Bir terslik var Fenerbahçe’de!..

31 Mayıs 2019

Fenerbahçe’nin büyüklüğünü anlamak için rahmetli İslam ağabeyimizin yazılarını hatırlamak yeterlidir... Ama bugünü bilmek, yarını tahmin edebilmek istiyorsak, sezon sürerken sahada olan bitene, şu günlerde gelen gidene odaklanacağız değil mi?
Otuz dört hafta sahaya baktık; bakmaz olaydık!..
Yazdık... İçimiz acıyarak.
Sezondan elimizde kalanı toplasak, korku-gerilim öykülerinden oluşan sevimsiz bir külliyat çıkar ortaya.
Bizimki tanıklık. Günahı vebali Fenerbahçe takımının boynuna.
***
Neyse... Bitti de kurtulduk.

Yazının Devamı

‘Topal’a yuh çekiyorum yönetim sen anla’!..

28 Mayıs 2019

Sadece kulüplerin velinimeti değildir taraftar... Yazılı/görsel medyanın da bir numaralı müşterisidir, dolayısıyla şiddet hariç ne yapsa otomatikman “haklıdır”!
Kulüpler kadar olmasa bile, kaçınılmaz şekilde ince kıyım bir popülizmle koruma altındadır.
Malum; reyting/tiraj meselesi!
Tamam... En iyisini onlar bilir, en mükemmel seçimi onlar yapar, en kral tepkiyi onlar koyar.
Peki, anladık!
Ama bir yere kadar.
Ne yani... Tercih tribünün diye Saracoğlu Stadında Mehmet Topal’a konan zalim tepkiye hak verecek halimiz yok değil mi?

Yazının Devamı

Kâbus bitti!..

27 Mayıs 2019

Pilotların tüyleri diken diken eden “hiçbir uçak havada kalmaz, öyle ya da böyle mutlaka iner” kara mizahındaki gibi, hiçbir kabus da ebediyen sürmez.
İster burun üstü, ister teker... Öyle veya böyle; biter!
Fenerbahçe’ninki de bitti işte... Düştü/düşecek derken son anda heybetinin rüzgarını yakaladı, hedefi pas geçti ama yaralı bereli de olsa kondu Kadıköy’e...
Artık sıra içerdeki “yolcu” futbolcuların tahliyesi ve ait olduğu göklere yeniden yükselmek için “atlatılan büyük vartanın” sebeplerini bulmak, onarmakta.
Fenerbahçe “deplasman fatihi” Antalyaspor’a karşı 4-6-0 çıktığı maça agresif hatta yırtıcı bir futbolla başladı. Amaç rakibi top kaybına zorlamak, kazanılan her topla hızlı ve dikine hücum etmekti.
Başardı da... Ama sadece kısa bir süre. 13. dakikada Zajc’ın golü geldi. Ama genç ve diri rakibi karşısında bunu çok sürdüremedi. Rakibin direnci Fenerbahçe’yi tüketip lig ortalaması performansına döndüren şeydi.
Antalyaspor oyuna ağırlığını koydukça Fenerbahçe’den geriye dağınık ve seyrek baskı ile arkaya yaslanmak kaldı... Skoru korumaya kalktı, defansını beşledi. Onu bile yapamadı. Volkan’ın kurtardığı iki pozisyon ve direkten dönen bir şut ardından Mevlüt’ün

Yazının Devamı

Anladıysam arap olayım!

24 Mayıs 2019

Şampiyonluk Kupası için canı gönülden tebrikler Galatasaray’a ama... Hayatın doğal akışına uymayan ve benim aklımı kurcalayan ufak tefek şeyler var bu sezonda.
Sinek kadar... Minicik... Lakin çorbada.
Tamamında değil... Sadece son yedi haftası mide bulandırıyor.
Yani Süper Lig’e verilen yirmi günlük Milli Maç ve Yerel İdareler Seçimi molasını takip eden bölüm.
Fenerbahçe Başkanı sayın Ali Koç “bu düzen kurgulanmış” diyor ya...
Şayet kurgu varsa... Yarısı sayın Koç’un kastettiği gibi “Galatasaray’ı şampiyon yapan hakem desteği”, diğer yarısı Başakşehir’in “taammüden” frene basması sanki.
***

Yazının Devamı

Hâlâ “büyük” Fenerbahçe

21 Mayıs 2019

“Büyük olmak” sadece şampiyonluk kazandırmaz takımlara… Çok zor bir sezonu bile kendine yakışan şekilde alnın akıyla bitirmesini de sağlar.
Tıpkı Fenerbahçe gibi…
Bir kere düşme hattının dizilişini etkilememek için Erzurum’da elindeki en iyi kadroyla sahaya çıktı.
Sonra gelecek sezon kalıp kalmayacakları belli olmayan futbolcuları hiçbir motivasyon sebebi olmasa bile istekle oynattı o “büyüklük”…
Yüksek rakıma, çılgın gibi dipten kurtulmaya çalışan rakibe rağmen sonuna kadar mücadele ettirdi.
Ve kazandırdı.
Bu sezon çok şey kaybetti Fenerbahçe…

Yazının Devamı

G.Saray marşı çalan düdükler!..

17 Mayıs 2019

Eğri oturup doğru konuşalım... Söz konusu yarışma ise Galatasaray tek kelime ile “mükemmel” durumda. Türkiye Kupası’nı müzeye koydu, Şampiyonluk Kupası’nı almak için geri sayımda.
Heyecandan burun direkleri sızlamalı, mest olmalı Galatasaraylılar değil mi?
Hayır... “Defans” yapıyorlar!
İki sebepten... Birincisi ligin zirvesine “hakem dokunuşunun” etkisi onların da malumu ve endişe ediyorlar Başakşehir maçında hakemin rakibe dokunmasından.
İkincisi ise imaj meselesi...
Sohbetlerdeki suçlamalara cevap yetiştirmek, sosyal medyadaki veryansına çare bulmak için uğraşıyorlar harıl harıl.
Tezleri aynen Başkan’ınki gibi... “Her maçı bileğimizin gücüyle kazandık”!

Yazının Devamı

Uçuk/kaçık ama açıklayıcı!

14 Mayıs 2019

İster “uçuk” bulun, ister “kaçık”!.. Ama unutmayın ki, hiçbir futbol adamının “sözün bitti yer” dışında tarif getiremediği “içinde debelendiğimiz futbol gerçekleri” kadar aykırı değildir benim “Başakşehir lige verilen milli maç ve seçim arasından sonra şampiyon olmaktan vaz geçti” teorim.
Üstelik doğumundan bu yana birkaç haftada iyice gürbüzleşti!
En son, Ankaragücü karşısına çıktığı “ilginç” kadro ve Avcı’nın Arena gerilimini kışkırtacak kulübeli/koridorlu beyanlarıyla daha da palazlandı.
Başakşehir, Pazar günü Arena’da gereksiz bir penaltı veya kırmızı kartla Galatasaray’ın işi kolaylaştırırsa “fantezi” veya “teori” olmaktan çıkar, sebebi üzerine yıllarca kafa patlatılacak bir olgu haline gelir.
Tersi yaşanır, sabık lider Galatasaray’ı devirecek bir performans ortaya koyarsa çöker...
Hakemlere kalmaz bu sefer...
Çünkü onların suyu çıktı.

Yazının Devamı

Hepsi birer Sergen!..

12 Mayıs 2019

“Kırık” başladı maç!.. Bir saat önce futbolun korkulu rüyası insani bir dram yaşanmıştı ve işin taraftarlığı olmazdı. Galatasaraylı Emre’nin kırılan bileğindeki kadar olmasa da her futbolseverin yüreğinde bir sızı vardı.
Kim bilir; belki de bu mesleki dehşetin etkisiyle ilk gole kadar renksiz, tatsız bir Fenerbahçe oldu sahada. Kadıköy’de beklenen rahatlık ve coşkudan uzaktı sarı-lacivert takım.
Çünkü Akhisarspor öyle istemişti. Topu bırak, kapalı savunma yap, bu arada Manu’nun hızıyla şansını dene ve maçın sonlarında bir gol atarak küme düşmeni ertele fikrindeydi konuk ekip.
Fenerbahçe topa sahipti ama yaratıcılıktan uzaktı.
Çözüm Ersun Yanal’dan değil, rastlantı eseriydi!.. Mehmet Topal onuncu dakikada sakatlanıp çıktı, Moses girdi. Ersun Yanal’ın doğrusu, Eljif’i Topal’ın yerine çekip aynı tatsız takımı korumak yerine Jailson’u tek bırakıp dizilişi 4-1-4-1’e çevirmesiydi.
O andan itibaren yavaş renklenmeye başladı Fenerbahçe’nin oyunu.
İyi mi oynuyordu; hayır... Ama keyif veren pozisyonlu ve hızlıydı. İkinci yarıda eser kalmayacak “kompakt” bile denirdi futboluna.

Yazının Devamı