EKONOMİST Dergisi’nin yaptığı araştırmada “en zengin 100 kişi” arasında yer almıştı Ali İhsan Kasapoğlu...
Ne zaman?
20 veya 30 yıl önce değil.
Sadece 10 yıl önce.
Ali İhsan Kasapoğlu’nun, Denizli’nin parlak dönemlerinde yarattığı “Denteks” markası, Türkiye’de “parlayan bir yıldız” olmuştu.
Sonra ne oldu?
Sadece 10 yıl sonra, ülkenin tekstil devlerinden Denteks’in de kapısına kilit vuruldu.
ARŞİVİ karıştırırken yıllar önce Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanmış, “Arpalık üst kurullar...” başlıklı haber çıktı karşıma.
Baktım ki, o günkü uzun liste; bugün upuzun olmuş!
Öyleyse...
Bir daha dürtmek lâzım!
Asıl meseleye yer açmak için, adı geçen “arpalıkların” sadece bir kısmını hatırlayalım:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Elektrik Üst Kurulu, Tütün Piyasası Üst Kurulu, Şeker Piyasası Üst Kurulu, Rekabet Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu, Enerji Piyasası Üst Kurulu, Doğalgaz ve Petrol Üst Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, İnternet Üst Kurulu, Transit Petrol Boru Hatları Kurulu, Talih Oyunları Yüksek Kurulu, Muzır Yayınlar Kurulu...
Ve tabii...
İZMİR’İN vizyonu ne olsun, misyonu ne olsun?
İzmir bir turizm şehri mi olmalı, ticaret mi, sanayi mi, eğitim mi?
Ne, ne, ne?
Yıllar yılı toplantı yaptık.
Kimi zaman adı, paneldi, konferanstı.
Kimi zaman, beyin fırtınası.
Olmadı.
BÜTÜN dualar aynı sözcükle başlar:
Sağlık.
Çünkü sağlık, her işin, her şeyin başıdır.
Ve bir ülkenin vatandaşına verdiği değerin temel göstergesi, fert başına yaptığı sağlık harcamasıdır.
Geçenlerde OECD (yani hali vakti yerinde ülkelerin buluştuğu kuruluş) üyelerinin “sağlık karnesini” açıkladı.
Listenin başında ABD var.
Her kişi için tam 7 bin 290 dolar harcıyorlarmış yılda.
ERTUĞRUL ÖZKÖK, bir sabah sohbetinde eşinin “Bir dahaki seçimde oyumu Türkiye Komünist Partisi’ne vereceğim” demesi karşısında “ne hissettiğini” şu cümlelerle anlatıyor:
“Aman Allahım, TE KA PE... Birden 1970’li yıllara dönüyorum. O partilerin yıkılan duvarın altında kaldığını sanıyordum. Yıllar sonra eşimin oy tercihi olarak hortluyor ve karşıma çıkıyor.”
Anlamadım.
“Hortlak görmüş kadar şaşıracak” ne var bunda?
TKP de, memleket partilerinden biri.
Demokratik hayatın ya tuzu, ya biberi.
Nitekim son seçimlerden birinde, bendeniz TKP’ye oy verdi.
İNŞAAT Mühendisleri Odası, İzmir’in üç bölgesini mercek altına aldı.
Alaybey’de inceleme yapılan 259 binadan 144’ünün zayıf, 105’inin orta ve 10’unun iyi... Manavkuyu’da 696 binadan 304’ünün zayıf, 377’sinin orta ve 15’inin iyi... Basın Sitesi’nde ise 535 binadan 226’sının kötü, 295’inin orta ve 14’ünün iyi durumda olduğu saptandı.
Hesabı toptan yaparsak, denetlenen 1.490 binadan sadece 39 tanesi iyi, yani sağlam, yani depreme dayanıklı.
Afet Riskini Azaltma Sempozyumu’nda açıklanan bu veriler, tehlikenin büyüklüğünü anlamaya ve anlatmaya yetiyor olmalı.
Ya Türkiye’yi ve İzmir’i yönetenler, tehlikenin farkında mı?
* * *
Sempozyumda konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanvekili (asili neredeydi acaba?) Sırrı Aydoğan, “işin teknik kısmında en büyük görevin odalara ve mühendislere, planlama yönünden ise Büyükşehir Belediyesi’ne düştüğünü” söylerken, çok haklı!
BAŞBAKAN “Haydi açılalım” dedi.
Açıldık.
Nereye?
Anlaşılıyor ki, meçhule!
İnsan plajda bile bastığı yere dikkat eder, denize açılmadan önce.
Aksi halde...
Parmağına diken batabilir.
AH BENİM canım kardeşim... Ah benim sevgili dostum... Sen de mi girecektin dümen suyuna?
Sen de mi katılacaktın, milleti “enayi yerine koyanlar” kervanına?
Ah Zafer Çağlayan.
Vah Zafer Çağlayan.
Demeyecektin bunu.
“Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, kredi notunu 2 puan artırmakla küresel krizin Türkiye’yi teğet geçtiğini tasdik etti” lafını etmeyecektin!
Gerçi anlıyorum seni.