Hani, “rekabetin dibine vuracağımız” haftaları hayal ediyor ve “ne mutlu bize, ligin bitmesine beş hafta kala dört şampiyon adayımız var” diyorduk ya...
Alışmadık başta şapka durmuyordu ama!
Bu kadar heyecan fazla geldi futbolumuza ve Ziraat Türkiye Kupası yarı final rövanşında patladı.
Neden?..
Fenerbahçe ve Beşiktaş istediği kadar Lig şampiyonluğu şansından bahsetsinler, an itibarıyla avuçlarındaki kuş Türkiye Kupası’ydı ve “eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyi olduğu için” yarı final rövanşının gergin olacağı belliydi.
Üstelik ilk maçta örneği de yaşanmıştı.
Dün akşam Kadıköy’de üç kırmızı kartlı 2-2’lik maç kaldığı yerden devam etmedi, rezaletin dibine vurdu ve maç iptal edildi...
Açıkça söyleyelim mi?
Bu sezon stadı ikinci defa dolduran Fenerbahçe taraftarı, özellikle korner bayrakları çevresindekiler böyle istedi.
Gelmediler gelmediler, geldiklerinde Fenerbahçe’yi mahvettiler.
Bırakın ayıbı günahı, hiçbir hesaba kitaba sığan iş değildi taraftarın sahaya eşya atması, rakip oyuncuyu, rakip hocayı nişangah yapması. Ne Fenerbahçe kaybeder durumdaydı tüm bunlar yaşanırken, ne de kaybetme ihtimali vardı. Rakip on kişi kalmış, ilk maçın 2-2lik beraberliği cepteydi. Yahu Beşiktaşlı futbolcular bile birbirleriyle tartışıyorlardı artık. O kadar belliydi sonuç.
Yani Fenerbahçe taraftarı izin verse Fenerbahçe muhtemelen finaldeydi.
Oysa her iki takım da oynamak için çıkmışlardı sahaya.
Nereden anlaşılıyordu?.. Hem Şenol Güneş hem de Aykut Kocaman Kupa maçındaki Fatih Terim’in dramatik rotasyonundan ders almışlar, takımı sağlam ve ofansif kurmuşlardı.
Lakin niyet ile gerçek örtüşmedi.
Oynamaktan çok rakibi kollayan, itişip kakışmayı çare gören kötü bir futbol vardı sahada ve dakikalar ilerledikçe gerilim yükseldi. İşin kötüsü Fenerbahçe taraftarı da Quaresma’nın her iki taraftan attığı kornerlerde çakmak ve anahtar atarak yol verdi bu gerilime... Destekledi. Katkı yaptı.
30. dakikada kaptırılan toptan sonra Josef’e basan Pepe’nin kırmızı kart görmesiyle hem belgelendi hem de ilk yarı için zirve yaptı gerilim.
Artık sahadaki Kupa yarı final rövanşı değil, üç kırmızı kartlı ilk maçın daha çirkin bir tekrarıydı.
Karşılaşmanın ikinci yarısına hâlâ oynamak niyetiyle Vida ve Lens’i alarak başlayan Beşiktaş Hocası Şenol Güneş’in 56. dakikada kafasına gelen cisimle yere düşmesi işin bittiği noktaydı.
Üstelik o sırada Fenerbahçe’nin hocası “yapmayın” diye öne atmıştı kendini.
Sanki bilinmez bir el tribünleri yönlendiriyor, taammüden rezalet istiyordu. İstediğini de yaptı. Maçtan sonra Şenol Güneş hastaneye yattı, futbolumuzun tımarhaneye ihtiyacı var.
Olaylar üzerine hakemler ve Beşiktaş soyunma odasına girerken o sırada arbede çıkan soyunma odası koridorlarına bir manga polisin yetiştirilmesi, ölmüş futbolun cenazesine koşan tören kıtasıydı sanki.
Evet... Korkulan ama sakınılamayan olaylarla sanki komplo kokan ve büyük bir ihtimalle altından başka işler çıkacak olan eksantrik şekilde bitti bu iş.
Toplu cinnet gibi sona erdi. Üzdü, utandırdı, tiksindirdi.
Yazık! En başta Fenerbahçe’ye... Sonra hepimize.. Yani bu ülkeye.
Sebebi ve faili belli olur umalım.