Pilotların tüyleri diken diken eden “hiçbir uçak havada kalmaz, öyle ya da böyle mutlaka iner” kara mizahındaki gibi, hiçbir kabus da ebediyen sürmez.
İster burun üstü, ister teker... Öyle veya böyle; biter!
Fenerbahçe’ninki de bitti işte... Düştü/düşecek derken son anda heybetinin rüzgarını yakaladı, hedefi pas geçti ama yaralı bereli de olsa kondu Kadıköy’e...
Artık sıra içerdeki “yolcu” futbolcuların tahliyesi ve ait olduğu göklere yeniden yükselmek için “atlatılan büyük vartanın” sebeplerini bulmak, onarmakta.
Fenerbahçe “deplasman fatihi” Antalyaspor’a karşı 4-6-0 çıktığı maça agresif hatta yırtıcı bir futbolla başladı. Amaç rakibi top kaybına zorlamak, kazanılan her topla hızlı ve dikine hücum etmekti.
Başardı da... Ama sadece kısa bir süre. 13. dakikada Zajc’ın golü geldi. Ama genç ve diri rakibi karşısında bunu çok sürdüremedi. Rakibin direnci Fenerbahçe’yi tüketip lig ortalaması performansına döndüren şeydi.
Antalyaspor oyuna ağırlığını koydukça Fenerbahçe’den geriye dağınık ve seyrek baskı ile arkaya yaslanmak kaldı... Skoru korumaya kalktı, defansını beşledi. Onu bile yapamadı. Volkan’ın kurtardığı iki pozisyon ve direkten dönen bir şut ardından Mevlüt’ün savunma hatasından bulduğu beraberlik golüyle de bitmedi Antalyaspor’un iştahı. Çünkü Fenerbahçe’nin transfer ümidi Eljif, yerini beğenmemiş çiçek gibi solarak son maçında pas hatası rekoru kırıyor, bu da başta Mehmet Ekici, Zajc’ın, Moses’ın verimini düşürüyordu. Önde tehlike yaratamayan Fenerbahçe’ye kendi kalesini savunmak gibi edilgen bir futbola mahkum kalmıştı.
İlk yarı Antalyaspor’un kaçırdığı gol pozisyonlarıyla bitti.
İkinci yarıya Hasan Ali ile İsmail’i değiştirerek başladı Ersun Yanal.
Ama görüntü pek değişmedi. Geride derin boşluklar bırakan Fenerbahçe mağlup duruma düşmekten, Hamilton’un yüzde yüzlük bir pozisyonu kaçırmasıyla kurtuldu.
Maçın bitmesine yirmili dakikalar kala Ersun Yanal, Zajc’ı çıkarıp sakatlığı düzelmese de Mehmet Topal’ı aldı ve Eljif’i daha verimli olacağı öne sürdü... Bu hamle maçın kader noktasıydı. Bir dakika geçmeden Eljif’in galibiyet golü geldi.
İkinci gol Fenerbahçe’yi altıncı sıraya yükselmesine, Moses’in üçüncü golü ise -2 gibi tarihte görülmemiş averajını sıfırlamasına sebep oldu.
Ardından Mehmet Topal’ın sakatlığının nüksetmesi, çıkmak istemesi, taraftarın tepki göstermesi, Ersun Yanal’ın araya girmesi gibi “biraz ayıp biraz hüzün kokan” sorunlar var ama Topal’ı kaybetse de son maçı kazanmak ciddi bir teselli Fenerbahçe için.
Çünkü her teselliye ihtiyacı var.
Kapısından coşku ve keyif umuduyla girdiği lunaparkta “yanlış tercih yaparak” korku tüneline dalan, çıkışı bir türlü bulamayan Fenerbahçe’nin imdadına ligin bitiş gongu yetiştiği için rahatlamasın hiçbir Fenerbahçeli.
Şimdi önemli olan kabusun yeni güne nasıl yansıyacağıdır...
Acaba etkisinden kurtulamayıp gergin ve tatsız mı olacak, yoksa tazelenip eski günlerine mi kavuşacak?
Açıkçası; her şey yönetime bağlı. Önce söylem, sonra eylemdir kitlelere kötü günleri unutturacak.
Gerilimin, sıkıntıların geride kaldığına hem kendini hem de sevenlerini inandıran bir Fenerbahçe için bu sezon kötü bir rüya olarak geride kalır; aksi halde kabustan uyanışın “büyük kabus” içinde berbat bir aldatmaca olduğu anlaşılır.