CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, BDP milletvekillerinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmeleri sonrasında Oslo türü bir sürecin başlayabileceği yönündeki yorumların ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Gerekirse talimat veririm, İmralı ile MİT yine görüşür” şeklindeki özetlenebilecek sözlerinin bir çözüm üretmeyeceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, gündemdeki konulara ilişkin sorularımı yanıtlarken, Öcalan’la görüşmenin sorunu çözmeyeceğini, iktidara, yerel seçimlerin öne alınması konusunda bir tarih önerisi yapmayacaklarını ve yeni anayasada vatandaşlık tanımıyla ilgili önerilerinden de vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
Kılıçdaroğlu’na yönelttiğim sorular ve yanıtları şöyle:
Terör ve Kürt sorunu konusunda yeni bir beklenti oluştu. Bazı BDP milletvekillerinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmeleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gerekirse İmralı ile görüşülmesi için MİT’e talimat verebileceğini açıklaması, Oslo benzeri bir sürece girilebileceği yorumlarına yol açtı. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ben, bu yorumlara katılmıyorum. Öcalan’la sorun çözülmez. Denenmiş yolları bir daha denemenin anlamı yok. Öcalan’la çok kez görüşüldü. Bir çözüm çıkmadı. Öcalan kendisiyle ilgili. Süreci
Mavi Marmara saldırısından sonra Türkiye-İsrail ilişkileri en alt düzeye indi. Ankara, İsrail askerlerinin uluslararası sularda Mavi Marmara gemisine saldırarak 9 vatandaşımızın ölümüne neden olmasından sonra haklı olarak ilişkiyi ikinci kâtip düzeyine indirdi.
Bir süredir İsrail’den ilişkilerin normalleştirilmesi için mesajlar geliyor. Bazı girişimler yapılıyor. Sonuncusu İsrail’in eski Ankara Büyükelçisi ve İsrail Dışişleri Bakanlığı Siyasi Direktörü Pinhas Avivi’den geldi.
Avivi, Türkiye ile İsrail arasında görüşmelere başlanması çağrısında bulundu. İlişkilerin normalleştirilmesini istedi.
Önce özür
İsrail’in Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda saldırması, su götürmez bir “korsanlık” eylemiydi. Hiçbir uluslararası hukuk kuralını dinlemeyen İsrail, Mavi Marmara’ya uluslararası sularda seyrederken saldırdı, 9 vatandaşımızı öldürdü.
Hukuka açıkça aykırı bu saldırıdan sonra hiçbir şekilde hatasını kabul etmeyen İsrail, tehditlerini de sürdürdü. Ankara’nın özür, tazminat ve Gazze’ye ambargonun kaldırılması taleplerine de olumlu yanıt vermedi.
Bazı BDP milletvekillerinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret etmelerinin kamuoyuna yansımasından sonra, “yeni bir süreç başladı” yorumları yapıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da gerekirse MİT’in İmralı’yla görüşebileceği, ihtiyaç duyulduğunda böyle bir talimat verebileceği yönündeki ifadeleri de aynı yönde yorumlara neden oldu.
Cumhurbaşkanı Gül’ün öncülüğünde Oslo benzeri bir sürecin başladığı, en azından başlamak üzere olduğu yönündeki ifadeler, gerçeği ne kadar yansıtıyor?
Köşk’teki hava
Cumhurbaşkanı Gül’ün, BDP milletvekillerini kabul etmesi ve terör örgütünden bağımsız bir pozisyon almalarını tavsiye etmesi, yeni bir süreci başlattığı anlamı taşımıyor.
Köşk’ten aldığım hava bu yönde değil. BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Sever’i arayarak Cumhurbaşkanı Gül’den randevu talep etmesiyle gerçekleşen görüşme, Oslo benzeri bir süreç niteliğinde değil.
Suriye ordusunun, Türkiye sınırı yakınındaki yerleşim yerlerine saldırıları sürüyor. Suriye ordusuna ait helikopterlerin sınıra 3 milden daha fazla yaklaşmaları üzerine İncirlik’ten kalkan Türk F-16’ları önleme uçuşu yaptılar. Hatay bölgesinde İncirlik hava üssündeki F-16’ların yaptığı önleme uçuşları sıklaştı.
İncirlik üssündeki Türk savaş uçakları, bir süredir havacıların deyimiyle, “scramble” alarmında nöbet tutuyor ve Suriye hava unsurlarının sınıra yaklaşmaları halinde acil kalkış yapıyorlar.
Dün de Suriye helikopterlerine karşı bu üsten kalkan F-16’lar havalandı.
Scramble pozisyonu
İncirlik üssündeki uçakların beklediği scramble alarmı, “acil kalkış pozisyonunda bekleme” anlamına geliyor. En az iki F-16, kalkışa hazır biçimde bekliyor. Pilotlar, 1 veya 2 saatlik nöbetler halinde uçaklarının içinde, diğer pilotlar da scramble binasında uçuş kıyafetlerini giymiş olarak bekliyorlar. Suriye hava unsurlarının sınıra yaklaştıkları sinyali alındığında da acil kalkış yaparak önleme uçuşu gerçekleştiriyorlar.
Yerel seçimlerin öne alınması için yapılan anayasa değişikliğinin, referandum aralığında geçmesi sebebiyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Meclis’e iade edilmesinden sonra AKP, yeniden temaslara başladı.
Önceki gün MHP ile görüşen iktidar partisi Grup Başkanvekilleri Nurettin Canikli ve Mahir Ünal, dün de CHP Genel Başkanı Yardımcısı Gökhan Günaydın ve CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’yi ziyaret ettiler.
CHP, dün de yansıttığımız gibi sadece seçim tarihinin belirlenmesi için anayasa değişikliği yapılmasına sıcak bakmıyor. Büyükşehir yasası olarak bilinen ve 8 Ekim’de Meclis’e getirilen yasa konusunda da uzlaşmak gerektiğini düşünüyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, CHP’nin bu talebini büyükşehir belediye hizmet alanlarının, “pergel yöntemi”yle belirlenmesi olarak açıklamıştı.
Ali Cengiz oyunu
Dün, CHP’li Gökhan Günaydın ve Muharrem İnce ile iktidar partisine verdikleri yanıtları konuştum. İnce ve Günaydın, iktidar partisinin, Meclis’e getirdiği yeni büyükşehir yasasıyla, “Ali Cengiz oyunu”na yöneldiğini belirterek, şu yaklaşımı gösterdiler:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, referandum aralığında geçen yerel seçimlerin öne alınmasına ilişkin anayasa değişikliğini Meclis’e iade ederek, siyaset kurumunu rahatlattı.
Yerel seçimlerin, kış koşulları nedeniyle 5 ay önceye alınmasını öngören değişikliğin yine kış koşullarında referanduma götürülmesini siyasi partiler de istemiyordu.
Cumhurbaşkanı Gül de, bu gerekçeyi ve referandumun yaratacağı mali külfeti dikkate alarak, yasayı geri gönderdi ve siyasi partilere uzlaşma fırsatı vermiş oldu.
Bu mesajı alan iktidar da, hem CHP hem de MHP ile görüşerek, uzlaşma arayışına girdi.
Pergel yasası
Yerel seçimlerin referanduma gerek olmadan öne alınabilmesi için ana muhalefet partisi CHP’nin desteği büyük önem taşıyor.
Ergenekon davasından tutuklu yargılanan Malatya İnönü Üniversitesi’nin eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun, trafik kazasında yaşamını yitiren oğlu Emir Hilmioğlu’nun cenazesine katılmak üzere geldiği Ankara’da geceyi evinde değil Sincan Cezaevi’nde geçirmesi, vicdanlarda büyük rahatsızlık yarattı.
Kanser hastası da olan Prof. Dr. Hilmioğlu’nun, acısını ailesiyle birlikte paylaşamadan tek başına cezaevinde kalması ceza infaz sisteminin yeniden sorgulanmasına yol açtı. Prof. Dr. Hilmioğlu’nun, geceyi Sincan Cezaevi’nde sabaha kadar ağlayarak geçirmesi, vicdanlara sığmadı.
Milliyet’in, dünkü manşetinde, bu uygulamayı, “Sizin hiç oğlunuz öldü mü?” başlığıyla gündeme taşıması etkili oldu.
Ailesiyle kalabilecek
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, dün yaptığımız görüşmede, bu konu ile ilgili olarak uygulamanın değiştirileceği bilgisini verdi.
Ergin, tutuklu ve hükümlülerin yakınlarının cenazesine katılmak üzere izinli olarak gönderildiklerinde yapılacak uygulamayı şöyle özetledi:
Demokrasi bir uzlaşma rejimidir denilse de Türk siyaseti, çatışma kültürü üzerine kuruludur. Liderler, partilerini hep kutuplaşmadan beslemeye çalışırlar.
Ülkenin ulusal sorunları karşısında bile bir araya gelerek çözüm ürettikleri pek nadir görülmüştür. İnatlaşmaya dayalı siyaset ise çözüm değil sorun üretmiştir.
Yerel seçimlerin öne alınmasına ilişkin anayasa değişikliği yasasının akıbeti yaşanan son örnek oldu. Referandum aralığında geçen yasa, Çankaya Köşkü’nde geri gönderilmeyi bekliyor ki, ülke 5 aylık bir süre için referanduma gitmesin...
Bu düşünceyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, yasayı bugün-yarın Meclis’e iade etmesi bekleniyor. İadeden sonra siyasi partilerin nasıl bir tutum alacakları merak konusu.
Siyasi partilerin hiçbiri, seçimleri 5 ay öne alabilmek için referanduma gitmek istemiyor. Bunu doğru bulmuyor. Kaynak ve zaman kaybı olarak görüyor. Böyle olduğu halde siyasi partiler, bir uzlaşma sağlayarak, referandumsuz bir değişiklik yapamadılar.
Yerel seçimlerin öne alınması girişiminin referandum aralığına takılmasından alınması gereken dersler var.