Ersin Süzer

Gece hayatı ciddi ve hata kabul etmez bir sektördür ama bizde çok ciddiye alınmaz. Üniversitede hoca olan iki kişi bugünlerde harıl harıl İstanbul eğlencelerini araştırıyor. İşte, ilk kez bir akademik araştırmaya konu olan eğlencenin en merak edilen noktaları

Boğaziçi Üniversitesi’nden iki hoca Mine Eder ve Özlem Öz, İstanbul’daki eğlencenin değişimini araştırıyor. Daha önce bu konunun akademik olarak mercek altına alındığını hatırlamıyorum. Bir araya geldik, sorularının ardı arkası kesilmedi. Hani çocuklar öğrenmek için her şeyi tek tek sorar ya; aynen öyle... Bir saat boyunca soru yağmuruna tutuldum! Eğlencenin çok dışında kalmış olan bu hocaların asıl çözmek istedikleri, bazı mekanların nasıl popüler olduğu, eğlencenin bölgelere göre nasıl farklılık gösterdiği, kılık kıyafetin önemi vs... İşin aslında nasıl kurumsal olduğunu öğrenince hayretlerini gizleyemediler. En çok şaşırdıkları noktaysa; eğlence sektörüne topu topu 15 kişinin yön veriyor olduğunu öğrenmek oldu. Hocalar sordukça son 12 yılın eğlence anlayışı ortaya çıktı. İşte sohbetimizden satır başlıkları...

1- Canlı müzik neden tükendi?
2000’lerin başında Kenan Doğulu, Serdar Ortaç ve Hande Yener canlı müziğin

Yurdumun karla kaplı dağı, pazar gününden itibaren gençliğin hücumuna uğrayacak. 15 günlük eğlence küründe gençlik, kimlerle eğlenecek, kimlerle coşacak? Sofa’da iki tanıdık isim mekan açıyor. Örnek aile; Özkancalar...


Kara hasret İstanbul’a iki gram kar yağdı. Trafik felç oldu. Köprü yaya yoluna döndü. Saatlerce trafikte kalındı. İstanbul’da kar demek, çile demek. Fakat karı çile olmaktan çıkarıp eğlenceye dönüştüren yerler de var. Uludağ da bunlardan biri. Bu pazar itibarıyla, ‘WinterFest’ ve WhiteFest’ adı altında iki ayrı gençlik festivali düzenleniyor. Öğrendiğime göre oteller ağzına kadar dolmuş. 15 gün boyunca Uludağ’da her gün sabaha kadar sürecek bir eğlence söz konusu.
Eğlence adına kim varsa, hepsi Uludağ’da sahneye çıkmaya hazırlanıyor. Sanırım Uludağ’a gidenler eğlenmekten bitap düşecek. Hele bir de kayak ve snowboard yaptıkları düşünülürse... Peki kim var Uludağ’da; Kenan Doğulu, Demet Akalın, Hadise, Atiye, Sıla, Murat Boz, Murat Dalkılıç, Bengü, Fatih Ürek, Arto, Burak Yeter, Suat Ateşdağlı. Sanırım sadece gençlik değil ünlü isimler de soluğu Uludağ’da alacak.

Doğuş Holding’in eğlence sektörüne girme kararı heyecan yarattı. İşi çok ciddiye alıyor, hatta akademi kurmayı bile planlıyorlar

Bir süredir etçi Nusret’in Doğuş Holding tarafından satın alındığı söyleniyordu. Hatta rakamlarla da ortaya atılmış bir iddiaydı. Geçen günlerde, Doğuş Holding Bölüm Başkanı Levent Veziroğlu, bu konuda önemli açıklamalar yaptı. Kenan Erçetingöz’ün Habertürk’teki programının konuğu olan Veziroğlu; ‘Nusret’, ‘Köşebaşı’, ‘Poseidon’, ‘Lacivert’, ‘Hayal Kahvesi’ ve ‘Osmani’yle görüştüklerini doğruladı. Ancak görüşmelerin henüz sonuca bağlanmadığını da sözlerine ekledi. Duyduğuma göre Doğuş Holding, şehirdeki birçok markaya ortaklık teklif edecekmiş. İşi çok ciddiye alıyorlar. Hatta sırf bu iş için, hem mutfak hem de salonda uzman personelin yetiştirileceği bir akademi bile kurmak istiyorlarmış. Veziroğlu bu sektörde bir dünya markası yaratmak istediğini söyledi. Hedefi büyüttü.
Program sırasında konu, ‘ter kokan garson’lara da geldi... Şaşırdım. Böyle yerler hâlâ var mı, bilmiyorum. Yıl olmuş 2012, biz hâlâ personelin kokup kokmadığını tartışıyorsak, daha çok yolumuz var demektir. Veziroğlu, çözüm olarak ‘koltuk altı detoksu’ndan bile söz etti!

Ordayım, buradayım, şurdayım, yıkılıyo, şunu içtim, şimdi şu şarkı çalıyo, ay o da burada, I’am at bilmem neresi... Uzayıp giden muhabbetlerin adresi gece kulüpleri, restoranlar, barlar ve kafeler... Artık eğlenilmiyor, bol bol durum tespiti yapılıyor

Gece hayatının yeni çılgınlığı zirve noktasına ulaştı. Geçtiğimiz yıldan bu yana başlayan akım, artık tahammül sınırlarını zorluyor. Yakında gece kulüplerine girerken silahlar gibi cep telefonları da alınacak. Kimse eğlenmiyor. Kafalar cep telefonuna gömülü, harıl harıl sanal aleme koordinatlar veriliyor. Geçenlerde denk geldim, DJ’den sevdiği şarkıyı ısrarla çalmasını rica eden biri, epey yalvardıktan sonra, amacına ulaştı. Ben de merak ediyorum. Ne yapacak diye... Şarkı bitene kadar durmadan yazıştı. Eee hani en sevdiğin şarkıydı, ne oldu? Yazıştıkların şarkıyı duymuyor ki? Dinle, eğlen yok. Duygular artık Twitter’da paylaşılıyor. Eğlenmek eylemi, cep telefonunda atılacak 3-5 tweet’le sınırlı. Bırakın eğlenmeyi iki çift laf etmeye kalkıyorsunuz; cevap “Bir dakika hele şu tweet’i bir göndereyim.” Ama ardı arkası kesilmiyor. Aynı masadaki dört genç, birbiriyle yazışarak eğleniyor. Meğer ne kadar çok seviyormuşuz yazışmayı? Asıl

Bu hafta her gün bir partideydim. Mesut Özil’le Sess’te karşılaştım. Şaşırdım; meğer Türkçesi çok düzgünmüş. Kibar ve samimi, yabancı sporcuları takmıyor. Tatil oldu mu eğleniyor, alkol alıyor

Ünlüysen gece gezmelerinde dikkatli olacaksın, çok popüler bölgelere uğramayacaksın. Son üç gündür gecelerde Mesut Özil furyası esiyor. Liglerin yarısı bitince, Özil soluğu İstanbul’da aldı. Arkadaşlarıyla gece çıkınca da magazin gündemine oturverdi. Önce “Çekemezsiniz” dedi, Almanya örneğini verdi. Ama yanıldı... Real Madrid gibi bir kulüpte oynayıp dünyanın tanıdığı bir sporcu olacaksın da basına “Fotoğraf çekmeyin” diyeceksin... Garip. Bir gün sonraysa alkollü yakalandı magazincilere.
Özil’le Sess’te karşılaştım. Ayaküstü sohbet ettim. Çok kibar ve samimi. Benden daha iyi Türkçe konuşuyor. Şaşırdım. Yabancı sporcular tatillerde istedikleri gibi eğlenip alkol de alırlar. Bizdeyse, sporcu gece çıktı mı tepki görür. Türkiye’deki yabancıların neredeyse hepsine gecelerde denk geliyorum. Adamlar seviyor sosyalleşmeyi...


Partilerden bir demet

Dağ otelleri artık lüksün peşinde. Odanın ortasında jakuzi var. Kayak yapanları jakuzi keyfi yaparak izliyorsunuz. Ünlü markaların kullanıldığı otel Kaya Plazzo yarın açılıyor. Ergani’den DJ’lik denemesi. Bebek’te de Türkçe kulüp açılıyor

Hafta sonu Kartalkaya’nın en lüks oteli gün yüzüne çıkıyor. Kaya Plazzo’nun odalarında Hermes ürünleri kullanılmış. Jazuki keyfi yaparken kayak yapanları izleyebiliyorsunuz. Genellikle dağ otellerinde öyle çok lüks olmaz. Belirli bir standart vardır. Üzerine çıkılmaz. Ama Kaya Grubu’nun Plazzo’sunda her türlü detay düşünülmüş. Hatta 5 km.’lik zirveye şeffaf korumalı kapakla dört dakikada ulaşıyorsunuz. Bu arada dağın yenisi Atika da yarın açılıyor. Emre Ergani geçen yazı Çeşme’de geçirmiş ve akşamüzeri partileriyle Çeşme’yi sallamıştı. Yarından itibaren Kartalkaya’da hizmet vermeye başlayacak Atika, bu kışın en çok konuşulan dağ mekanı olacak gibi. Bakalım Ergani, dağda nasıl partiler düzenleyecek.

Lucca’daki macaronlara sadece bakılıyor
Dün akşam Lucca’nın duvarlarını Macaronlar süsledi. Devasa macaronlar herkesin iştahını kabartıyor. Sergi, Sevinç Yıldız’a ait, Uzakdoğu’daki sergi öncesi macaronlarını Lucca’da gün yüzüne çıkarmış.

Uzun süredir İstanbul gecelerinde bu kadar popüler bir içki olmamıştı. Neredeyse yok satıyor! Mekanlarda bulunmuyor, müşteriler yanında getiriyor

Nar suyu-votka karışımından sonra hiçbir içki, kahve-tekila kadar aranır olmamıştı gecelerde. Şu sıra İstanbul’un en lüks kulüplerinde kahve-tekila fırtınası esiyor. Hatta mekanda yoksa, müşteri kendisi getiriyor. Peki ne menem bir şeydir bu içki? Tekilanın kahve likörüyle birleşmiş hali, başka bir şey değil... Fakat bulmak biraz zor. Sadece İstanbul’un belli şarküterilerinde satılıyor. Ünlü gece gezginleri de içkilerini buradan tedarik ediyor. Gezginler buluyor da mekanlar neden bulamıyor, onu anlamış değilim. Neyse, benim tavsiyem; gecelerin trendini kaçırmamak için kahve-tekila karışımınızı yanınızda götürün, eksik kalmayın!

My Pavyon, Antalya Rixos’ta
Cenk Eren’in My Pavyon’u iki haftadır Antalya Rixos Otel’de... Turneye mi çıkıyorlar ne? Eren’in kadrosunda Oya Aydoğan ve Tanyeli de var. Antalya ahalisine duyurulur!

Türk işi ‘lüks’
Yılbaşına kadar her gün bir yerlerde davet var. Geçen salı da dünyanın en lüks konyak markalarından Hennessy’nin yeni yıl daveti vardı. Bu markanın her davetinde konyağın farklı bir

Şimdi tüm balıkçılar ayaklanacak, bana kızacak biliyorum. Ama balık restoranlarının yenilenme zamanı geldi. Melek Boz, Nişantaşı’nda meyhane açıyor. Perküsyoncu Erkut Sezer’in ‘Duayen’i haftaya açılıyor

İstanbul’da balık restoranları çok klasik ve özensiz. Yeni açılanlar da bu kalıbın dışına çıkamıyor. Neden bilmiyorum ama tüm balıkçılar birbirinin kopyası. Bir dönem kebapçılar öyledi ve sadece yeşil rengi kullanırlardı. Her yer yeşilden geçilmezdi. Sonra yeniler sayesinde, kopya kebapçıların sayısı azaldı. Dekorasyona ve servise özen gösterince ortaya iyi kebapçılar çıktı. Şimdi sıra balıkçılarda. Nereye gitseniz, daha masaya oturur oturmaz meze tepsisi gözünüze sokuluyor. Yemek istemeseniz bile, mecburen, ayıp olmasın diye 3-5 meze istiyorsunuz. Öyle kalıplaşmışlar ki sadece balık yemek isteyince tuhaf bakıyorlar. Salataya ısrarla mısır ve peynir ilave ediyorlar. Hesap konusuna hiç girmeyelim, çok pahalılar. Dekorasyonsa yok denecek gibi, masa, sandalye ve denizi anımsatan birkaç objeden ibaret. Meze ve tatlılarda gösterdikleri özeni balıklara göstermiyorlar. Doğru dürüst temizlemeden servis ediyorlar. Hepsi takım elbiseli, çok uzun yıllardır bu mesleği yapmış ve bir o