Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları




Altın Lale jürisinde...
Film Festivali için bir oraya bir buraya koşturanlar; görülecek filmler listenize Altın Lale adayı ulusal ve uluslararası filmleri de eklemeyi ihmal etmeyin

İstanbul Film Festivali’nin Altın Lale Uluslararası Yarışma jürisiyle bir araya gelme şansım oldu. Artık dünya çapında şöhret olan yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan, jürinin başkanlığını yapıyor. Ondan başka; festival programında ‘Tutsak’ filmi gösterilen yönetmen Brillante Mendoza, Romanya’nın önde gelen Yeni Dalga yönetmenlerinden Corneliu Porumpiu, ‘Inglorious Bastard’ filmindeki kısa rolüyle hatırlanmaktan yorgun oyuncu Alexander Fehling ve Sabah Gazetesi Ek Yayınlar Yönetmeni, sinefil Elçin Yahşi de bulunuyor. Yahşi’nin bu ekipte profesyonel hayatını sinemaya adamamış tek kişi olması dikkatimi çekti. Tanışıklıkları Boğaziçi Üniversitesi’nin sinema kulübüne dek uzanan Yahşi ve Ceylan, sinemayı hayatlarına katma biçimleri farklı olsa da, bu mevzunun seçim yapma yolunda bir pürüz teşkil etmediğiyle ilgili hepimizi şu sözlerle ikna ediyor(!): “Herkes filmlerden, sanattan hatta insanlardan aynı şeyi bekliyor; etkilenmeyi... Hepimiz kendimizi suya götürüp susuz götürecek bir deneyimin peşindeyiz.” Ceylan, jüri görevini yerine getirirken tartışmalarla da insanın fikrinin değişebildiğini, bunun işin doğasında olduğunu anlatıyor. Ve hakkıyla verilmiş bir ödülün ardından, içindeki çalışma arzusunun arttığını, umutlandığını... Ceylan’ın en sevdiği filmlerden bazılarını ilk seyredişte yarıda bırakıp çıktığını, esas keşfinin sonradan gerçekleştiğini dile getirmesi de aklımda yer ediyor. Benzer bir tecrübeyi yaşadığınız, tek bir film olsun, vardır değil mi?


Dünya Sanat Günü

Haberin Devamı

Bu pazar, Dünya sanat Günü’ymüş ve İstanbul Modern bu tarihte saat 22.00’ye dek ücretsiz gezilebiliyormuş. Gece müze gezmek fikri kulağa hoş geliyor. Evvelinde müzenin şahane manzaralı lokantasına gidilebilir, saat 16.00’da yolunu müzeye düşürenlerse İstanbul Modern Sinema’da, Kanadalı dans kumpanyası La La Human Steps’in ünlü performansı Amelia’yı izleyebilir. Hafta sonuna bir ara sanatla ilgili bir aktivite sıkıştırmayı sevenlerin aklında olsun.

Haberin Devamı

Enteresan!

Nişantaşı’ndaki ‘Pipa’ açılır açılmaz popüler olma mucizesini gerçekleş-tirebilmiş mekanlardan. Ben proteine, sebzeye dalmış-ken Pipa’nın makarna, pizza yüklü mönüsünden uzak durdum. Ama buraya kadarmış. Bir brunch mönüsü hazırlamışlar ki kayıtsız kalabilene aşkolsun. Brunch kokteylleri mi istersiniz, prosciutto dilimleri mi?... Yumurtalı pizzadan henüz tanışmadığımız İtalyan lezzetlerine, yanında bir de DJ setleri; hepsi pazarları Pipa’nın ‘Be 4 Monday’ brunch’larında olacakmış. Uzun, tembel pazarları sevenlere duyurulur...

Harem konusunda uzman...
‘Osmanlı’da harem’ konusunun gizemi, efsaneleri dizilerin, kitapların da katkısıyla cazibesini hiç yitirmiyor. Doğrusu insanların Osmanlı’ya dair bu olguya binbir gece masalı edasıyla yaklaşmasına pek mana veremi-yorum. Çoğu kimse bu kızların ailelerinden koparılıp satın alındığını, tutsak yaşadıklarını unutmuş gibi... İstisnaların varlığı, fikrimi değiştirmiyor. “Yok, ben bu konuyu tam ma-nasıyla vakıf olmak isterim” diyenleriniz var- sa, Bilgi Üniversitesi konuyla ilgili bir sertifika programını hayata geçirmiş. Tanzimat öncesi dönemin Harem hayatını tarihçilere anlattıra-caklarmış. ‘Saraylı cariyeler’, ‘harem ağalığı’, ‘haremde kadının yeri’ ve ‘18’inci-19’uncu yüz-yılda saraylı kadınların kıyafetleri’ gibi başlık-ların yer aldığı program, 14 Nisan’da Santral Kampüsü’nde başlıyormuş. Sertifika programı, NTV Tarih’in de desteğiyle oluşturulmuş.

Haberin Devamı

Yaşayan en büyük pİyanİst
Boğaziçi Üniversitesi’nin Albert Long salonunda klasik müzikseverleri çok tatmin eden etkinlikler gerçek-leştiriliyor. Yaşayan en büyük piyanist-lerden biri olarak tanımlanan Martha Argerich, yarın akşam burada bir konser verecekmiş. Sanatçının Kübalı piyanist Mauricio Vallina’yla vereceği iki piyano konserinin biletleri Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nden alınabiliyor. Tel: 0 212 359 58 00

Moleküler gastronomiye giriş!
Swissotel’in çok havalı Gaja restoranında ıstakozlu lezzetler sunuluyor dediler. Şahane bir lezzet; üzerine daha ne yapılabilir diyerek önyargıyla, çekinerek gittim. İşin rengi, Miche-lin Yıldızlı lokantalarda çalışmış şef William Mahi’nin yollattığı çeşitli soslarla tabağımı boyamamı istediklerinde değişti! Lor peynirine benzeyen ‘kütle’nin aslında nefis bir ıstakozlu lezzet oluşu, minik saydam poşetteki renkli suyun harika bir minestrone çorbaya dönüş-mesi, ıstakoz yemenin salt keyfiyle yarıştı. Fark-lı ve hatırlanacak bir gastronomik deneyimin peşinde olup dünyayı dolaşan dostlara duyurulur.