KAHVE MOLANIZA EŞLiK ETSiN

4 Aralık 2012

Gün içinde sohbet molalarında kullanacağız, şundan bundan moda güzellemeleri...

Moda dünyasından ekmek yiyenlerde şiddetli şuur kaybı, hayatın gerçeklerini idrakta sıkıntı gibi yan etkiler rücu bulur. Ben de pozisyonum gereği bu insanlardan biri olduğumu itirafla giriş yapayım. Sonra da bu aralar en çok konuşulan ‘topic’in ne olduğunu anlatayım. Flaş flaş, Balenciaga gibi köklü ve çığır açan bir markanın kreatif direktörü değişiyor! Sabık baş tasarımcı Nicholas Ghesquire’in bakması güzel, giyildiğinde sadece ve sadece 34 beden kadınlara yakışan kıyafetlerinin ticari başarısızlığı, tasarımcıyla şirket yönetiminin mütemadiyen itiş kakışına neden olmuş, tasarımcı da çareyi toparlanıp kaçmakta bulmuştu. Ghesquire kadar yetenekli birinin kendi markasını kurma şıkkı, zaten hep masanın üzerinde duruyor.

Bakalım ne getirecek?
Esas ataksa, Balenciaga tarafından geliyor. Yine Ghesquire gibi çok genç yaşta yeteneğiyle sivrilmeyi başarmış, ancak çoğu markanın yıllar içinde yaratamadığı ticari başarı ve heyecanı yaratmayı da becermiş Alexander Wang’in Balenciaga adlı devin başına geçeceği açıklandı. Tabii son dakikada bir değişiklik olmazsa... Yakışır! Wang, hem markanın DNA’sını

Yazının Devamı

Bir konser, bir film, Boğaz’da bir tesis

29 Kasım 2012

Geçen hafta Contemporary İstanbul yüzünden keşmekeş olan trafiğe bile sevindim. Kültür-sanata dair hızını alamayanlara, bir de lokanta eklemesiyle öneriler hazırladım

Berlin duvarının yıkılmasından önce Doğu Almanya’da kurduğu grubu Enstürzende Neubauten’le müzik dünyasında efsaneleşen, Nick Cave’in, “Nick Cave and The Bad Seeds için ondan başkasıyla olmazdı” yorumunda bulunduğu Blixa Bargeld’in geçen konserini bayram tatili münasebetiyle kaçırmıştım. Şimdi müthiş özenli programlarıyla dikkat çeken Borusan Müzik Evi’nde Alva Noto’yla konserini dinleyebilmek kısmet olacak. Blixa’yı sahnede daha önce izledim. Yaptığı, konserin ötesinde bir çağdaş sanat performansıydı, aynı zamanda... ‘Sıra dışı’ sıfatını -son dönemde ne denli ucuzladığını göz ardı edip- alnının akı gibi hak eden Blixa için kullanmak durumundayım. Bir kere sanatçının soyadı ‘Bargeld’, ‘nakit para’ anlamına geliyor. Paraları ütülediği klipleri, enteresan reklam filmleri memleketinde hayli biliniyor.
Kariyerinin başında “Kimsenin dinlemek istemeyeceği bir müzik yapmak istiyordum” dese de bugün merak, şaşkınlık ve hayranlıkla izlediğiniz bir müzik yaratıyor.
30 Kasım-1 Aralık’ta 21.30’da verecekleri

Yazının Devamı

Lagerfeld yorgunluğu

27 Kasım 2012

Dünyanın adı en çok anılan moda tasarımcısı Karl Lagerfeld’in manik bir halde her projeye dahil olmasından yoruldum

“Karl Lagerfeld (KL) efsanesini, modayı en küçümseyen, hayatındaki maddeler içine bir gün olsun sokmayan kimseler bile duymuştur” diyebilir miyiz? Bugünün süper kahramanı diye bir tanım olsa; uçan, kötülerle savaşan bir bilimkurgu karakteri yerine Karl Lagerfeld’in adını verebilirim. Yaş 70’i geçmiş; KL hâlâ Chanel’in, Fendi’nin, kendi markasının, bir de yeni türettiği Karl adlı markasının kreatif direktörlüğünü yapıyor. Üzerine kitap kurtluğuyla ünlü bu masalsı kişiliğin bir de yayınevi var. Ayrıca Fendi’nin kampanyaları ve türlü dergi için moda çekimleri de gerçekleştiriyor. İnanılmaz genç bir kafası var; eğlence dünyasının en yenilerini, dikkate değer yeteneklerini keşfedip bir çırpıda Chanel’in marka elçisine dönüştürüveriyor. Alman pragmatikliği ve disiplini, hayatta hep hayranı olduğum bir duruş. Bu kadar çok karpuzu bir koltuğa sığdırmak ancak bu kadar disiplinli ve net olmakla başarılabilir sanırım. Mutlaka olağanüstü bir ekibi ve bütçesi de var. Sırf yaşına hürmeten dahi bu performanstan etkilenmemek elde değil diyeceğim de... Artık Lagerfeld yorgunu

Yazının Devamı

Bir haftanın programı

22 Kasım 2012

Çocukları sevindirecek bir sergi de, daima öğrenci olanlar için kaçırılmayacak bir panel de, görmeniz gereken bir oyun da bu hafta için seçtiklerimin arasında

Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman, son dönemde eksikliğini çekmediğimiz genç yakışıklı oyuncular arasında fark yaratmayı; hem oyunculukları hem de yakışıklılıklarıyla başarmış iki isim. Buğra Gülsoy, farklı örneklerini şehirde bolca bulduğumuz, keyifle izlediğimiz alternatif tiyatro oyunlarının bir diğerini hem yazdı hem de yönetti. Oyunun adı, ‘Pragma’... Hikayesini anlatır anlatmaz merak edeceğinize eminim. 6 adam; ortak noktaları her birininin idama mahkum, seri katiller olmaları... Acımasız bir deney için bir arada, aynı hücredeler. (Konuya bir film fragmanı gibi girdiğimin farkındayım. Zira “Birkaç kötü adam” deyince aklıma hep tekrar tekrar seyretmeye doyamadığım ‘Olağan Şüpheliler’ filmi geliyor.) ‘Pragma’yı bu ay izlemek isteyenler 27 Kasım akşamı garajistanbul’da oyunu yakalayabilirler.

Tarih Vakfı’ndaki konuşmalar
Üniversiteye dönüp de kaldığımız yerden devam edecek durumumuz yok. Açığımızı, ciddiyetli kurumların düzenlediği panel ve seminerleri izleyerek kapatmaya çalışıyoruz. Tarih Vakfı’nın Perşembe

Yazının Devamı

BiR PEÇETE VERSEK NE ÇiZERSiN?

20 Kasım 2012

Kreatif çevrede yaratıcı projeleriyle beğenilip takdir toplayan Blank_mag’in Nişantaşı Brasserie’de gerçekleştirdiği projede; merak ettiğimiz, tarzını beğendiğimiz isimlerin üzerine çiziktirdiği peçeteler başrolde

Son zamanlarda stil-moda konusunda yaptıklarını ayrı bir dikkatle takip ettiğim bir online dergi projesinden bahsetmek istiyorum bugün. Blank_mag, moda editörü ve stil danışmanı Bahar Kongel’in fotoğrafçı Tanla Özuzun’la düşünüp taşınıp başarıyla hayata geçirdikleri bir proje... Adının blank (boşluk) olması da her seferinde sıfırdan yaratıcı konseptlerle dolduruluyor olmasından kaynaklanıyor. Blank ekibi, geçenlerde Nişantaşı Brasserie’de farklı mesleklerden, ortak noktaları dikkat çekici stil anlayışları ve yaratıcı bakış açıları olan isimlerle pek keyifli bir proje gerçekleştirdi. O gün şehrin yaptıkları hep merak edilen isimleri bir araya geldi; kafede sohbetin, yemenin-içmenin ötesinde bir sanatsal yanı da olan bu projeyi beraberce hayata geçirdi.
Temel fonksiyonunun yanında çizmeye, yazmaya layık gördüğümüz peçeteleri, gönüllerinden ne geçerse onunla doldurdular. Kongel, davet ettikleri isimlerin hepsinin heyecanla bu eğlenceli projeye dahil olduklarından

Yazının Devamı

Bu hafta böyle geçti

15 Kasım 2012

İstanbul’un kültür-sanat gündemini takip edebilmek ne mümkün! Yetişemediğim, gidemediğim etkinliklerin posterlerini görmek bile, ne kadar hareketli bir şehirde yaşadığımı hatırlatıp beni mutlu ediyor


13’üncü İstanbul Bienali, 10 Kasım’a kadar sürecek.

MUTLAKA GÖRÜN

Medyada bangır bangır haberleri çıkıyor. Neredeyse İstanbul için bir hayır kurumu gibi çalışan İKSV’nin şehre son hediyesi Tasarım Bienali’ne dair etkinler, örümcek gibi şehri sarmalamış. Olmadık köşelerde bienalin katılımcılarının varlığını keşfetmek, şehrin son sürprizi. Geçen hafta sonu yağmura aldırmadım, Bade İşçil misali, vurdum kendimi yollara. Daha önce Kutluğ Ataman’ın bir işi için ziyaret edip bayıldığım Galata Rum İlkokulu’ydu durağım.
Bienalin iki sergisinden biri burada yapılıyor. İkincisiyse İstanbul Modern’de. “İkisini birden gezmek yorar” dediler, orayı da bu hafta sonuna bıraktım. İstanbul Bienali’nin dünya çağdaş sanat ortamının yıldızı olduğunu nicedir biliyoruz. Galata’daki şahane binada gezdiğim sergi, Tasarım Bienali’nin de çok geçmeden aynı gururu yaşatacağını düşündürüyor. Rehbersiz geziyorum; “Acaba bu bol katmanlı, göndermeli sergiyi anlayabilecek miyim?” diye de düşünerek...

Yazının Devamı

iSTANBUL’DAN BiR KOLEKSiYONER GEÇTi!

13 Kasım 2012

SPOT Uluslarası Güncel Saat Seminerleri’nin konukları her mevsim daha da ilginçleşiyor. Bilimkurgu fimlerindeki karakterleri hatırlatan koleksiyoner Uli Sigg’in başlı başına Çin’de bir çağdaş sanat pazarı yaratmasının hikayesini de SPOT sayesinde dinledik.

Koleksiyoner ve sanatsever Tansa Mermerci Ekşioğlu’nun Zeynep Öz ve Laura Carderera ile birlikte kurduğu SPOT adlı sanat girişimi, Türkiye’de çağdaş sanat koleksiyonerliği hakkında daha derin ve güncel bilgiye sahip olmak isteyenlerin büyük ilgi gösterdiği bir inisiyatif... Aynı zamanda genç sanatçılara fon yaratmayı da amaçlayan SPOT’un American Express işbirliğinde ve Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Elvan Bilge’nin ev sahipliğinde düzenlediği seminerlerin 2012 sonbahar programı sayesinde İsviçreli koleksiyoner Uli Sigg’i dinleme fırsatını geçen hafta yakaladım.
Sigg, bugün çağdaş sanat piyasası denince en heyecan verici gelişmelerin yaşandığı, eserlerin bedellerinin roket hızıyla arttığı Çin çağdaş sanatının oluşmasındaki en önemli isimlerden biri. Hatta ta kendisi. 70’li yıllarda Çin’le uluslararası iş bağlantılarını kuran ilk isimlerden biri ve aynı zamanda Batılı sanatçıların işlerini toplayan bir

Yazının Devamı

Enerji patlaması

8 Kasım 2012

İster inanın, ister inanmayın! Kış gelince enerjisi yükselen, şehrin gündemini daha merakla takip eden insanlar da var. Benim de dahil olduğum bu grup için bir seçki oluşturdum

Sualtı tutkunları bu sergiyi kaçırmasın

Haliç’e nazır konumuyla İstanbul’un en ayrıcalıklı müzelerinden Rezan Has Müzesi’nde, su altı tutkunlarının kaçırmaması gereken bir sergi bu hafta sonu açılacak. ‘1952-2012 Su Altına Işık Tutanlar’ adlı sergide, bizden sualtının, -bana göre uzay kadar farklı dünyasında- ilk kez deklanşöre basan Rasim Divanlı, Mustafa Kapkın, Yalçın Haraçoğlu, Zareh Magar, Baskın Sokulluoğlu, Tosun Sezen gibi sanatçıların çalışmaları özellikle dikkatimi çekiyor. Yukarıda gördüğünüz fotoğraf, 1953 yılında çekilmiş. Ayrıca ülkemizin ödüllü ve önemli su altı fotoğraf sanatçılarının da çalışmaları sergileniyor. 1950’lerden günümüze kadar Türkiye ve dünya denizlerindeki su altı yaşamını gözler önüne seren ve 90’a yakın fotoğraf sanatçısının çalışmalarının yer alacağı sergide, Engin Aygün, Bengiz Özdereli ve Saki Uğurlu’nun değerli belgesel çalışmaları da yer alıyormuş.

Sting’e gitmemek elde mi?

Sting’in İstanbul’da sadece beş enstrümanlı orkestrayla vereceği konsere esas

Yazının Devamı