehil olmayan eller tarafından kıtır kıtır gırtlağının kesilmesi bir çocuğun geleceğine nasıl bir travma zemini hazırlar kimsenin umrunda değil elbet.
***
- Ahhhh!.. Eliiim!.. Elimi kestim Himmet ağabey!
- Ben sana ‘Bu koyunu almayalım’ dedim oğlum. Örgüt üyesi gibi koyun oğlum bu... ‘Beni alırsan sana dünyayı zindan ederim’ gibi bakıyordu itin köpeği...
- Keşke danaya gireydik Himmet abey. Danalar deli olduğu için kandırması kolay olurdu.
- Hep Ecevit’in yüzünden bu...
- Niye ki Himmet abey?
- İki gün sonra af çıkar diye hayvanlar bile ölmek istemiyo... Müebbete çevirirlerse yırtacaklarını sanıyorlar.
- En iyisi önce çifteyle öldürüp sonra keselim hayvanı.
- Yok mayın tarlasına sokalım istersen. Olur mu oğlum? Bunu İslami usullere göre kesmek lazım..
- İslami usul nasıl oluyor abi?
- ......
- En azından böyle değil. Lan bi sevap işlemek için bu kadar yalvarır mı insan be... Sindi Crawford’a bu kadar yalvarsaydım yengendi şimdi be; ama gel gör ki Allah’ın bir koyununu gırtlağını kesmeye ikna edemedik... Gel oğlum. Gel hadi gel... Keselim seni de cennete gidelim tez elden.
- Hayvan pek ikna olmadı galiba abi. Bizi cennete göndermeye hiç niyeti yok.
- Belki de ateisttir...
- Kanun namına teslim ol be gülüm.
- Hadi gel bak; derini de Türk Hava Kurumu’na vericez.
- Sahi niye bunun derisini Türk Hava Kurumu’na veriyoruz... Pilot muyuz biz ya!..
- Dikkat etmezsen olacaksın. Bi çifte daha yersen yan bahçeye mecburi iniş yaparsın ona göre...
- Keşke koyunu alınca hemen götürüp Türk - İş üyesi yaptırsaydık.
- Neden abi?
- Hiç gıkı çıkmazdı o zaman... Baksana memlekette ekonomik kriz var, Türk - İş dışında herkes feryat ediyor...
- Bence yardım çağıralım... Kasap filan...
- Haluk Kırcı benim arkadaşımdı ama şimdi gelemez...
- Hadi sevgili koyun kardeş, gel adaletin şefkatli kollarına teslim ol. Bize güven...
- Ahhh şimdi de öbür elimi kestim... Lan koyunu kesicem diye hamle yaparken kendimizi kestik, dalları budadık, çocukları ikişer tur sünnet ettik ama bir koyunu yakalayıp yere deviremiyoruz yaaa...
- İnsan hakları gelsin de görsün bunu...
- En iyisi Alpaslan’ın Malazgirt taktiğini uygulayalım.
- Nasıl yani?
- Hilal şeklinde saldırıp koyunu ortamıza alalım.
- Ya gene birbirimizi kesersek?! Üf yaa! Keşke Zekeriya Beyaz’ı dinleyip tavuk kesseydik.
- Hala şansımız var abi. Koyunla anlaşma yoluna gidelim. Bize iki tavuk getirirse özgürlüğünü ilan edelim...
- Edelim... Allah kabul etsin...
- Amin...
Nihat gol atacak diye ödüm patlıyor.
Hayır korktuğumdan değil. Her gol atışından sonra Nihat’ın yere oturup bacak bacak üstüne atarak yaptığı bir sevinme tribi var ki illet ediyor beni.
Bir sürü gole sevinme biçimi var bildiğim.
Kimi bebek sallıyor, kimi formasını kafasına geçiriyor.
Kimi Revivo gibi taklalar atıyor, kimi çimlerin üzerinde uçak gibi kayıyor.
Amma yere oturup bacak bacak üstüne atmak ta nereden çıktı?
Acayip pasif ve tribünlerin sevincini kursağında bırakan bir hareket değil mi bu?
Hadi şu Nihat’a yardım edelim de yeni bir sevinme tribi bulalım garibe...
Uyguladığı reçeteler sonunda hastayı yatağa düşüren, doların 40 derecenin üstünde seyretmesine yol açan IMF bölge şefi amatör doktor Carlo Cotarelli bir süre daha ülkemizde kalmaya niyetli. "Kemal Derviş’in gelişi beni ilgilendirmez; ben makamı terketmeyeceğim" diyen Cotarelli’nin çalışma ofisini görüyorsunuz...
Sana söz veriyorum bir dahaki doğum günümde beraber olacağız..." diyordu televizyon reklamında Fatih Terim kızına ve sözünü tuttu...
Fatih Terim İstanbul’da artık...
Fatih aslında hayatının en büyük çalımını bu reklamı yaptıranlara attı galiba...
Fatih Floransa’dan kesin dönüş yapalı haftalar oluyor ama reklam manasız bir şekilde ha bire dönüp duruyor baksanıza...