Dört ayı aşkın bir süredir Türkbükü’ndeyim. Oysa 20 yıldır İstanbul’da yaşayan biri olarak, en uzun kaçışım bir haftayı geçmezdi.
Bu aralar Bodrum’da yaşamak birçoğumuzun hayali...
Uzun yıllar Bodrum'da tatil yaparsanız, her gününüzün tatil havasında geçeceği algısına kapılıyorsunuz. İşte bu algı yüzünden; Bodrum’da yaşamak şahane bir fikir oluyor.
Bodrum’u Bodrum yapan buradakiler aslında. İnsan varsa, Bodrum şahane bir yer ama insan yoksa, ne denizin güzelliği kalıyor, ne de koyların şahane manzarası...
Yaz boyunca Bodrum’a neredeyse her hafta sonu gelen yakın arkadaşım, geçen gün yine buradaydı...
Kendisi üst düzey bir yönetici; her geldiğinde programı hazır olan biri. Akşam nerede yemek yiyecek, nerede eğlenecek, hangi plajda güneşlenecek hepsi önceden bellidir. Fakat hafta sonu itibariyle birçok mekan kapılarını kapatınca, o da birden sudan çıkmış balığa döndü. Haliyle tüm günü sosyalleşerek geçirme hayali suya düştü.
Gideceği birçok yer kapanmış, kalabalık ise yok denecek kadar az hale gelmişti.
Böyle olunca birgün içinde sıkıldı ve “Bodrum algım değişti. Gitmezsem bir dahaki yaz hiç gelemem” diyerek İstanbul’a geri döndü.
KİMSE YERİNDE DURMUYOR
İnsanların kafasında öyle bir Bodrum algısı var ki; kaldıkları süre boyunca hiç zaman kaybetmek istemiyor; günün her saatini dolu dolu yaşamak istiyorlar.
Hayatlarındaki tüm sorunları unutarak, hiçbir şey hatırlamayacak kadar sosyalleşmek istiyorlar. Öyle ki, geri döndüklerinde hatırlamak istedikleri tek şey; ne kadar eğlendikleri oluyor.
Yaz boyunca her gelenin yüzünde ‘eğlenme’ beklentisi vardı; günün her saatinde bir aktivite yapmanın peşindeydiler. Haftanın her günü böyle tanıdıklarım gelince, benim bünyem de yorgun düştü. Son günlerde eğlence’nin ‘E’si bile aklıma gelmiyor.
Bu yaz yaşadıklarımdan kısa notlar:
* Bodrum’da yaşıyorsanız, yüksek enerjiyle gelen arkadaşlarınızın taarruzuna hazır olun.
* Kimse yerinde duramıyor. Her an ‘şuraya gidelim’, ‘buraya gidelim’ ‘gece tüm kulüplerini gezelim’ modundalar.
* Pantolon, ayakkabı ve gömlek giymeyi unutabilirsiniz. Zira ben unuttum.
* Bu arada trafik gibi bir sorun yok buralarda. Araçlar o kadar ağır gidiyor ki, şaşırıyorsun ama kimse “neden yavaş gidiyorsun” bile demiyor.
* Bodrum’a gelince ‘sabah çok erken uyanıyorsun’ sözü de yalanmış.
Üç ayın sonunda artık sabahları yataktan kalkamaz hale geldim.
* Yıllardır Bodrum’a gelip giderim. Her geldiğimde tıpkı arkadaşlarım gibi yerinde duramıyordum. Ancak yaşayınca hafta sonları dışında sosyalleşilmediğini fark ettim.
* Bodrum’da çalışmak, İstanbul’dan daha zor. Tatilcilerin beklentileri çok yüksek. En ufak detay bile onlar için çözülemez bir sorun haline gelebiliyor.
* Yoğun sezonda birbirini göremeyen esnaf da eylül ayında sosyalleşiyor. Eylülün gelmesi ile işletmeciler de tatil yapmaya başlıyor. Her akşam bir yerde toplanıyorlar.
* Bodrum’daysanız resmen balığa doyuyorsunuz. Ev yemeği aşerir hale bile geliyorsunuz.
* Buralarda yaşayanların hayatını merak ederdim. Artık Bodrum'da yaşamak ne demek biliyorum.
Bodrum yazın şahane, ilkbaharda ise tatilcileri beklediğinden çok heyecanlı. Ancak sonbaharda herkes gibi mekanlar da, çalışanlar da yorgun. Enerjisi yok denecek kadar az. Kışın ise hiç durulmaz buralarda.
* “Eylülde buralar çok güzel olur...”
En çok da Bodrum’da yaz-kış yaşayanlar söylüyor bunu. Bodrum’daysanız her mevsim bir başka güzel. Evet eylülde fena keyifli ama o kalabalığın yarattığı enerjiden sonra, eylül o kadar dingin ve sessiz ki, insanda keyif falan bırakmıyor.
Tabii ağustosu Bodrum’da geçirmediyseniz, eylül çok keyifli de gelebilir.