Canlı müziği en son Etiler ve Tarabya polemiğinde bırakmıştık. 90’lı yıllara damgasını vuran canlı müzik kulüpleri, o dönemin eğlence adresleriydi. Öyle ki canlı müzik modası o dönem bir sürü star çıkardı. Starlar, fahiş fiyat istemeye başlayınca da canlı müzik kulüpleri yok olup gitti.
İstanbullular, unuttuğu canlı müzik eğlencesini yeniden keşfetti. Bu kış, şehrin her yanında her tarza uygun canlı müzik yapılacak. En ufak bardan, en lüks restorana kadar neredeyse tüm işletmelerde bir isim sahneye çıkıyor. Yeni isimlerin yanı sıra, geçmişin starları bile iş yapmaya başladı.
MEKANLARIN DURUMU NE?
* Frankie’de unutulan starlar sahne almaya başladı. Mekan, pazar günleri resmen müzik ziyafeti sunuyor. Her hafta sonu unuttuğumuz bir star sahne alıyor. Hafta içi ise farklı isimler sahneye çıkıyor.
* Kuruçeşme’deki Desibel’de Birol, salı gecelerine damga vurmaya başladı. Birol, Etiler’de 2000’li yıllarda adını duyurmuş ancak sonradan inzivaya çekilmişti. İki haftadır Desibel’de sahnede.
Geçen hafta oradaydım ve adım atacak yer yoktu. Birol sahnesini öyle bir geliştirmiş ki, bu kış salı gecelerinin vazgeçilmezi olursa, hiç şaşırmam.
Şehirde gidilebilecek gece kulübü sayısı o kadar azken, yurt dışından teklif gelmesi enteresan.
Geçtiğimiz gün Reina’ya uğradım ve işletmecisi Ali Ünal’la uzun uzun sohbet ettik. Kısa bir süre içinde kapanıp yeni haliyle aralık ayında açılmaya hazırlanan mekanın, dünyanın her yerinden teklif aldığını öğrendim. En son Miami’den bir teklif gelmiş. Fakat mekan için gösterilen yerleri beğenmemişler. Şimdi teklifte bulunan firma, harıl harıl Reina’ya uygun yeni bir yer arıyormuş.
Ünal’a; “Miami’de Reina açılırsa, Türkiye’de olduğu gibi başarılı olur mu?” diye sorduğumda hiç düşünmeden; “Ezer geçeriz, buradan daha başarılı oluruz” dedi.
Böylesine işine aşık ve severek yapan birinden beklediğim cevap da buydu.
Hiç bilmediğin bir ülkede bir numara olmak öyle herkesin harcı değil; hele ki eğlence sektöründe.
‘ÇAMLIK OCAKBAŞI’ İŞTAH AÇIYOR
Yıllardır gitmediğim ocakbaşı kalmadı ama nedense hiçbirinde, o ocağın başına geçip yemedim. Ya gittiğim barbekünün etrafı dolu oluyor ya da hava ocağın başında oturmak için hiç müsait olmuyordu. Geçen gece Etiler’de Çamlık Ocakbaşı’na gittik. Baktık ocağın etrafı boş, hava da soğuk zaten diyerek hemen yerleşiverdik...
Kemerburgaz, İstanbullular için lüks vilların içinde yer alan şehrin en pahalı ormanlık bölgesidir.
Gidip görene kadar bu algıyı hiç değiştiremezsiniz. Halbuki gerçek Kemerburgaz köyü, İstanbul’un içindeki gizli bir cennet gibi.
Minik bir bölgede de olsa Kemerburgazlılar hala köy hayatı yaşamaya devam ediyor.
Merkezinde o kadar çok irili ufaklı lokanta var ki, hepsi de şahane birer lezzet durağı.
Turşuları çok iyi
Kahvehaneleri bile köy kahvesi tadında, hiç bozulmamış. Kemerburgaz’a adım attığınızda sağlı sollu turşucular dikkat çekiyor.
Hayatının 45 yılını gazeteciliğe adamış, neredeyse tüm gazetecilerin abisi sayılan Fikret Ercan ile sekiz yıldır hiç ayrılmadık. O, abiden öte en yakın arkadaşlarımdan biri; şehrin altına üstüne getirdiğim, şahane yemekler yiyip eğlendiğim ender insanlardan. Enerjisine hayranım, ne zaman dışarı çıksak, sabahlarız.
Fikret ağabeyin oğlu Özgür, uzun yıllardır Amerika’da yaşıyor. İki çocuğu var. Eşi Ann, Fikret Ağabey’in kızı gibi kıymetlisiydi.
Yaz boyunca Fikret Ercan, nam-ı diğer Fiko’yla hiç görüşeme-dim. İşe güce daldık.
Gelinleri Ann, uzunca bir süredir kanser tedavisi görüyordu.
Bu yüzden Fikret Abi ve eşi Nesrin Abla, sürekli Amerika’ya gidiyordu.
Üç ay önce bir pazar sabahı Hürriyet Pazar ekinde “Birkaç haftaya öleceğim ama hayat güzel” manşetini gördüm. Özgür Ercan’ın fotoğrafının altındaki yazıyı okuyunca boğazım düğümlendi; sayfayı çevirecek cesareti bulamadım.
Fikret Abi’yi aramaya cesaret edemedim. Ayşe Arman’a konuşmuş Ann, kimselerin cesaret edemeyeceği gerçeklikle...
Geçtiğimiz pazar gecesi Demet Akalın ve Okan Kurt tanışma yıl dönümlerini Hilton’da kutladılar. Pazar gecesi Hilton’a gittiğimde, düğün tadında bir kutlama olacağı hiç aklıma gelmemişti. Okan Kurt, Hilton’daki balo salonunu öyle bir hazırlamış ki, bir anda düğünün ortasına düştük gibi hissettik.
50 kişilik davetli grubunun yarısı şarkıcı olunca, gece saat 02.00’ye kadar orkestra hiç susmadı...
BERKAY ALTI SAAT SAHNEDE KALDI
Berkay o gece rekor kırdı; altı saat boyunca sahneden inmedi. Gecenin sürprizi ise Okan Kurt’tan geldi. Berkay’la birlikte Demet Akalın’a şarkı yapmışlar. Üşenmemiş, stüdyoya bile girmişler. İkili şarkılarını söylerken, Demet Akalın’ın ayaklarına bine yakın gül döküldü. Şarkı bittiğinde Demet Akalın, duygulanmasına rağmen eşine bir daha şarkı söylememesini söyledi.
Böyle kutlamalarda en çok ev sahibi eğleniyor. Düğünde hiç eğlenemedikleri için acısını yıl dönümlerinde çıkarıyorlar. O gece Demet Akalın’ın oryantal Didem’le birlikte yaptıkları dans şovu görülmeye değerdi. Gecede Hakan Peker, Deha,Tan, Işın Karaca ve Emel Mütfüoğlu’da sahnedeydi.
Bu arada Işın Karaca fena halde kilo vermiş. Yanıma gelene kadar tanıyamamıştım.
Son bir haftadır, İstanbul’da resmen bir yemek şöleni yaşıyorum.
Bazı günler hiç üşenmeden Kuzguncuk’a gidip balık alıyoruz, bazı günler de Ümraniye’ye pide yemeğe gidiyoruz. Ya da Kayseri’de yılda sadece 300 kilo üretilen özel pastırmayı bulup sipariş veriyoruz. Pastırma gelince de hep birlikte “Biz bugüne kadar pastırma diye başka bir şey yemişiz” diye konuşuyoruz.
Hiç abartmıyorum, damak tadım değişime uğradı. Tüm bunların baş sorumlusu, gerçek gurme olan Volkan Seven. Kış boyunca, birlikte tüm yurdu dolaşmaya karar verdik. Öyle şehirlerde öyle lezzetler anlatıyor ki, hepsine tek tek gidip, sizlere aktaracağım.
Anlayacağız bu kış, tam bir lezzet şöleni yaşacağız. Hafta sonu Uşak’a gidiyoruz; Türkiye’nin en iyi tarhanasının tadına bakmaya.
İSTANBUL’UN EN LEZZETLİ BALIĞI
Volkan Seven’le geçen yaz başında tanıştım. Kendisi midesini küçülttürerek tam 67 kilo vermiş ama asıl olay o kadar kilo vermesi değil; ağzının tadını çok iyi bilmesi.
Bir bölgenin değerine değer katan, o bölgenin sosyal hayatıdır. Mekanlar semtlere can verir; taksicisinden büfecisine kadar tüm esnaf iş yapar. Bunun geçmişteki en iyi örneği; Türkbükü’ndeki Ship A Hoy’dur. Türkbükü’nün adı şimdi bu kadar biliniyorsa, Ship A Hoy’un sayesinde oldu.
Tıpkı 2000’li yılların başında Nişantaşı’nda açılan Brasseire gibi. Brasseire’le birlikte Nişantaşı’nda sosyal hayat başladı. O yıla kadar, geceleri karanlığa bürünen Nişantaşı, bugün Türkiye’nin en gözde mekanlarının hizmet verdiği bir semt oldu.
Bebek de 10 yıl öncesine kadar kendi halinde bir semtti. Pazar gezmelerinin olmazsa olmazı olan Bebek’te en popüler mekan Bebek Kahve’ydi. Fakat Lucca açıldıktan kısa bir süre sonra, semtin çehresi bir anda değişti. Lucca’nın hizmet vermeye başladığı yıllarda sadece balıkçıların olduğu Bebek’te, bugün İstanbul’un en ünlü kafe zincirlerinin şubeleri yer alıyor.
Amerika’da eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşen Cem Mirap’ın, mahallelinin buluşma noktası olsun diye açtığı Lucca, Türkiye’de adı çok bilinen mekan oldu; Bebek’in ününe ün kattı. Geçen hafta verdiği özel bir davetle 10’uncu yılını kutlayan mekanın, popülerliğini yitirmeden bu
Sosyal hayatın önemli duraklarından olan Nişantaşı’nda, bu kış Cook Shop dolup taşıyor. Cook Shop Nişantaşı, en makul fiyata yemek yiyebileceğiniz ender mekanlardan Mim Kemal Öke’de yer alan Delicatessen’de ise her daim muhabbet hakim. Burası Nişantaşı kadınlarının özellikle tercih ettiği yer. Hem alışveriş yapıp, hem de yemek yiyebileceğiniz yerlerden.
Salı geceleri ise Corridor’da eğlence zamanı. Corridor’un özellikle Türkçe geceleri dolup taşıyor. Şarkılar şahane, tabii ki kalabalığın içinde eğlenmek istiyorsanız. Bazen öyle bir doluyor ki, pasajın içinde bile yürümek mümkün olmuyor.
Nusr-et’in Nişantaşı hali ise Etiler kadar olmasa da hatrı sayılır bir müşteri kitlesine
servis veriyor. Nusr-et’in hamburgerinin
tadına bakmanızı öneririm.
Virginia Angus, Nişantaşı’nda geçen kışın en favori etçisiydi. Burak Atay’ın Eminönü’ndeki Virginia’sı da geçen günlerde Nişantaşı Valikonağı Caddesi’nde hizmet vermeye başladı. Ferit Şahenk’in ortak ortağı Virginia’nın etlerini mutlaka deneyin.
Hem ucuz, hem de lezzetli.