Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, referandum aralığında geçen yerel seçimlerin öne alınmasına ilişkin anayasa değişikliğini Meclis’e iade ederek, siyaset kurumunu rahatlattı.
Yerel seçimlerin, kış koşulları nedeniyle 5 ay önceye alınmasını öngören değişikliğin yine kış koşullarında referanduma götürülmesini siyasi partiler de istemiyordu.
Cumhurbaşkanı Gül de, bu gerekçeyi ve referandumun yaratacağı mali külfeti dikkate alarak, yasayı geri gönderdi ve siyasi partilere uzlaşma fırsatı vermiş oldu.
Bu mesajı alan iktidar da, hem CHP hem de MHP ile görüşerek, uzlaşma arayışına girdi.
Pergel yasası
Yerel seçimlerin referanduma gerek olmadan öne alınabilmesi için ana muhalefet partisi CHP’nin desteği büyük önem taşıyor.
MHP’nin verdiği destek, 367 oyun bulunması ve aşılmasında kritik bir düzeyde kalıyor. Bu nedenle CHP’nin de destek vereceği bir uzlaşmanın sağlanması en doğru çözüm yolu olarak görülüyor.
CHP de bunun farkında...
Ana muhalefet partisi, iktidarın yeni uzlaşma arayışının sadece seçim tarihi ile sınırlı kalmasına soğuk bakıyor. Yerel seçimlerin öne alınarak 3 Kasım veya 17 Kasım 2013’te yapılmasına karar verilmesi CHP’yi tatmin eden bir yaklaşım değil.
CHP, eğer bir uzlaşma sağlanacaksa bu uzlaşmanın içinde yerel yönetimlerle ilgili yeni yasa düzenlemesinin de bulunmasını istiyor. İktidarın 13 yeni büyükşehir belediyesi oluşturulması ve bazı belediyelerin de ortadan kaldırılmasına dönük düzenlemesine ilişkin CHP’nin bazı koşulları var. CHP, hükümete, bu konudaki görüşlerini ileterek yerel seçimlerin hangi tarihte yapılmasının belirlenmesiyle birlikte bu önerilerin de dikkate alınmasını talep ediyor.
CHP’nin koşulları
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Prof. Dr. Haluk Koç’la dün bu konuyu konuştum. Koç, CHP’nin öneri paketinde yerel yönetim düzenlemesiyle ilgili düşüncelerini şöyle özetledi:
“Biz, pergel yöntemiyle yasa düzenlemesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Yeni büyükşehir belediyeleri oluşturmak, iktidarın oy kaygısıyla bazı belediyeleri ortadan kaldırması yanlış bir yaklaşımdır. Pergel yöntemi esas alınarak, bir kentin ne kadarlık bir çevre ile birlikte etkin belediye hizmeti sunabileceğinin saptanması daha doğrudur. Örneğin, bir Konya’da veya bir Samsun’daki büyüklük dikkate alındığında hizmet hangi uçtan hangi uca kadar tek belediye eli ile götürülebilir? Bu doğru bir yaklaşım değil. Daha önce büyükşehir ve aynı şehrin içinde diğer belediyelerin oluşturulması ademi merkeziyetçi bir yaklaşımla düzenlenmişti. Bir kent belediyesinin en ücra köşelere aynı kalitede hizmet götürmesi mümkün olmadığı için büyük kent belediyesi ile diğer belediyeler oluşturulmuştu. Şimdi ise, tam tersi bir yaklaşımla ve merkeziyetçi bir anlayışla büyükşehir belediyesinin sınırları gelişigüzel genişletiliyor, kırsal kesimdeki oylarla kent belediyelerinin el değiştirilmesi amaçlanıyor. Bu iyi niyetli bir girişim değildir. Eğer amaç yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve hizmetlerin etkinleştirilmesi ise, Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı’nda öngörüldüğü gibi daha ademi merkeziyetçi bir yapıya geçilmesi gerekir. Biz, pergel yöntemini bu nedenle istiyoruz. Ve iktidara da bunu öneriyoruz. Varılacak uzlaşmanın sadece seçim tarihini değil, bu düzenlemeyi de kapsamasını önemsiyoruz.”
Suriye’de destek
Prof. Dr. Haluk Koç, yerel yönetimler ve yerel seçimlerin öne alınmasındaki uzlaşma kadar Suriye politikasında da bir uzlaşma sağlanmasının önemine de dikkati çekti.
Koç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakü dönüşünde yaptığı açıklamaların, bazı gerçekleri gördüğü biçiminde yorumlanması gerektiğini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:
‘Erdoğan da gördü’
“Anlaşılıyor ki Sayın Başbakan, CHP’nin başından beri savunduğu ve iktidarı uyardığı çizgiye doğru yönelmiş durumda. Bakü temasları sonrasında yaptığı açıklamalar onu gösteriyor. Türkiye’nin sadece ABD’nin çıkarları ve istekleri konusunda geliştirdiği Suriye politikası yanlıştır. Bu politika, Türkiye’yi bir darboğaza ve çıkmaz bir yola sokmuştur. Şimdi anlaşılıyor ki Sayın Başbakan da bunu gördü ve Türkiye-Rusya-İran veya Türkiye-İran-Mısır eksenleri üzerinden çözüm grupları oluşturulması önerisini dillendirdi. Bu eksenler, bizim başından beri önerdiğimiz yöntemlerdir. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırırken de bu tür bir konferans toplanmasını ve buna Türkiye’nin öncülük etmesini gündeme getirmiştir. Eğer Sayın Başbakan, bu eksenler etrafında Suriye’de akan kanın durdurulmasına dönük bir girişimde bulunacaksa biz CHP olarak bunu desteklemeye hazırız. Hükümetin bu yönde atacağı adımlar, Meclis’te bir karar gerektirirse de bunu da destekleyeceğiz. Bizim amacımız demokrasiyi ve insan haklarını savunmak ve Suriye’de akan kanın önüne geçmektir. Yoksa Esad ve rejimini desteklemek değildir. Türkiye, bu eksenlerde hareket ederse Esad da gerçeği görecek ve belki de olumlu katkı vermeye yönelecektir. Bu itibarla CHP, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını önceleyen, başkaları adına taşeronluk üstlenmeyi reddeden anlayışla hareket ederse biz de CHP olarak destek olacağız.”