Minimalizm deyince ilk akla gelen tasarımcılardan olan Raf Simons, Jil Sander markasının ardından ters köşeye vurdu ve Dior’a geçti. Moda bilirkişileri, ‘steril’ Raf Simons’ın feminenlikle özdeşleşmiş Dior’a neler katacağını merak ve bir nebze şüpheyle bekliyor
John Galliano’nun trajikomik performansın ardından Dior’un kreatif direktörlüğünden alınmasının üzerinden aylar geçti. Bu süre içinde moda tutkunlarının en sevdiği geyiklerden birine dönüştü bu dünyanın en büyük modaevlerinden birinin başına kimin geçeceği. Bu arada pürist ve minimalist estetiğinin kalesi diyebileceğimiz markalardan Jil Sander’in başında bulunan Raf Simons’ı da görevinden aldılar.
Bugüne dek yaptığı her koleksiyonla Jil Sander markasının DNA’sını özümsemiş olduğu düşünülen tasarımcıyı belli ki çok üzen bu ayrılık, hadiseleri günü gününe takip eden bizler arasında ‘buyur burdan yak!’ duygusu yaratmıştı ki; söylentilerin doğru olduğu ortaya çıktı ve Raf Simons, anlı şanlı Dior’un başına geçiverdi. Galliano’nun ‘zil, şal ve gül’ diye özetleyebileceğim şaşaalı estetik duruşunun ardından bu maskülen çizgileri seven, über çağdaş çizgilerin, ara tonların adamı Raf Simons’ın Dior’a neler ‘edeceği’ merakla
Film Festivali için bir oraya bir buraya koşturanlar; görülecek filmler listenize Altın Lale adayı ulusal ve uluslararası filmleri de eklemeyi ihmal etmeyin
İstanbul Film Festivali’nin Altın Lale Uluslararası Yarışma jürisiyle bir araya gelme şansım oldu. Artık dünya çapında şöhret olan yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan, jürinin başkanlığını yapıyor. Ondan başka; festival programında ‘Tutsak’ filmi gösterilen yönetmen Brillante Mendoza, Romanya’nın önde gelen Yeni Dalga yönetmenlerinden Corneliu Porumpiu, ‘Inglorious Bastard’ filmindeki kısa rolüyle hatırlanmaktan yorgun oyuncu Alexander Fehling ve Sabah Gazetesi Ek Yayınlar Yönetmeni, sinefil Elçin Yahşi de bulunuyor. Yahşi’nin bu ekipte profesyonel hayatını sinemaya adamamış tek kişi olması dikkatimi çekti. Tanışıklıkları Boğaziçi Üniversitesi’nin sinema kulübüne dek uzanan Yahşi ve Ceylan, sinemayı hayatlarına katma biçimleri farklı olsa da, bu mevzunun seçim yapma yolunda bir pürüz teşkil etmediğiyle ilgili hepimizi şu sözlerle ikna ediyor(!): “Herkes filmlerden, sanattan hatta insanlardan aynı şeyi bekliyor; etkilenmeyi... Hepimiz kendimizi suya götürüp susuz götürecek bir deneyimin peşindeyiz.” Ceylan, jüri
Yeni sezon fiyatlarından ürken, velakin alışveriş yapmak isteyenler, bu hafta yolunuzu mutlaka Gümüşsuyu’na, Oye Butik’e düşürmeniz lazım
Oye, medar-ı iftiharımız Zeynep ve Ayça Sadıkoğlu Kardeşler’in süper seksi mayo/deniz kıyafetleri markası. Türkiye’den önce adını Los Angeles’ta duyurdu, mayo ve bikinileri bizim ikoncanlardan evvel Paris Hilton’un üzerinde görüldü... Ayaspaşa’da şahane bir butikleri var. Kendileri, sessiz ve derinden global ilerlemeyi beceren birkaç markayı daha yanlarına almış. Ve bu cumartesiye dek sürecek müthiş bir indirim tertiplemişler. Yaza girmeden evvel hazırlıkları tam olsun isteyenlerin mutlaka uğraması lazım. Neler mi bulabilirsiniz? Essie’nin şahane ojelerini, ELSE marka iç çamaşırlarını, Mehry Mu’nun klasik olmaya aday şık çantalarını, Batya Kebudi’nin elegan altın takılarını (siyah pırlantalı olanlara dikkat!), Jour du Nil’i, La Bambola plaj koleksiyonunu, Lalaland, Rola Moca tasarımlarını ve tabii Oye koleksiyonunu. Çarşambadan cumartesiye kadar, İnönü caddesi 27/2, Gümüşsuyu’nda.
60M2’DE CAZ
Bu haberi aslında İstanbul yazıları yazdığım perşembeye saklamalıydım. Lakin bu stil sahibi, canlı caz mekanının programını da bir an evvel
BoxinaBoxIdea.com, yerli ve yabancı tasarımcıların neler ürettiklerini birinci elden takip edebileceğimiz bir sosyal platform olma niyetiyle yola çıkmış
Bir site düşünün; mimariden endüstriyel tasarıma, modadan grafik tasarıma uzanan çeşitlilikte üreten isimlerin son işleriyle var olduğu... Başarılı iç mimari ve tasarım projeleriyle tanıdığımız bir ikili; Yalın Tan ve Jeyan Ülkü, çalışma mekanları için çözümler üreten Ersa’nın desteğiyle bu minvalde bir uluslararası platform yaratma projesiyle yola çıkmış.
Site, şu an test yayınında. Aynı zamanda Wikibox özelliğine de sahip olan site, tasarım alanında Türkiye’nin ilk ve en büyük sanal kütüphanesini oluşturmayı da hedefliyormuş.
İngilizce ve Türkçe olmak üzere iki dilde yayın yapan sitenin ilk üyeleri arasında tasarım dünyasının yakından tanıdığı Claudio Bellini, Tamer Nakışçı, Ece Yalım gibi isimler de var. (Bu arada biteviye sehpa arayışları içinde olduğumdan Tamer Nakışçı’nın ‘Cube’ sehpasına ayrıyeten bayıldığımı da not düşeyim).
BU YAZ YUVARLAK ÇERÇEVELER MODA!
Yüzümüzün 3/4’ünü kaplayan, kenarlı köşeli, televizyon modeli gözlüklerle kaç yazdır salındığımız yeter! Bu yaz 50’lerin yuvarlak, sevimli formlarıyla
“Kış indirimi bitti, bir süre alışveriş yapmam” diyenler! Şimdi de şehrin en kimlikli dekorasyon-yaşam tarzı mağazalarının bombardımanının başladığını esefle(!) bildiriyorum
Haaz’daki muhteşem aksesuarların çok kişinin geçerken vitrine burnunu yapıştırmasına neden olduğunu biliyorum. Jonathan Adler, Lladro, Voluspa, Fornasetti gibi markaların, trendsetter ‘Travelmodus’ ekibinin gözüyle seçilmiş parçalarında yüzde 50’ye varan indirim başlamış... Nisan geldi, yaz gelinlerinin ve onların daha da hevesli analarının etekleri zil çalmaya başlamıştır. Addresistanbul’da Beyaz Butik’le ortaklaşa bir Evlilik Festivali düzenleniyor bu cumartesi... Listeye baktım, aklınıza gelen her şık marka burada! Gün boyu üç gelinlik defilesi izleme şansınız var, ve hatta kına gecelerinin vazgeçilmez mekanları Cahide ve Arabesque festivalde kına gecesi şovu bile yapacakmış. Evlilik öncesi mobilya, gelinlik, Borcam, cupcake, kına gecesi konsepti arayanların aklında bulunsun.
Dedikleri doğruymuş!
İşte iki tespitim: 1. Detoks için üç gün kısa. En az beş gün yapmak lazım. 2. Kempinski Hotel Barbaros Bay’deki detoks yiyeceklerin lezzeti yüzünden ölçü kolaylıkla kaçabiliyor!
Bodrum’daki Kempinski Barbaros Bay’e gidiyorum deyince bilenlerde bir sessizlik... Koyun köşesine tek başına kurulmuş, her odası manzaralı otele gidince nedenini anlıyorum.
Bodrum’da olmak için en güzel zamanlardan biri. Hele bir ay sonra denize, havuza da girilir, tadından yenmez! Otel ekibinde çalıştıkları kuruma dair mağrur bir güven hali... Ne de olsa 2011’i tam altı adet ‘Avrupa’nın en iyi tatil oteli’ ödülüyle kapamışlar. Yetmemiş, seyahatle ilgili dünyanın en önemli yayınlarından biri olan Conde Nast Traveller, Kempinski Barbaros Bay’i ‘Yakın Doğu’nun en iyi 10 Hotel ve SPA’sından biri seçmiş.
Midem huzur bulsun
Benim otele gitme nedenimse tamamen fiziksel!.. Alaska Frigo ve patlamış mısır yiyerek geçirdiğim kışın ardından mideme biraz huzur girsin istiyorum.
Detoks deyince kaşı havaya ilk kalkan insanlardan olduğum için, otelin ‘yeni nesil detoks’ diye adlandırdığı uygulaması dikkatimi çekiyor. Öyle lağmanlar, tüm gün sıvıyla beslenmeler yok! İşte bu benim gibi meyva yese bile
Çıkmış nitekim. Viyana’daki şarap yarışmasından altın madalyayla dönmeyi başaran Likya Cabernet Sauvignon&Boğazkere, bir de bu fakirin sofrasını lezzetlendirdi
Cumartesi, spontan bir arkadaş buluşması. Daha ziyade erkeklerin ruhunu sıkacak bir ‘girl power’ gecesi. Sarma sarmaya vakit yok, Mısır Çarşısı’ndaki Cankurtaran’dan alınan, tulum başta olmak üzere nefis peynirlere, Boşnak etine, zar gibi kesilmiş dile talim edilecek. Mönünün zayıflıkla sofistikelik arasında gidip gelen hali, kimin umurunda? Sohbet yeter. Ekipte bir de vinolog var.
Haddimi bilerek şarapla ilgili her kararımı kendisine danıştığım... Likya’nın başka şaraplarını da deniyoruz ama bizim oyumuz da Viyana jürisinden farklı değil. Dukan diyetinden muzdarip, “İçimiz dışımız kırmızı et oldu” demiyoruz. Kırmızı şarabı da ekliyoruz diyet listesine! Likya Cabernet Sauvignon&Boğazkere, Antalya’nın Elmalı ilçesinde üretilen, ilk mahsülleri 2008’de piyasaya sürülen bir şarap. Beğendiklerimiz kırmızı ete uyum sağladığı gibi, memleketimizin yoğun baharatlı mutfaklarına da yaraşırmış, biginize...
Tabanı salıncağa benzer spor ayakkabılarla sahil yollarında, kalabalık sokaklarda yürüyenlerin sayısı artıyor. Denedim gördüm; bu ayakkabılarla sahiden daha uzun mesafeleri hiç yorulmadan, hem de daha bir sıkılaşarak katediyorsunuz
Al Pacino’dan memleketimizin anlı şanlı holding patronlarına kadar herkesin ayağında bu ‘hacıyatmaz’ tabanlı spor ayakkabıları görür olduk. İlk başta bu yeniliğe direnç gösterdiğimi itiraf edeyim. Bu ayakkabılarla yürürken sanki taban yolu tutmazmış gibi geliyor, klasik spor ayakkabının yapamadığını bu kaydırak ayakkabı nasıl yapar diye düşünüyordum. Ama yollarda sayılarının arttığını göz ardı edemiyordum! Eh, serde ‘yeni’ye dair bitmek bilmeyen bir merak da var. Ben de ayağıma Skechers’ın Shape-Up’larını çekip vurdum kendimi yollara! Nişantaşı’ndan Kabataş’a, Mercan Yokuşu’ndan Fındıklı’ya. Bu acayip hafif ayakkabılar sahiden yürüyüş yorgunluğunu ortadan kaldırıyor! O komik bulduğum, tabanın altındaki kaydırak (!), baskıyı topuktan aldığı için yürümek, yokuş çıkıp inmek azami rahatlıyor. Havalar ısındı, form için/kış hüznünü atmak için kendini yollara atanlar; motivasyonunuzu artıracak bu ayakkabılardan edinmeyi düşünün. Ben deneyeli beri