CUMHURBAŞKANLIĞI makamına bir dilekçe gönderildi.
200’den fazla kişi “Referanduma sunulacak olan anayasa değişikliği paketi gerekli katılım ve müzakere süreci içerisinde hazırlanmış değil ve bütünsel bir değişikliği temsil etmemekte” diyordu.
“Bu niteliklere sahip olmayan paketin maddelerinin, bütünsel değişikliklerde olduğu gibi, tek bir oyla referanduma sunulması seçmenin karar verme özgürlüğünü kısıtlayacaktır” diye söze devam edilip, Cumhurbaşkanı Gül’den Anayasa paketini Meclis’e geri göndermesi isteniyordu.
Metnin altındaki imzalara baktım:
Adalet Ağaoğlu, Prof. Ayşe Ayata, Prof. Binnaz Toprak, Prof. Burhan Şenatalar, Deniz Türkali, Ergin Cinmen, Prof. Ersin Kalaycıoğlu, İbrahim Betil, Prof. İbrahim Kaboğlu, Prof. Levent Köker, Prof. Nermin Abadan Unat, Doç. Nuray Mert, Prof. Nurşen Mazıcı, Osman Kavala, Rıdvan Budak, Soli Özel...
* * *
İçinde 1. Cumhuriyetçisi de var, 2. Cumhuriyetçisi de...
ŞİMDİ moda... Niyet okuma.
Deniz Baykal ne yapacak? İstifası bir manevra mı? Kapıyı açık mı bıraktı? Geri dönecek mi?
CHP Genel Başkanvekili Cevdet Selvi’ye de ısrarla bu sorular yöneltildi, eski genel başkanının evinin kapısı önünde.
Ama Cevdet Selvi gelir geçer akımlara kapılmayacak kadar deneyimli bir siyasetçi olduğundan, “Niyet okuma durumda değilim” dedi; açılan kapıyı kapadı.
Deniz Bey’in istifa sonrası yaptığı açıklamalar “çok önemli” aslında.
O kadar ki...
CHP’nin de, Türkiye’nin de önünde yeni ufuklar açıyor, yeni heyecanlara yol veriyor.
İZMİR’İN geleceğine yapacağım yolculuğun ilk durağı, Aliağa’dayım.
Belediye Başkanı Turgut Oğuz ile derdi tasayı, gamı kasaveti değil; yarınları konuşacağız, hayallerimizi paylaşacağız.
Tamam.
Aliağa’nın bugününü saptamak gerekiyor önce.
İzmir’in şanslı (belki biraz da şansız) ilçelerinin başında geliyor Aliağa.
Kaderi yıllar önce çizilmiş.
“Sen bir sanayi kenti olacaksın” denmiş!
KIZIYORUM kendime. Hem de çok.
Nasıl olur da, bugüne kadar Neşet Ertaş’ı yeterince tanımam? Doyasıya izlemiş, dinlemiş olmam?
Kızıyorum kendime. Hem de çok.
Bre gafil...
“Sevda olmasaydı da / Gönüle dolmasaydı / Dünya neye yarardı / Güzeli olmasaydı
Nar danesi danesi / Seviyom merdanesi / Güzellerin içinde / Sevdiğim bir danesi” diyen adamın peşine, neden vaktiyle düşmezsin?
Ah benim salak kafam...
EĞER CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenlenmeseydi... Eğer Deniz Baykal, o toplantıda CHP Genel Başkanlığı görevinden istifa ettiğini açıklamasaydı...
Bugün, bu köşede çıkacak yazım, aynen şöyle olacaktı:
“Çok kişi gibi, malum görüntüleri ben de izledim.
Söyleyebileceklerim de, yine çok kişiden farklı değil.
Evli bir kadın ile evli bir erkeğin birlikte olması, sadece onların bileceği iştir.
Ayıpsa ayıp.
Günahsa günah.
YILMAZ (Özdil) kardeşim, Batman’daki ‘Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Bulvarı’nın, AKP ve BDP’lilerin ortak kararıyla TPAO Bulvarı olarak değiştirildiğini; Alanya’daki 402’nci sokağa ise, AKP’nin önerisiyle, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “annesinin” adının verildiğini yazdıktan sonra...
“Memleketin en önemli bu iki sorununu halleden AKP’yi, ayrıca kutlarım” diyor.
Ah be kardeşim.
Memlekette “kutlanacak” o kadar çok insan var ki, hangi birini saysak, hangi birini yazsak?
Al sana Adıyaman’ın Çalıkhan ilçesi Belediye Başkanı Mehmet Bora.
Bu arkadaş AKP’li değil ama...
Yine de yabancı sayılmaz, Saadet Partili!
NABIZ önemli.
Durdu mu?
Gittin demek.
Sadece insanların değil, çarşının pazarın da nabzı var meselâ.
Tutun, bakın.
Ha durdu, ha duracak!
Siyasetin nabzı ise inadına yüksek.
Olur ya... Terbiyesizin biri çıkar, aktardığım satırları çarpıttığımı yazar.
Daha ileri giden bir başka ahlâksız “Yalan yazıyor” falan der.
Korkarım!
Onun için işi garantiye aldım.
Sayın Başbakan’ın, 4 Mayıs Salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın tam metnini, özellikle partisinin internet sitesinden okudum.
Çünkü iddia önemliydi.
Çünkü iddiaya göre, Aziz Nesin’in 5 Şubat 1948’de yazdığı bir yazıyı “CHP’ye kara çalmak için” keyifle okuyan Sayın Başbakan, o yazıyı bile sansürlemişti!