BASRA/ERBİL
Habur görüntüleri nedeniyle PKK’lıların girişlerini bir süre erteleyen Ankara, açılımın dış ayağı olarak Kuzey Irak’ta dönüm noktası sayılabilecek bir adım attı.
Barzani yönetimini ve siyasi varlığını kabul anlamı taşıyan bu adım, Ankara’nın Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin başkenti konumundaki Erbil’de konsolosluk açması kararıydı. İlk kez bir Dışişleri Bakanı Erbil’e geldi ve geceyi burada geçirdi. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin başkentinde konsolosluk açma kararını teyit ederek, yeni bir dönemi başlattı.
Kürt Yönetimi ile resmi temas niteliği taşıyan bu gelişmeyi açılım sürecinin Kuzey Irak boyutu olarak görebiliriz. PKK’nın dağdan indirilmesi sürecinde Erbil’le siyasi yakınlık ve diplomatik temas kuran Ankara, Barzani ile yakınlaşarak bu süreci hızlandırmaya çalışıyor.
Davutoğlu: Tanıma değil
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’la birlikte 70 işadamı ve kalabalık bir gazeteci grubuyla çıktığımız seyahatte ilgi odağı Erbil’di.
Cumhuriyetin 86. yıldönümünü kutladık. Halk kutlamalara coşkuyla katıldı. Çağdaşı birçok rejim veya devletin tarihe karıştığı bu süreçte Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği cumhuriyetin 86. yaşını kutlaması oturduğu temellerin sağlamlığını gösteriyor. Temelinden sarsılmaya çalışılsa da Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. yüzyıla ayakta girmesi, pasının sağlamlığı açısından önemlidir.
Buna karşın son yıllarda gözlerimiz cumhuriyet kutlamalarının coşkusundan çok gölgesini hissettiren sorunlu alanlara çevriliyor. Basın, haber değeri gördüğü alanları daha yakından izliyor. Bu izleme, cumhuriyetin 86. yıldönümüne yansıyan sorunları kamuoyuna yansıtıyor.
Diyarbakır nasıl?
Örneğin, bayram kutlamaları acaba Diyarbakır’da nasıl, diye mutlaka bakılıyor. Neden bakıldığı da açık. Her yıl olduğu gibi bu yıl da basının gözü Diyarbakır’daydı. Belediye Başkanı Osman Baydemir törenlere katıldı mı? Valinin elini sıktı mı? Garnizon komutanıyla tokalaştı mı? Aralarında konuştular mı? Belediye Başkanı İstiklal Marşı’nı söyledi mi? Bu soruların yanıtlarının haber değeri taşıması sorunlu bir alanla ilgili olmasından kaynaklanıyor. Bu alan cumhuriyetin “millet” anlayışıyla sorunlu.
Resepsiyon bolluğu
Önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Cumhuriyet Bayramı mesajına bakalım. Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) duruşunu pekiştirdiği 29 Ekim mesajında dört vurgu yapıyor:
1- TSK milli bir ordudur, toplumun her katmanını aynı ortamda buluşturur,
2- Vatandaşlık esasına dayalı Atatürk’ün milliyetçilik anlayışıyla ulus devlet yapısı sonsuza dek yaşatılacaktır,
3- Üniter devlet yapısıyla Türk milletinin ve yurdunun bölünmez bütünlüğünün teminatı olmaya devam edecektir,
4- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğüne ve ulusal birliğine kasteden çabalar karşısında, daima çelikten bir duvar gibi yükselecektir.
Org. Başbuğ’un mesajı, kuşkusuz yaşanan son gelişmelerle ilintili. Yaptığı vurgular, son gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde şunlar söylenebilir:
1- 29 Ekim mesajı da 30 Ağustos mesajı gibi TSK açısından “açılımın sınırları”nı belirliyor.
Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı öne sürülen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nın fotokopi olarak yansıdığı günlerde CHP lideri Deniz Baykal, belgenin gerçek çıkması halinde Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un en azından bir özür borcu olur, değerlendirmesini yapmıştı. Baykal, partisinin dünkü grup toplantısında aynı noktada olduğu mesajını verdi.
İhbar sahibine sorular
Baykal, dünkü konuşmamızda, ihbar sahibi ve ihbar mektubuyla ilgili şu soruları gündeme getirdi:
1- İhbar sahibi orijinal belgeyi elinde tutuyordu da neden 4 aya yakın süre bekledi?
2- Fotokopiyle ilgili tartışmalar sürerken bu yayınları sürdüren gazetelerde “Islak imzalı belge de var” haberi manşetten verilmişti. Acaba orijinal olduğu öne sürülen belge o tarihte de ihbar sahibinin ve bazı yayın organlarının elinde miydi? Eğer böyleyse, bu belgeyi savcılığa göndermek ve yayımlamak için neden bu dönem seçildi?
3- İhbar sahibi iddia ettiği gibi sadece olayı içine sindiremeyen bir subay ise “İşte belge budur” demekle neden yetinmedi? İhbar mektubunda siyasi ithamlarda bulundu. Örneğin CHP’yi neden işin içine sokmaya çalıştı?
Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu öne sürülen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” belgesinin, ıslak imzalı orijinalinin savcılığa iletildiği basına yansıdı. Orijinal belgeyi Genelkurmay’da Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görev yaptığını belirten bir subayın ihbar mektubu eşliğinde savcılığa gönderdiği gazetelerde yer aldı. İhbar mektubu da yayımlandı. İhbar mektubunda görev yerini ve özeliklerini de anlatan subayın, “Tanık olarak çağırırsanız, gelirim” notunu düştüğünü de anımsarsak, mektubunu imzaladığını ve kimliğinin savcılık tarafından bilindiğini söyleyebiliriz.
Bu gelişmeyi birkaç açıdan irdelemekte fayda var.
Gereği yapılacaktır
1- Kuşku yok ki, belgenin orijinali savcılığa ulaştı haberinden sonra gözler Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’a döndü. Org. Başbuğ, belgenin fotokopisi için “Şu anda hukuki olarak bu bir kâğıt parçasıdır” tanımını yapmıştı. Soruşturmanın sürdüğünü ve gerçek çıkması halinde de gerekenin yapılacağını açıklamıştı.
Belgenin orijinal ve altındaki ıslak imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğu yolunda Adli Tıp raporu bulunduğu da haberler arasında. Bugüne kadar aksine bir açıklama da yapılmadı. Eğer belge gerçekse, Org. İlker Başbuğ, kamuoyuna söz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mahmur ve Kandil’den gelenlerin Habur Sınır Kapısı’ndan giriş tarzları ve sonrasında yansıyan karşılama görüntüleri nedeniyle Ağrı ve Erzurum’da yaptığı konuşmalarda DTP’yi eleştirmişti. Erdoğan, “Böyle giderlerse süreç tıkanır, sil baştan yaparız” diye de uyarmıştı.
Nitekim Başbakan Erdoğan, Pakistan yolunda PKK’lıların girişlerinin ertelendiğini, durdurulduğunu da açıkladı.
Ankara kulislerine yansıyan bilgilere göre, PKK’lıların girişlerini durduran Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un telefon görüşmesi oldu.
Genelkurmay Başkanlığı da, geçtiğimiz cuma günü yapılan basını bilgilendirme toplantısında PKK’lıların giriş tarzları ve yansıyan görüntülerin kabul edilemez olduğunu açıklamıştı. Erdoğan ve Başbuğ’un telefonla yaptıkları görüşmede, girişlerin durdurulması kararını birlikte aldıkları Ankara kulislerine yansıdı.
Habur’dan giriş ve sonrasında yapılan gösteriler kamuoyunda tepki toplamış, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanlığı, CHP lideri Deniz Baykal, MHP lideri Devlet Bahçeli rahatsızlıklarını dile getirmişlerdi.
Milli ordunun önemi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan’a giderken uçakta PKK’lıların girişlerinin ertelendiğini açıklamasından sonra CHP lideri Deniz Baykal, “Bu iş bitmiştir” yorumunu yaptı.
CHP lideri Baykal, hükümetin PKK ile anlaşmış olmasına rağmen Habur’dan giriş yapan ilk gruba milletin gösterdiği tepki sonucunda sürecin durduğunu düşünüyor.
‘Taşıyamazlar’
Baykal, Başbakan Erdoğan’ın PKK’lı grupların gelişinin ertelendiği yönündeki açıklamasını şöyle değerlendirdi:
“Bu iş çökmüştür, bu süreç bitmiştir. Hükümetin PKK ile böyle bir anlaşmayı taşıyamayacağı ortaya çıkmıştır. Millet buna izin vermemiştir ve süreci durdurmuştur. Bunu daha önce de söyledim. Terör örgütüyle varılan bir uzlaşma sonucu yürütülen bu süreci iktidarın taşıması mümkün değildir. Başbakan Erdoğan da bu gerçeği görmüştür.”
Mahmur ve Kandil’den gelen PKK’lıların, Türkiye’ye giriş tarzları ve sonrasında yansıyan görüntülere tepkiler sürüyor.
Gelenlerin DTP tarafından törenlerle karşılanmaları, bir zafer havasıyla ilçe ilçe gezdirilmeleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından sert sözlerle eleştirildi.
Erdoğan, “Böyle giderlerse sil baştan yaparız” diyerek uyardı. Genelkurmay da dünkü basın brifinginde bu görüntü ve davranışların kabul edilemez olduğunu açıkladı.
DTP’nin bu tutumu hükümeti de süreci de olumsuz etkiliyor. Bu konuyu Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Kurulu Başkanı Cemil Çiçek’le konuştum. Çiçek de DTP’yi uyararak, yapılan tören ve gösterileri “sorumsuzluk” olarak niteledi.
‘Çirkin yüzlerini gösterirlerse...’
Çiçek, şu değerlendirmeyi yaptı: