Gece kulüplerinde kişiye özel yer furyası mı başlıyor? İvana Sert’in Nişantaşı’ndaki mağazası restoran mı oluyor? İstanbul gecelerinin en seksi şovu nerede? Türkçe kulüplere bir yenisi ekleniyor. Türkbükü’nün bol ödüllü mekanın sahibi Vedat Semiz otelini satıyor.
Bu kış Türkçe müzik yapan kulüpler çokça gündeme gelecek demiştim. Yanılmamışım. Ünlü isimler artık bu mekanların müdavimi olmaktan öteye geçiyor. Geçen günlerde Harbiye’deki Piyasa’ya uğradım. Burada öyle lüks gece kulüplerindeki gibi loca filan yok. Sadece duvara monte edilmiş ufacık stantlar ve kocaman bir masa var. Mekan ufak, ilgi çok olunca, gece yer bulmak zorlaşıyor. Ünlü isimler müdavimi olduğu yerde ortada kalmamak için stant kiralamaya başlamış. Mekanın müdavimlerinden Sergen Yalçın, DJ kabinin hemen önündeki standı bütün kış boyunca kiralamış. Hatta Piyasa’dakiler ‘S.Y’ye rezervasyonludur’ diyerek bunu ilan etmiş. Piyasa’nın ortaklarından Sabi Totah’a sordum. “Kaç lira aldınız?” diye. Herhangi bir rakam vermedi. Bazı restoranlarda ünlü isimlerin masaları vardır. Ama ilk kez gece kulübünde bir ünlünün adına stant kiraladığına şahit oldum.
Piyasa, Eelence derken Kaf:f da Türkçe müziği seçti. Gece hayatı vefasız, ünlü işletmeciden iki gün süren düğün. En pahalı mojito nerede satılıyor? Bodrum’un tek kadın şefi 130 yıllık binada
MEHMET DAVRAN’IN KAFF’I
Chocolate’ın ortaklarından Raşit Karakuş onu beş yıl önce İzmir’den transfer etti. İlk tanıştığımızda utangaç kendi halinde biriydi. Sonra İzzet Çapa’ya transfer oldu. İçinden başka biri çıkıverdi. Yerinde duramayan, durmadan dans eden, ettiren... Geçen kış Piyasa’da herkesi masaya çıkarıp oynattı. Yazın başındaysa, nasıl telaffuz edeceğimi hala bilemediğim Kaf:f’ın işletmecisi oldu. Kısaca “Kaf” desek mekanın sahibi Murat Patavi bir şey demez herhalde. Geçen günlerde bir uğrayayım dedim. Bahçe bölümü tıka basa dolu, Derin Mermerci de orada Selhan Aloğlu da. Sadece Türkçe çalınıyor. Akşam yemek servisi de var. Ama ağırlıklı gençler istila etmişler. Mehmet, bu kez masada değil barda. Durmadan meşela yanıyor. Geceyi uzatmayıp 02.00’de kapatıyorlar. Bu kış sanırım her yerimizi Türkçe müzik saracak. Piyasa, Eelence şimdi de Kaf. Bu tür mekanların arkası gelir. Bu arada Kaf’ta ambiyans, gelen giden ünlüler tamam. Ama acilen servisin düzelmesi gerekiyor. Bu
Erkekler neden gece kulüplerine alınmaz? Erkekler bir arada eğlenemezler mi? Al Jamal Beyrut Cafe bu gece kapılarını açıyor. Selami Şahin istek rekoru kırdı. Çiller ve Yılmaz Kardeşler bu kez Ataköy’de kapı komşusu oluyor
Erkek arkadaşlarınızla gece kulübünde eğlenmek hep bir soru işaretidir. Akşam buluşulur. Bir şeyler içilir ama geceye devam etmek her zaman risk taşır. Hep şöyle bir diyalog söz konusudur; “Oğlum bak gidiyoruz ya içeri almazlarsa. Tanıdık biri varsa arayın kapıda kalmayalım. Şimdi almazlar filan hiç boşuna uğraşmayalım, ben eve kaçıyorum.” Listeyi uzatmak mümkün. Memleketin neresinde olursanız olun gece kulübünün kapısından her zaman dönme ihtimaliniz vardır. Bu yüzden erkek buluşmaları restoranlarda sınırlı kalır. Eğlenceye çok dönüşmez. Peki neden alınmıyorlar. Erkekler genellikle kendi aralarında eğlenir gibi gözükür ama eğlenemezler. Önce kafalar kalkmaya başlar. Mekan şöyle bir süzülür. Tuvalete gidiyorum bahanesiyle, mekan çaktırmadan kolaçan edilir. Yani bir şey yapılacağından değil. Öyle bakar dururlar. Ama kulüpler için risk taşır. Çünkü alkol şişede durduğu gibi durmaz. Bazen erkek guruplar mekanın içine dağılır ve tanışmak isterler. İşte
Telefon hediye edilen haftanın en şık davetine kartlı sistem getirilmiş. Pangaltı’da 41 yıllık lezzet durağı Club Aztek. Piyasa aynen devam. İddiaya girip 3 milyon euroluk gezi teknesini kim yaptı?
Epey oldu bu kadar ünlüyü bir arada görmeyeli. Hepsi toplanmıştı. Dizi yıldızları genç kadınlar, erkekler, cemiyet hayatımızın güzide simaları gecede şıklık yarışındaydı sanki. Maçka’daki Hyatt Otel’in terasında, ünlü DJ Doğuş Çabakçor setin başındaydı. Kimse müzikle ilgilenmedi. Davet kişiye özeldi. Listede ismi olmayan dışarıda kaldı. Geçtiğimiz kış yapılan partide telefonlar havada uçuşmuştu. Blackberry bonkörlük yapmış, üçer beşer telefon hediye etmişti.
Telefon yerine kart
Davetin dedikodusu da buydu zaten; “Geçen yılki gibi yapmadılar bu yıl. Kart verdiler. ‘Bizi arayın telefonunuzu eve göndereceğiz’ dediler” diyaloglarına sıkça şahit oldum. Bu arada bazı gazeteciler partiden önce ziyaret edilerek Blackberry’leri elden teslim edilmiş. Bu yazın en şık partisiydi. Ama servis hiç yakışmadı.
Bir yıl aradan sonra yeniden Eskişehir’deyim. Şehirde gondol sefası yapılıyor. Gece kulüpleri neredeyse sabaha kadar açık. Yeni barlar sokağında yürünmüyor. Şehir butik otel cenneti gibi, geçtiğimiz yıldan bu yana yerli yabancı iki milyon turisti ağırlamış
Geçen hafta, uzunca sayılabilecek kadar Eskişehir’deyim. Ne zaman buraya gelsem şaşıracak bir şey buluyorum. Şehrin en tarihi bölgesi konakların olduğu Odunpazarı. Geçen yıllarda bu konakların bir kısmı restore edilmişti. Fakat restorasyondan sonra bir türlü kullanıma açılamamıştı. Şehrin eğlence gurusu Gürdal Abacı, bu konakları kiralayarak bir butik otel açmış. Abacı Butik Otel, saray gibi bir tasarıma kavuşmuş. Hatta saray mutfağı servisi yapan restoranı bile var. Otel 11 farklı konakta hizmet veriyor. Ayrıca canınınız ne yemek istiyorsa önce haber vermek şartıyla yiyebiliyorsunuz. Böylelikle Ömer ve Gürdal Abacı da, İstanbul’daki ünlü işletmecilerin modasına uyarak otelcilik işine el atmış oldu.
İstanbul’dakileri aratmayan SPA; Sablon
Şehrin yeni bölgesinde devası bir SPA merkezi açılmış. Öyle otel bünyesinde filan değil. Bağımsız olarak hizmet veriyor. Şehir termal su cenneti. Hamamlarıyla ünlü. Yıllardır
Yağmur, çamur, seçim telaşı, Ramazan derken koca yazı yedik. Son yılların en sönük yazı nerede geçti? Güney’in ünlü tatil beldeleri umduğunu buldu mu? Eskişehir’i bir kez görmeli. Yazın finalini Bodrum’da yapıyorum
Kış boyunca dua ederiz yaz gelsin diye. İstedikçe yaz bir türlü gelmez olur. Tıpkı bu geçen yaz gibi. Güneş bir türlü içimizi ısıtamadı yazın başlarında. Ardından seçim telaşı sardı ülkeyi. Bir sabah en çok sevdiğimiz, üzerine hiç konuşmaktan bıkmadığımız futbola bomba düştü. Temiz kramponlar operasyonuna canlı canlı şahit olduk. Ünlü yorumcularımız canlı yayında ruh bile çağırdı. Çok sevdikleri futbol ne olacak diye! Dünya ilk kez bir futbol programında kuru buz takviyesiyle (kuru buzu suya atınca duman çıkarır) ruhlar alemine gittik geldik. Sit-com’un kralına şahit olduk.
En sönük yaz İstanbul’daydı
2000’li yılların başından bu yana Boğaz eğlencesi hiç bu kadar gündem dışı kalmamıştı. Boğaz eğlencesi 11 yıldır süren gizemini bu yaz itibariyle kaybetti. Hafta içi neredeyse sessizliğe büründü. Hafta sonuysa eski günlerini arattırdı. Geçen yıla kadar hiç tahmin etmediğimiz insanların peşinden koştuğu ünlü kulüplerin VIP kartları bile tarih oldu.
Smyrna'nın işletmecisi Yunus Güner, "Sigara yasağı yüzünden işgaliyemizi vererek dışarıya masa attık. Şimdi onları da kaldırdılar. Beyoğlu'nda bin kişi issiz kaldı" diyor
Asmalı’da masa polimiği devam ededursun bin kişi işsiz kalmış. Mekanlar battı batıyor. Ses yok. Yaz biterken Türkbükü’nden yeni yatırım haberleri geliyor. Kaya Grubu Maki Otel için pazarlık masasında. Reina’nın sahibi Koçarslan Türkbükü’nde otel hayalini gerçeğe dönüştürüyor.
Beyoğlu’ndaki masalar polemik konusu olmaya devam ediyor. Dün Cengiz Semercioğlu yazmış. Atiye Sokak’la Asmalı’nın karşılaştırmasını yapmak, 100 bin nüfuslu bir şehrin trafik sorununu İstanbul’a benzetmeye benzer demiş ve Ahmet Hakan’a katılmadığını söylemiş. Bir kural varsa, tek mekan için de 100 mekan için de aynı şekilde uygulanır. Önemli olan kurallara uygun hale getirmek. Madem uyulmadı, kökten kaldıralım zihniyetini aklım almıyor. Yıllardır ses yüzünden Boğaz'daki mekanlar gündemdeydi. Ne oldu, gerekli yatırımlar yapıldı, ses sorunu ortadan kalktı. Dışarıda masa atma izni belediyelerin elindeki kurala uyulmuyorsa masaların hepsi değil, fazlalıklar gider. Atiye benzetmesi doğrudur çünkü Asmalı gibi dar bir sokaktır. Ama
İstanbul’da gece hayatının pahalı olduğunu herkes kabul eder. Ama nedense bir türlü fiyatlar makul bir düzeye indirilemez. Son bir yıl içinde açılan yaklaşık 50’ye yakın indirim sitesi bambaşka bir gerçeği ortaya çıkardı
İstanbul’da yatırımcısından işletmecisine kadar herkes yeri geldiği zaman fiyatların yüksek olduğunu itiraf eder. Ama nedense bir türlü fiyatlar normalleştirilemez. Yüksek maliyetler, kira bedelleri gibi nedenlerden dolayı fiyatların yurt dışına oranla yüksek olduğu söylenir. Bir yıldan bu yana indirim yapan internet sitelerinin sayısı 50’yi buldu. Bu siteler anlaştıkları mekanlarda yüzde 50’ye yakın bir indirim sağlayarak kampanyalar düzenliyor.
Gezen sayısı belli, mekan çok
Bugün İstanbul’un en lüks sayılan mekanları bile bu tür kampanyalara dahil oluyor hem de bir kereliğine değil düzenli olarak ciddi indirimlerle. Bu da bambaşka bir gerçeği ortaya çıkarıyor. Yıllardır müşteri sayısının çok sınırlı olduğunu söyleyen işletmeler bir türlü bu sayının üzerine çıkamamaktan yakınırlar. Gezen insan sayısı belli, mekan çok o yüzden birçoğu ya kapanıyor ya da el değiştirmek zorunda kalıyor. Eee peki sonuç ortada indirim sitelerinden binlerce insana