Yaz başından bu yana Bodrum’da olunca, İstanbul’a gelip giden eşe dosta hep sordum: “Nasıl İstanbul? Değişen bir şey var mı?” Ancak “Ne değişecek, her zaman aynı. Ne soruyorsun? Üç saatte eve gittik, buranın kıymetini bil” diye laf yedim.
İstanbul’un özlenilen yanı; enerjisi. Hızı özlüyor insan. Tanıdık sokakları, kafeleri, marketi, fırını özlüyor.
Dün kısa bir İstanbul molası verdim. İki saatte havalimanından eve ulaşınca Bodrum’a kaçmak istedim. Dört ay ayrı kalınca, çok kalabalık geldi buralar. Herkes üst üste. Korna sesini bile unutmuşum. Sokakta bağıra çağıra konuşanlara tuhaf bakıyorum. Her yer inşaat gürültüsü.
Yaz bitmeden İstanbul’a gelmemek büyük şansmış meğer...
BİRBİRİNE DÜŞMAN MEKANLAR...
Geçenlerde Yalıkavak’ta köfteciye gittik. ‘Kavak Köftecisi’ buraların en eskilerinden.
Neyse köfte ziyafeti yapacağız diye oturduk; sipariş verdik. Gözümüze, yandaki mekanda sunulan Boşnak mantısı ilişti. Oradan da bir porsiyon mantı isteyelim deyince garson; “Burada onları yemek yasak” dedi. “Yahu bu nasıl komşuluk, böyle esnaflık mı olur?” diye söylenmemiz de fayda etmedi.
Instagram’da paylaştığımız yemek fotolarına bir dur mu desek? Bununla ilgili öyle mailler geliyor ki...
En son bir okur şöyle bir mail atmış: “Liseye gidiyorum, paylaştığınız yemek fotoğrafları çok güzel ama gerçekten çok canım çekiyor. Rica etsem böyle fotoğraflar koymayabilir misiniz?”
Yemek adına iyi olanları paylaşalım, yemek kültürümüz bir nebze olsun gelişir diye düşünürken; sucuk reklamındaki ikileme düşmüş oldum!
Sosyal medyayı etkin olarak kullanan yazar arkadaşlarım; Habertürk’ten Sermet Severöz, Tayfun Topal, Esin Övet, Sabah’tan Orkun Bulut, Hürriyet’ten Onur Baştürk ve Gökhan Kimsesizcan’a bir önerim var.
Ya gerçekten canı çekenleri belli zamanlarda bir araya getirip o insanlara yemeklerin tadına baktıracağız ya da hiç fotoğraf paylaşmayacağız.
Baksanıza insanların gerçekten canı çekiyor.
EN GÜZELİNDEN OLSUN
İçimizde var; kendimizi özel hissetmek. Hele ki bir yemeğe gitmeye görelim, neredeyse garsona yemeğin tarifini vereceğiz. Geçenlerde Bodrum’un en iyi balıkçılarından birindeydim. Siparişte kullanılan şu sözler dikkatimi çekti:
Dört ayı aşkın bir süredir Türkbükü’ndeyim. Oysa 20 yıldır İstanbul’da yaşayan biri olarak, en uzun kaçışım bir haftayı geçmezdi.
Bu aralar Bodrum’da yaşamak birçoğumuzun hayali...
Uzun yıllar Bodrum'da tatil yaparsanız, her gününüzün tatil havasında geçeceği algısına kapılıyorsunuz. İşte bu algı yüzünden; Bodrum’da yaşamak şahane bir fikir oluyor.
Bodrum’u Bodrum yapan buradakiler aslında. İnsan varsa, Bodrum şahane bir yer ama insan yoksa, ne denizin güzelliği kalıyor, ne de koyların şahane manzarası...
Yaz boyunca Bodrum’a neredeyse her hafta sonu gelen yakın arkadaşım, geçen gün yine buradaydı...
Kendisi üst düzey bir yönetici; her geldiğinde programı hazır olan biri. Akşam nerede yemek yiyecek, nerede eğlenecek, hangi plajda güneşlenecek hepsi önceden bellidir. Fakat hafta sonu itibariyle birçok mekan kapılarını kapatınca, o da birden sudan çıkmış balığa döndü. Haliyle tüm günü sosyalleşerek geçirme hayali suya düştü.
Gideceği birçok yer kapanmış, kalabalık ise yok denecek kadar az hale gelmişti.
* “Yaz geldi gelecek” derken; yedik bitirdik bile.
Bir çırpıda geçen yazda neler oldu? Sosyal hayat nereye kaydı? Hangi mekanlar doldu taştı? En çok konuşulan yer neresi oldu?
Buyurun yaz raporuna:
* Yaz başında Yunan Adaları herkesin dilindeydi, hatta adalardaki mekanlara Türkler hizmet veriyormuş hissi uyandı. Sonra ne olduysa oldu, adalardan kimse söz etmez oldu. Sanırım fazlasıyla sıkıldık.
Önümüzdeki yaz kimse buralardan söz etmez!
* Düğün yazı oldu. Hiç bu kadar düğün olmamıştı. Geçen yaz kimselerin tadı tuzu olmayınca evlilikler de rafa kalkmıştı. Ahali bu yıl evlilik yarışına girdi.
Her gün binlerce kişi dünya evine girdi. Bekar ünlüler de, bu yaz bekarlığa vedayı seçti.
Eylül ayı demek; güneyin terk edilişi demek. Birçok işletme, eylül ayında hizmet vermeyi bırakır. Uzun tatilciler de okulların açılmasıyla birlikte, önümüzdeki yaza kadar giderler. Meydan sadece, burada yaşayanlara ve eylül ayını geçirenlere kalır.
Şimdilerde burada kalanların dilinde; “Herkes gider biz kalırız” nidası var.
Buralarda kalanlar için, bu ay tam keyif ayı; yollar bomboş, mekanlar tıka basa dolu değil, kimseler bir yere yetişmeye çalışmıyor...
HANGİSİ GALİP GELDİ?
Peki bu yaz güney sahillerinde ipi kim göğüsledi??Yazı önce bitiren Çeşme mi yoksa Bodrum mu?
- Bodrum, gündüz sosyal hayatı ile Çeşme’nin çok önünde. Eğer Çeşme’dekiler yatırım yapmamaya devam ederse, hiçbir zaman Bodrum’un önüne geçemez.
Yazı Bodrum’da geçirince; son deminde Çeşme’ye gitmeden olmazdı. Tüm yaz, Çeşme’yle Bodrum’u yarıştırdık durduk. Geçen hafta içi Çeşme’deydim. Resmen altını üstüne getirdim.
Alaçatı geceleri almış başını gitmiş. İrili ufaklı bir sürü restoran-bar var. Birçoğunda en fazla beş masalık yer var. Sadece beş masanın olduğu bir yer nasıl ayakta kalır; hiç aklım kesmedi.
Alaçatı’da gece yürümekte zorlanıyor insan. Hacı Memiş ise daha dingin.
İLK GÖZ AĞRIM GÖZ ODA
Çeşme’de ilk durağım Göz Oda oldu.
Hacı Memiş’teki Göz Oda’nın sadece beş odası var. Minik bir bahçesi ve önünde de toplam 20 kişinin yemek yiyebildiği bir restoranı var. Göz’cülerle geçen kış tanıştım. Sayelerinde Alaçatı sevgim arttı.
İlk kez yazdığımda kimseler anlamamıştı Featuring (Eşlik etme-düet) hikayesini. Üç yıl önce köşeme taşıdığımda onlarca e-posta almıştım; “DJ çalarken nasıl canlı olarak şarkı söylüyorlar?” diye.
Suat Ateşdağlı o yıllarda, “Bak, bu featuring çok popüler olacak” demişti. Ateşdağlı, ilk kez Demet Akalın ve Bengü’ye eşlik etti. Aradan üç yıl geçti, bu yaz tam bir ‘feat modası’ başladı.
Sadece güneyin popüler mekanlarında değil, memleketin her köşesinde bir feat modasıdır gidiyor.
Bu partileri Türkiye’de ilk kez düzenleyen Ateşdağlı; “Gece kulüplerinde insanlar hem hayranı olduğu sanatçının en sevilen şarkılarını canlı olarak dinliyor, hem de gönüllerince dans ediyorlar” diyor.
Ateşdağlı haklı; konserlerin tadı bir başkadır, seyirliktir. Öyle ayağa kalkıp dans filan edemezsiniz, sadece alkışlarsınız.
Eğer gece kulüpleri bir parti yapacaksa mutlaka feat partileri düzenliyor. Suat Ateşdağlı, Demet Akalın’la birlikte il il feat ediyor; geçenlerde Hatay’a bile gittiler. Ozan Doğulu, abisi Kenan Doğulu’yla birlikte Bodrum Halikarnas’ta feat’liyor; partilere binlerce kişi akın ediyor. DJ’ler çalıyor, ünlü isimler onlara şarkılarıyla eşlik ediyor.
Şarkılar DJ’lerin kendi
Bayramla birlikte başlayan yaz tatili serüveniyle, güneydeki tüm mekanların yüzü gülmeye başladı. Her köşesinde yaz ayrı bir güzellikte yaşanıyor. Artık tatilciler daha gelmeden rotasını belirliyor. Tatil yapılacak gün sayısı belli olunca, tüm gün planlanıyor.
Bodrum tatilcileri için eğlenmek listenin en başında yer alıyor. Hele ki sadece hafta sonu için geliniyorsa, Bodrum’un tüm eğlencesini yaşamak istiyorlar.
Geçenlerde bir arkadaşım geldi. Öyle bir moda girmiş ki, eğlence adına ne varsa hepsinde olmak istedi.
Türkbükü, Yalıkavak ve Bodrum merkez arasında tüm gece mekik dokuduk durduk. Bir ara pes ettim; yanından koşarak kaçtım. Eğleneceğiz diye tüm geceyi yollarda geçirdik. ‘Şuraya da bakalım’, ‘Şu kulüpte şu çıkıyor nasılmış görelim’ demeyin. Bir yerde sabit kalın; Bodrum’un keyfini çıkarın. Yoksa bizim gibi yollarda helak olursunuz.
Bu arada genç kızlara minik bir tavsiyem olacak. Geceleri öyle bir topuklu giyiyorsunuz ki, hani yollar iyi olsa tamam da.. Gecenin sonunda hepiniz yalınayak kalıyorsunuz. Neden kendinize eziyet ediyorsunuz? 10 santim uzun gözükeceksiniz diye, tüm gece yalınayak dolaşmanın manası nedir?
ALİ SAYAR’IN KAHVALTISI...
G