HAYDİ gelin, bugün güzel şeylerden söz edelim. Güzel kadınlardan...
En güzel kadın politikacılardan.
İspanya’nın çok satan gazetelerinden 20 Minutos’un düzenlediği yarışma sonucunda, gazete okurlarının İspanyol olmasının da etkisiyle, zaten güzel olan Latin ırkının kadınları listenin tepesine iyice yerleşmiş.
İlk sırada, Peru’dan 30 yaşındaki bir milletvekili olan Luciana Leon var, ki kendisini hemen yan tarafta görüyorsunuz.
İkinci sırayı, yine bir Perulu, 47 yaşındaki Dış Ticaret Bakanı Mercedes Ar·oz alıyor.
Meksika Devrimci Parti
AZİZ Kocaoğlu İzmir’de seçimi kazanacak kazanmasına da, kimileri ondan bir rekor bekliyor.
1980 sonrası uygulanan Büyükşehir sistemindeki, şeref kürsüsü belli:
1’nci, 1989 seçiminde yüzde 52,40 ile Yüksel Çakmur.
2’nci, 1984 seçiminde yüzde 47,95 ile Burhan Özfatura.
3’üncü, 2004 seçiminde 47,17 ile Ahmet Piriştina.
Kocaoğlu yüzde 50 eşiğini geçerek, bu sıralamayı değiştirebilir ama bir de yüzde 60 çıtası var ki; onu aşması, yüksek atlamada dünya rekoru kırmasından da zor!
Oysa yüzde 60, hem de iki kez geçildi İzmir’de.
CUMA, cumartesi derken, iş bitti. Sandıkların açılmasını beklemek, elbet önemli.
Bir de Tarhan Erdem gerçeği var tabii.
Geçen seçim öncesi yayınladığı araştırma ile seçim sonuçları, neredeyse milimetrik biçimde örtüştüğünden; bu kez yaptığı yoklamanın da hedefi bulması, kesin gibi.
Yani...
Bugün bir genel seçim olsa, Ak Parti yüzde 52’ye ulaşacak.
29 Mart’ta ise il genel meclisindeki oyu, 2007 genel seçiminde aldığı oy oranını küsuratla da olsa aşıp, yüzde 47.9 olacak.
Müthiş.
BELEDİYE başkan adaylarından kime oy vereceğinize, artık karar vermiş olmalısınız.
Belki adayın kimliği, kişiliği ve projeleri hoşunuza gittiği için, inandınız ve güvendiniz ona.
Belki adayın babanız veya oğlunuz, belki iş ortağınız veya patronunuz, belki eski aşkınız veya artist kadar yakışıklı olması etkiledi sizi.
Belki de adaya, partisi yüzünden sempati veya nefret duyuyor ve bu nedenle oy veriyor ya da vermiyorsunuz.
Hangi duygu ve düşünce ile hareket ediyorsanız, hepsine kabul.
Mesele bundan ibaret değil ama.
29 Mart günü belediye başkanlarını seçmenin yanında ve hatta ötesinde verilecek bir karar daha var.
BELEDİYE başkan adaylarının, İzmir’i tümüyle kucaklayan, bütün İzmirlileri aynı çatı altında toplayan projeler geliştirip, önermelerini beklerdim.
Zurnanın sonuna açtıkları bir delikle geçiştirdikleri, “şeffaf yönetim, demokratik katılım, e-belediye” gibi kavramları; ete kemiğe büründürmelerini isterdim.
Hayır.
“Vermeyince Mabut, neylesin Sultan Mahmut” falan demeyeceğim.
Başkan adaylarına, ciddiye almaları ve seçildiklerinde uygulamaları dileği ile somut bir proje önereceğim.
Adı:
www.izmirliyim.org
DENİZ Baykal miting kürsüsünde gözünü ufka dikmiş, kale komutanı edasıyla konuşuyor:
“İzmir’i alamazlar... İzmir’i alamazlar...”
Manzarayı gören Ak Partililer, kahır içinde:
“İzmir’i alamayacağız... İzmir’i alamayacağız...”
Hop dedik.
Hop.
Kim ne alıyor, kim neyi veriyor?
KİMİ eşekten düşer. Kimini eşek teper. Kimi uzuneşek oynamayı sever.
Kiminin ömrü, eşek muhabbeti ile geçer.
Bu seçim öncesinde de, miting meydanlarındaki eşekli muhabbetler fazlasıyla dikkat çekiyor.
Atatürk Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Dr. Latife Kılıç, siyasilerin “eşek, semer” gibi sözcükleri sıkça ve alenen kullanmasını doğru bulmuyor:
“Çocuklar televizyon haberlerinde liderleri dinledikçe, anne ve babalarına eşek demeye başladı. RTÜK harekete geçmeli, bu tip sözcükler biplenmeliÖ”
Gırgıra bakın.
Sayın Başbakan, falanca sayılı mitinginde kendi bildiğince konuşuyor ama millet ekran başında onu şöyle dinliyor:
RUŞEN Çakır’ın Vatan Gazetesi’ndeki analizi önemliydi.
Ak Parti, bir süre öncesine kadar elinde tuttuğu ama aday belirleme sürecinde belediye başkanlarını başka partilere kaçırdığı üç ili, mutlaka tekrar kazanmak istiyor:
Adana, Şanlıurfa, Kars.
Zaten muhalefetin elinde olan iller de, Ak Parti’nin hedefinde.
Başkanları CHP’li olan, İzmir, Mersin, Trabzon; DSP’li olan Eskişehir ve Ordu; DTP’li olan Diyarbakır ve Batman.
Ak Parti’nin “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olacağı” iller, yok mu acaba?
Ruşen Çakır’a göre: