Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı öne sürülen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nın fotokopi olarak yansıdığı günlerde CHP lideri Deniz Baykal, belgenin gerçek çıkması halinde Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un en azından bir özür borcu olur, değerlendirmesini yapmıştı. Baykal, partisinin dünkü grup toplantısında aynı noktada olduğu mesajını verdi.
İhbar sahibine sorular
Baykal, dünkü konuşmamızda, ihbar sahibi ve ihbar mektubuyla ilgili şu soruları gündeme getirdi:
1- İhbar sahibi orijinal belgeyi elinde tutuyordu da neden 4 aya yakın süre bekledi?
2- Fotokopiyle ilgili tartışmalar sürerken bu yayınları sürdüren gazetelerde “Islak imzalı belge de var” haberi manşetten verilmişti. Acaba orijinal olduğu öne sürülen belge o tarihte de ihbar sahibinin ve bazı yayın organlarının elinde miydi? Eğer böyleyse, bu belgeyi savcılığa göndermek ve yayımlamak için neden bu dönem seçildi?
3- İhbar sahibi iddia ettiği gibi sadece olayı içine sindiremeyen bir subay ise “İşte belge budur” demekle neden yetinmedi? İhbar mektubunda siyasi ithamlarda bulundu. Örneğin CHP’yi neden işin içine sokmaya çalıştı?
4- Haziran 2009’da olay bir Albay’ın girişiminden kaynaklanan problem niteliğindeydi. İhbar mektubunda olay bu kez Genelkurmay Başkanı, Ordu komutanı gibi bir hedefe neden yöneldi?
5- İhbar mektubu söz konusu belge üzerinden çok ciddi bir siyasi hesaplaşma amacı güdüyor. Acaba bu belge üzerinden siyasi mücadele amacı güdenler ihbar sahibiyle sınırlı mı yoksa çok daha büyük bir mücadelenin yansıması mı?
Açığa çıksın
CHP lideri Baykal, fotokopi basına yansıdığı zaman olayın hızla aydınlatılmasını istemişti. Baykal, bu isteğini dün de yineledi. Yargının çok süratli şekilde olayı aydınlatmasını samimiyetle istiyor. Bu süreçte ihbar mektubunda olaya CHP’yi bulaştırma girişiminin perde arkasının da aydınlanacağını umuyor. “Çünkü” diyor, CHP ile ilgili gelişmeleri en iyi bilecek durumda olan benim. CHP böyle bir girişimin içinde hiç olmadı. Olamaz. CHP’nin demokrasi karşıtı girişimlere karşı aldığı tutum örnekleriyle ortadadır.”
Belgenin tarihi
CHP lideri Baykal’ın gündeme getirdiği sorulara ek olarak şu sorulara yanıt bulunması da olayın aydınlanmasına katkıda bulunur.
1- “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nın hangi tarihte hazırlandığı kesin olarak bilinmiyordu. Belgede tarih yoktu. İhbar sahibi belgenin nasıl hazırlandığına ilişkin iddialarını gündeme getirirken aslında kabaca bir tarih de veriyor. Belgenin Org. Hasan Iğsız’ın Genelkurmay 2. Başkanlığı döneminde verdiği bir emirle bir korgeneralin ve bir tümgeneralin katkılarıyla Albay Dursun Çiçek tarafından yazıldığını öne sürüyor. Org. Iğsız, 2008 Ağustos şûrasında 2. Başkan oldu ve 1 Eylül 2008’de göreve başladı. Iğsız’ı 2. Başkanlığa getiren ise aynı dönemde Genelkurmay Başkanı olan Org. İlker Başbuğ. Org. Başbuğ ise her fırsatta “Demokrasiye aykırı düşünce içinde olan ve davranışlarda bulunan personeli TSK bünyesinde barındırmaz” diyen Genelkurmay Başkanı.
2- İhbar sahibi, fotokopi basına yansıyınca Genelkurmay’da hemen temizlik çalışması başladığını söylüyor. Belge ve bilgisayar kayıtlarının imha sürecinin Org. Ergin Saygun’un özel sekreteri bir kurmay albay tarafından bizzat takip edildiğini yazıyor. Oysa o tarihte Ergin Saygun Genelkurmay 2. Başkanı değil, İstanbul’da 1. Ordu Komutanı. Bu durumda ya Org. Saygun özel sekreteri kurmay albayı 1. Ordu’ya götürmedi veya götürdüğü halde bir sene sonraki bir olay için aynı albay Genelkurmay’a gelip imha sürecine nezaret etti. Eğer Org. Saygun albayı götürmeyip yeni 2. Başkan Org. Iğsız’ın sekreterliği için bıraktıysa, o zaman Org. Iğsız’ın özel sekreteri diye anılması gerekmez miydi?
Sorular artırabilir. Sonuç olarak ortaya atılan bu vahim iddialar yargı süreci sonunda aydınlığa kavuşacaktır. Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un yasaların ve yargı kararlarının gereğini yapacağından kuşku duymamak gerekir.