“Aile içi şiddete” tanık olmuş, tahribatını iliklerine kadar yaşamış bireylerin sürgit başarısız ve bunalımlı bir yaşama mahkum olması Allah’ın emri değil!..
Tamam... Tat tuz kalmaz, her şey daha zorlaşır ama kimileri içe kapanmak yerine yeteneklerini şahlandırıp tuttuğunu kopararak tepki verir bu travmaya.
İşte Fenerbahçe takımının Antalyaspor karşısında sergilediği ve özellikle tribündeki “ailesinin” görmesini istediği buydu.
Galiba “aile” de hatasını anlamış, bir kısmı yoktu. Gelenlerin çiçekleri iyi de bir gün önce Beşiktaş seyircisi Fenerbahçe’nin esamesini okumazken Şenol Güneş’e küfür neyin nesiydi?
Bu sezon Fenerbahçe maçlarında geçerli olan “ilk devreyi uyumadan atlatanlar ikinci devre heyecanlı futbol izleyebilir kuralı” Antalya karşısında geçerli değildi!
Fenerbahçe başlama düdüğü ile birlikte parlamaya başladı. Sürekli yıldız ışığı vardı Fenerbahçe’de... Çünkü bir yıldız parlamayı bıraktığında diğeri ışıldıyordu.
Önce Aatif göz kamaştırdı. O söndüğü anlarda Soldado-Giuliano’dan oluşan hücum merkezi, onlar göz kırptığında Dirar ortaya çıktı. Hatta Antalya’nın oyuna döndüğü ilk yarının son dakikalarında Volkan bile katıldı...
İlk gol 14. dakikadaydı. Fenerbahçe’nin i
Rezaletin “mantıklısı” olur mu bilemem!.. Ama Perşembe gecesi Saraçoğlu stadında sergilenen versiyonu, öylesine “gerekçesiz” gözüküyor ki, altında bilmediğimiz/tahmin edemediğimiz çok ciddi gerekçeler olmalı!
Bir taraftar, her türlü avantaj kendi takımındayken neden elenmiş/mahvolmuş taraf gibi “ne olacaksa olsun” moduna girip intihar psikozuyla rakibe saldırır?
Cinnet demeyin sakın... O bireyseldir. Sahanın dört köşesinde ve kulübe arkasında aynı anda ortaya çıkamaz quantum mekaniğindeki parçacıkların mesafe ötesi iletişimindeki gibi.
Stadın dört yanını provoke edecek bir mesele yok ki çimenlerde!
Sebep nedir o zaman?
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a göre, bu bir kitlesel davranış bozukluğu değil, 3 Temmuz’un devamı niteliğindedir.
Resmen “suç duyurusunda bulunuyor” sayın Başkan.
Hani, “rekabetin dibine vuracağımız” haftaları hayal ediyor ve “ne mutlu bize, ligin bitmesine beş hafta kala dört şampiyon adayımız var” diyorduk ya...
Alışmadık başta şapka durmuyordu ama!
Bu kadar heyecan fazla geldi futbolumuza ve Ziraat Türkiye Kupası yarı final rövanşında patladı.
Neden?..
Fenerbahçe ve Beşiktaş istediği kadar Lig şampiyonluğu şansından bahsetsinler, an itibarıyla avuçlarındaki kuş Türkiye Kupası’ydı ve “eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyi olduğu için” yarı final rövanşının gergin olacağı belliydi.
Üstelik ilk maçta örneği de yaşanmıştı.
Dün akşam Kadıköy’de üç kırmızı kartlı 2-2’lik maç kaldığı yerden devam etmedi, rezaletin dibine vurdu ve maç iptal edildi...
Açıkça söyleyelim mi?
Delikanlılık onlarda!.. Cesaret onlarda... Hakkaniyet, insanlık, açık sözlülük, hepsinin dibidir kendileri... Arada bir ofsayta düşüyorlar, bu “meziyetleri” bitirimlik, pervasızlık, küstahlıkla karıştırılıyorsa, “onlara kafayı takmış adamların” yarattığı imajdır sebebi!..
Yani bizim...
İyi de... Haftanın değil, sezonun maçı oynanıyor Galatasaray ile Başakşehir arasında; sahadan “sağa sola direktif yağdırmak, hakeme ayar vermek” gibi ne futbolla ne de futbolculukla alakası olan iki “tuhaf olayın” biri Arda imzalı, diğeri Emre...
Neden sizce?
Adebayor da tartıştı topsuz alanda arkadan gelip üstüne çıkan rakibiyle. Ama orada kaldı. Gidip saha kenarındaki emniyet güçlerine falan şikayet etmedi kimseyi... Kulübeden cep telefonunu alıp dayısını aramadı.
Ama Emre Belözoğlu ve Arda Turan “ayrıcalıklı” olduklarına inanıyorlar bu alemde.
Kimse merak etmesin!.. Fenerbahçe, “deplasman şampiyonluğu” yolundan milim sapmadan rakip sahalarda kazanmaya devam ediyor. Gerçi bu unvanın karşılığında bir kupa yok ama Süper Lig’in zirve yarışındaki matematiksel şansını korumak gibi “amorti” ile idare ediyor hiç olmazsa.
Tam bu noktada içi sızlıyor Fenerbahçelilerin!.. Ah geçmişteki o saçma puan kayıpları olmasa.
Sivas galibiyeti özeline gelirsek... Sivas’ın da hayli katkısı vardı Fenerbahçe’nin üç puanında.
Bir kere Samet Aybaba Robinho’yu kulübede oturtup “Dünya yıldızlarını yedek tutma konusunda” Valbuena’sız Fenerbahçe ile eşitlemişti durumu.
Sonra maçın ilk devresinde olsa da Başakşehir’i, Beşiktaş’ı, Galatasaray’ı yendiği “topu rakibe bırakma” taktiğini aynen Fenerbahçe için de tercih etmişti.
Lakin artık düşme veya zirve ihtimali kalmamış hedefsiz Sivasspor’un kontratakları hakkıyla sonuçlandıramayacaklarını hesaplamamıştı muhtemelen. Oysa geçen hafta Konya’dan beş yiyen Sivas mesajı açık açık vermiş, eleği duvara asmıştı.
Bir ihtimal Fenerbahçe galibiyeti ile sezonu tamamlamak için toparlanabilirlerdi... Evet, o arzu Sivas’ı ilk devrede en az Fenerbahçe kadar rakip kale önüne getirdi, ancak rehavet gole izin
Muhtemelen şampiyonu belirleyecek Galatasaray- Başakşehir maçından önce Başakşehir teknik direktörü Abdullah Avcı’nın ağır bir “Arda Turan sorunu” yaşadığı doğrudur.
Oynatsa bir türlü, oynatmasa bir türlü!
Zaten konu bağlamında “tek doğru” da budur!..
Yoksa...
Avcı’nın Ali Sami Yen tribünlerinin olası tepkisinden çekindiği, Galatasaray taraftarının rakip formalı Arda Turan’ı istemediği falan tümüyle palavra...
Başakşehir’in Hocası, Arda Turan’ı kadroyu alıp almama kararını vermek için kafa patlatıyorsa bunun sebebi tribün baskısı değil Arda Turan’ın formudur.
Bizim dilimizde tüy, kalemimizde mürekkep bitti “bu ne tatsız futbol” yakınmalarından ama Fenerbahçe’de hem alan memnun hem satan!..
Sayın Aziz Yıldırım, “seçilirsem Aykut Kocaman’la devam” diyor.
Daha iyisi can sağlığı demek ki...
Aykut Kocaman, Fenerbahçe’nin oynadığı futbola toz kondurmuyor.
Sıfırdan başlasa aynı rotayı tutturacak yani.
“Şıracı”, “Bozacı” memnun... Ya “müşteri”?
“Ah bir de tribünler olmasa” ne güzel idare edecekler Fenerbahçe’yi!
Kazanmak güzel de... Fenerbahçe’nin birbirinden madalyonun iki yüzü kadar farklı iki devredeki futbolu, iyice altını çizdi ki, bu takım bazı frenleri olmasaydı finişe altı hafta kala ligin “Baş altı” klasmanında mücadele etmez, öndeki üç rakibinin yenilmesini beklemek yerine kendi kaderini kendi çizerdi.
İspat mı?.. Maçın ilk devresi Aykut Kocaman’ın sistemiydi.
İkinci devre hoca sistemi zorladı. Prensiplerine aykırı işler yaptı.
Ve sonuç ortada.
Perişan bir ilk devre, ikinci yarıda oynayan, sonuç bulan Fenerbahçe.
HHH
“Kadıköy’de kötü, deplasmanda iyi oynuyor” efsanesi de palavra.