ANAYASA Komisyonu, 14 Şubat 2008 tarihinde oybirliği ile kabul etti.
TBMM Genel Kurulu, 13 Mart 2008’de aynı yolu izledi.
Ve Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 22 Mart 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak kesinleşti.
Milletvekilleri... Parti yöneticileri... Hükümet... Cumhurbaşkanı...
Kimi yasayı yazdı. Kimi oyladı. Kimi onayladı.
Bütün bunlar olurken, o muhterem zevattan biri “Durun ağalar, şu 15’inci maddenin b fıkrasında ne yazdığının farkında mısınız” dedi mi?
Ya sonra...
KREDİ kartı borcu olanlar, Sayın Başbakan’a göre:
‘Dürüst değil.’
İtiraf ediyorum:
Benim de kredi kartı borcum var!
Demek ki:
Sayın Başbakan’ın indinde, ben de dürüst değilim.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘dürüst’ kelimesinin karşılığı şu:
A&G Başkanı Adil Gür’ün bir iddiası var:
“Bu seçimin en kârlı partisi CHP olacak. CHP başarılı olduğu için mi? Hayır. Yarışan parti olduğu için.”
Mesele kamuoyu araştırmaları olduğunda, tıpkı Tarhan Erdem gibi, ciddiye aldığım insanlardan biridir Adil Gür.
Ve haklı.
Özellikle yerel seçimlerde “yarışan parti” olmak, gerçekten önemli.
Nitekim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile dün konuştuğumuzda, onun söyledikleri de, bunu perçinledi.
İlçeleri ve beldeleri tek tek sayarken, hangisinde, hangi partilerin kendisine destek verdiğini anlattı.
GELEN, yüzde 47 oyla iktidar olmuş bir partinin güçlü genel başkanıydı...
Gelen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kudretli Başbakanı’ydı...
Gelen, Davos Fatihi adıyla dünyaya nam salan, şöhretli bir insandı...
Gelen, hayranlarının ifadesi ile Son Osmanlı Padişahı 1. Recep Tayip Erdoğan’dı...
Beklenen ise Ak Parti İzmir İl Başkanı’nın söylediği gibi, en az 150 bin kişinin meydanda toplanmasıydı.
Gözü iyi gören, hesabı kuvvetli, insaf ve izan sahibi insanlara sordum:
“Gündoğdu Meydanı’nda kaç kişi vardı?”
AK Parti’nin Bornova İl Genel Meclisi adaylarından, Sibel Ağı Günerhan geçenlerde bir mail yolladı.
1996 yılında Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden mezun olduğunu ve halen aynı bölümde doktora öğrenimi gördüğünü yazmıştı.
Daha da önemlisi...
“İzmir’in ve yaşadığım ilçenin sorunlarını çözmeye katkı koymak arzusuyla aktif olarak siyaset yapmak istedim” demekteydi.
Durduk yerde kendini tanıtma ihtiyacı duymamıştı elbet.
Hani “Hısım akraba saltanatı” başlıklı yazımda, özellikle kimi CHP’li ileri gelenlerin yakınlarını aday listelerine nasıl tıkıştırdığını aktarmıştım ya...
Sibel Hanım da, kendi adaylık sürecini anlatıyor ve “O tarihe kadar Ak Parti’ye üye değildim, Ak Parti yöneticilerini de tanımazdım” diyor ve ekliyordu:
BUGÜN bütün harita mühendislerini, tapu kadastro uzmanlarını, mimarları, matematikçileri, göreve çağırıyorum.
Hele “Ben bir bakışta metrekareye kaç kişi düştüğünü hesaplarım” iddiasında bulunanlar, bugün saat 15:30’da, mutlaka Gündoğdu Meydanı’nda olmalılar.
Manzarayı daha iyi görebilmek için de alana hâkim apartmanların çatısına mevzilenip, kesin hesap çıkarmalılar.
Çünkü iddia büyük.
Çünkü Ak Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, düzenleyecekleri miting için “Katılanların sayısı 150 binin altına inmez ama üstüne çıkabilir” diyor.
Yıllar önce bazı mitinglerin hazırlanmasında görev almış ve envai çeşit miting izlemiş biri olarak, ortaya konan iddiayı önemsiyorum.
Bilirim.
İZMİR Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının projelerine şöyle bir baktım.
Kimi olur, kimi olmaz.
Kimi olsa da olur, olmasa da olur.
Ama...
Dilerdim ki, “Aman Allah” diyebildiğim; yaratıcı zekâ ürünü ve elbet uygulanabilir projeler olsun aralarında.
En ileri projeyi Taha Aksoy seslendiriyor:
“Üçkuyular-Çiğli, tüp geçitle ya da asma köprüyle bağlanacak.”
Devlet adamları itidali, sekineti, sühuleti elden bırakma şansına ve hakkına sahip olamaz.
Veya herkesin anlayacağı ifade ile...
Devlet adamları, her şart altında sakin olmak zorundadırlar.
Neymiş?
13 yaşındaki bir çocuk, Sayın Başbakan Aydın’da tur atarken “Allah seçimde cezanızı verecek” diye bağırmış.
Tut sen çocuğu, getirt seçim otobüsüne ve bir güzel fırçala.
Yetmezmiş gibi, ensesini morartana kadar sık.