MHP 9. olağan kurultayını coşkulu bir şekilde gerçekleştirdi. Atatürk Spor Salonu hınca hınç doluydu. Bir o kadar kalabalık da salonun dışından kurultayı izledi.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin iki saate yakın süren konuşması izleyenler tarafından sık sık alkışlarla kesildi. MHP’liler, Bahçeli’nin konuşmasının son bölümünü ayakta dinlediler.
Atatürk çizgileri
9. kurultay, Bahçeli’nin, MHP’yi iyice Atatürk çizgilerine oturtturduğu bir kurultay oldu. Bahçeli’nin konuşma yaptığı kürsünün arkasında iki bayrak arasında sadece Atatürk’ün posterine yer verilmesi bunun kanıtlarından biriydi. Kurultaydaki Atatürk vurgusu, Bahçeli ve MHP’nin temel endişesinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı iki temel direkten biri olan millet anlayışıyla ilgili olduğunu gösterdi.
MHP liderinin konuşmasının ana eksenini oluşturan Kürt açılımı sürecini değerlendirirken “beka” vurgusu yapması da, bu endişeden kaynaklanıyordu. Bahçeli, Türk milliyetçiliği anlayışını dar kalıpların üzerine çıkartarak, Atatürk’ün millet anlayışıyla uyumlu bir biçimde Kürtler de dahil bütün Anadolu halkını kapsayacak bir geniş zemine oturttu.
Rövanş saptaması
Hızla yaygınlaşan ve kamuoyunda “domuz gribi” olarak bilinen hastalıkla ilgili tartışmalar sürüyor. İşin ilginci, gribin ve aşısının siyasi bir tartışmaya dönmüş olması. Oysa hastalık ve tedavi tümüyle bilim adamlarının tartışabileceği bir konu.
Maalesef Türkiye’de daha çok siyasiler tartışıyor. Bu nedenle de kamuoyu bilimsel bilgilerle aydınlanacağı yerde, liderlerin tutumlarına ve davranışlarına bakıyor.
Türkiye bu yanlıştan dönmeli ve konuyu tümüyle bilim adamlarının kararlarına bırakmalı. Salgın gibi kamu sağlığını tehdit eden bir konuda siyaset kurumunun yapması gereken, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, bilim dünyamızın ihtiyaçlarını karşılamak, istedikleri organizasyonlara yardımcı olmaktır.
Virüs domuzdan gelmiyor
Söz konusu hastalıkla ilgili aşıya yan etkilerinden çok inanç gereği bir direnç oluştuğu gözleniyor. Hastalığın “domuz gribi” olarak adlandırılması toplumun bir kesiminde aşıya karşı tereddüt oluşturmuş durumda.
Oysa bu konudaki yetkin bilim adamları hastalığı yapan virüsün de geliştirilen aşının da domuzla ilgisinin olmadığını vurguluyorlar.
MHP’nin 9. Olağan Büyük Kurultayı 8 Kasım Pazar günü yapılacak. MHP lideri Devlet Bahçeli, uzun bir süreden beri bu kurultaya hazırlanıyor. Kurultayda yeni program ve tüzük de oylanacak.
MHP, önümüzdeki dönemde temel politikalarını, hükümetin önce “Kürt açılımı” olarak gündeme getirdiği, sonradan “milli birlik projesi” diye isimlendirdiği süreci esas alarak oluşturacak.
‘Panzehir’
MHP kurmayları, açılım sürecini, Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalayacak, toplumu ayrıştırarak zehirleyecek bir süreç olarak niteliyor. Bu nedenle de kurultaydan sonra bu sürece karşı başlatacakları karşı atağı da “panzehir” olarak tanımlıyorlar.
‘Milli birlik kervanı’
Bülent Ecevit, ölümünün üçüncü yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anıldı. Ecevit, yeri kolay doldurulamayacak bir lider olarak Türk siyasi tarihinde hak ettiği yeri aldı. Cenaze törenindeki fotoğraf belleklerde tazedir. O görüntü Türk halkının Bülent Ecevit’e tarihte ayırdığı müstesna yerin de göstergesiydi.
Bülent Ecevit, zaman zaman yalnız da kalsa inandığı yolda kararlılıkla ilerleyen bir liderdi. Uzgörüsüyle yaptığı analizleri tarih hep doğruladı.
Son döneminde de Türkiye’nin önemli sorunlarına ilişkin görüş ve analizlerinin isabeti bugün daha iyi anlaşılıyor.
Dik duruş
Bülent Ecevit, her zaman dik duruşuyla anılacaktır. Dünyayı yöneten güç merkezleri başta olmak üzere nereden gelirse gelsin hiçbir baskıya boyun eğmeyen kişiliği örnek alınması gereken bir liderlik özelliğidir.
Anma toplantılarında bu yönüyle Türkiye’nin çıkarlarını nasıl koruduğunu, o dönemlere tanıklık etmiş Orhan Birgit, Altan Öymen, Erol Tuncer, Yılmaz Büyükerşen gibi saygın isimlerden dinledik.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) yeni çalışma binasını hizmete açtı ve ilk dersi verdi. Gül, ilk dersinde dış politika ağırlıklı olarak bir ufuk turu yaptı.
Açılış sonrasındaki resepsiyonda sorularımızı da yanıtladı.
Aşı olacak mı?
Gül dış politika ağırlıklı konuşmasına karşın sohbete gündemdeki “aşı tartışmaları”yla başladık. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aşı olmayacağını ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’la aynı görüşte olmadığını açıklamasından sonra Cumhurbaşkanı’nın aşı olup olmayacağı merak ediliyordu. Gül’e, aşı olup olmayacağını sordum. Cumhurbaşkanı net bir yanıt vermedi:
- Risk grubunda mıyım, diye sormakla yetindi.
Etraftan, “Risk grubunda değilsiniz” sözlerinden memnun bir ifadeyle, aşı tartışmasına girmek istemedi.
Açılım süreciyle birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile ilgili tartışmalar da sürüyor. Habur’dan yapılan girişlerle ortaya çıkan manzaradan sonra süreç devam edecek mi, etmeyecek mi sorusu gündemdeydi. Bu soruyu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün bir kez daha yanıtladı. Sürecin devam edeceğini, ancak Habur türü girişlere izin verilmeyeceğini söyledi.
‘Başka döneme bırakamayız’
Bu konuyu dün Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le konuştum. Çiçek de sürecin devam edeceğini belirtiyor. Ancak girişlerin ne zaman ve nasıl olacağı konusunda kesin bir karar henüz yok. TBMM’de yapılacak görüşme sonrasında girişler -Habur gibi olmamak şartıyla- başlayabilir. Ve görünen o ki, bu konudaki öncelik Kandil veya Avrupa’da değil, PKK ile ilişkisi görece zayıf olan Mahmur kampında...
Başbakan Yardımcısı Çiçek, sürecin devam edeceğini açıklarken şu yorumu yaptı:
“Bizim bu konudaki siyasi kararlılığımız sürüyor. Süreç başka bir döneme bırakılamaz.”
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin başkenti konumundaki Erbil, modern bir kent olma yolunda hızla ilerliyor. Musul ise tam bir harabe, Basra da Musul’dan çok farklı değil.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’la geçtiğimiz hafta sonu bu üç kenti ziyaret ettik. Savaşın üzerinden 6 yıl geçti. Bu savaşın henüz bittiğini söylemek zor.
Erbil’e ödül
Erbil ışıldarken, Musul ve Basra neden harabe gibi duruyor? Bu sorunun yanıtı, “Savaşta ne yaptın?” sorusuyla yakından ilgili. Ne yaptıkları bugünkü hallerinden belli!
Erbil, ABD ile işbirliği yaptı, Musul ve Basra savaştı. Sonuç, Erbil’e ödül, Musul ve Basra’ya ceza...
1 Mart tezkeresinin TBMM tarafından geri çevrilmesinden sonra ABD’nin Irak’taki tek müttefiki Kürtlerdi. Talabani ve Barzani bu fırsatı her yönüyle kullandılar. Savaştan siyasi ve askeri olarak güçlenerek çıktılar. Geçen 6 yılda buna ekonomik güçlenme de eklenmiş görünüyorlar.
ERBİL/MUSUL
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin başkanlık ettiği heyetler arası görüşmeden PKK ile mücadele konusunda tam bir mutabakat çıktığını söyleyebiliriz.
Davutoğlu’nun, “PKK tasfiye edilirse önümüzde parlak günler var, ama kardeşin kardeşi vurması devam ederse o zaman parlak günler olmaz” görüşüne Barzani de katılıyor.
‘Elimizden geleni yaparız’
Davutoğlu’nun, “PKK’nın Kuzey Irak’ta etkisiz kılınması konusunda sizin yardım etmeniz lazım” sözleri üzerine Barzani’nin verdiği karşılık şu oluyor:
“Sıkışık günlerimizde siz bize çok yardım ettiniz. Sizden bize hiçbir zarar gelmedi. Türk gençleri öldüğünde çok üzülüyorum. PKK konusunda, Kandil konusunda yapabileceğimiz ne varsa yaparız. PKK’yı İran’a gönderdik, geri geldiler.”