Cumhuriyetin 86. yıldönümünü kutladık. Halk kutlamalara coşkuyla katıldı. Çağdaşı birçok rejim veya devletin tarihe karıştığı bu süreçte Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği cumhuriyetin 86. yaşını kutlaması oturduğu temellerin sağlamlığını gösteriyor. Temelinden sarsılmaya çalışılsa da Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. yüzyıla ayakta girmesi, pasının sağlamlığı açısından önemlidir.
Buna karşın son yıllarda gözlerimiz cumhuriyet kutlamalarının coşkusundan çok gölgesini hissettiren sorunlu alanlara çevriliyor. Basın, haber değeri gördüğü alanları daha yakından izliyor. Bu izleme, cumhuriyetin 86. yıldönümüne yansıyan sorunları kamuoyuna yansıtıyor.
Diyarbakır nasıl?
Örneğin, bayram kutlamaları acaba Diyarbakır’da nasıl, diye mutlaka bakılıyor. Neden bakıldığı da açık. Her yıl olduğu gibi bu yıl da basının gözü Diyarbakır’daydı. Belediye Başkanı Osman Baydemir törenlere katıldı mı? Valinin elini sıktı mı? Garnizon komutanıyla tokalaştı mı? Aralarında konuştular mı? Belediye Başkanı İstiklal Marşı’nı söyledi mi? Bu soruların yanıtlarının haber değeri taşıması sorunlu bir alanla ilgili olmasından kaynaklanıyor. Bu alan cumhuriyetin “millet” anlayışıyla sorunlu.
Resepsiyon bolluğu
Ve Ankara’da gözlenen alanlar. Son dönemlerde Cumhuriyet Bayramı için birden fazla resepsiyon düzenleniyor. Çankaya Köşkü iki kez ev sahipliği yapıyor. Önce devlet erkânına öğlen eşsiz resepsiyon. Akşam sivil kesime eşli resepsiyon. Genelkurmay da Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına yarı bir resepsiyon veriyor. Resepsiyon bolluğunun nedeni bir başka sorunlu alana işaret ediyor: Laiklik anlayışı.
Anıtkabir ve İzmir’den gelen ses
Son yıllarda Anıtkabir cumhuriyete sahiplenmenin ölçüsü haline geldi. Kaç kişi ziyaret etti, neler yaptılar, neler söylediler? Bu yıl da buna bakıldı. Anıtkabir dolup taştı, “Yaşasın Atatürk, Yaşasın Cumhuriyet” sloganları yükseldi. Törenlerde üst sıralarda yer alan bir haber de İzmir’den yükselmişti. Törenler sırasında devlet erkânı yerini alırken, izleyicilerden “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganı yükseldi. Bu bir başka sorunu yansıtıyordu: Cumhuriyetin nitelikleriyle ve geleceğiyle ilgili kaygılar.
Zirvedeki ilişkiler
Devletin zirvesi de dikkatle izlendi. Başbakan’la ana muhalefet lideri tokalaştı mı? Başbakan’la Genelkurmay Başkanı tokalaştılar mı, yoksa baş selamıyla mı yetindiler? Cumhurbaşkanı hepsiyle ayrı ayrı tokalaştı mı? Aralarında sohbet oldu mu? Bu soruların yanıtları da haberdi.
Çankaya Köşkü’ndeki ilk resepsiyonda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yarım saat baş başa konuşmaları “son dakika” notuyla haber televizyonlarına yansıdı.
Bu dikkat de devletin zirvesindeki uyumun öneminden, “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nın ıslak imzalı haliyle bu belgeyle birlikte savcılığa ulaşan ihbar mektubundan kaynaklanıyordu. Sorunlu alan ise demokrasiyle ilgili kaygılardı.