Şükrü Saracoğlu karanlığında şampiyonluk kupası almaktan çok daha keyifli/anlamlı/can yakan bir Kupa oldu Galatasaray’ınki!...
Çok daha kıymetli...
Eller boş kalacaktı; dev gibi kupayla doldu...
Avrupa cezası iki sene olacaktı; biri silindi bile.
Bir de Fenerbahçe’yi boş göndermek vardı ki, tadına doyamadılar mutlaka.
Bravo Galatasaray’a... Ve yazıklar olsun sahadaki gayrı ciddi adamla talebelerine... Fenerbahçe’yi onlara mahkum edenlere de yazıklar olsun.
Maç başladığında Kupa’yı isteyenin Galatasaray olduğu çok net anlaşıldı. Fenerbahçe bitse de gitsek havasındaydı. O kadar ki, ilk yarıda Fenerbahçe’nin nadir bir akını sürerken Volkan hakemle tartışıyordu.
Yazıya tersten başlayıp kişisel tahminimi başlık yaptığıma göre, gerekçesini de hemen yazmak zorundayım:
Kupayı Fenerbahçe alır, çünkü Galatasaray bu kupayı kazanmak zorundadır!
Mecbur sarı kırmızılılar…
Beş hocalı berbat bir sezon sonunda biraz olsun taraftarın gönlünü almayı falan geçin...
UEFA’nın Avrupa cezasına mahsup edebilmek için mecbur.
Sendeleyen yönetimini ayakta tutabilmek için mecbur.
Diyeceksiniz ki, fena mı işte!.. Al sana motivasyon. Ekstradan adrenalin.
Herkes gibi ben de Fenerbahçe’deki “üst akıl” fazla üste çıktı ve tavana vurup tepe üstü düştü sandım Mahmut Uslu’nun Galatasaray’a yüklendiğini görünce!
Önce anlam veremedim…
Elbette doğruluk payı olabilirdi, “Galatasaray 3 Temmuz süreci sayesinde 3 sene avantadan şampiyon oldu” cümlesinde… Kumpastaki Fenerbahçe’den doğan boşluktan Galatasaray yararlanabilirdi.
Lakin bu durum tespitini, amiyane “avanta” kelimesiyle zenginleştirip, rakibi aşağılama boyutuna itmenin ne zamanı ne de yeriydi.
Hem, kime neydi?..
Kumpası Galatasaray mı kurmuştu?
Galatasaray o günlerde paralelciler ve Aziz Yıldırım’dan başkasının bilmediği tuzağı hissedip ligden mi çekilecekti yani?
Uzayda aynı yönde aynı hızla yol alan iki cisimden biri öndeyse, arkadakinin yetişme ihtimali teorik olarak sıfırdır.
Ama burası Dünya... Türkiye... Süper Lig.
Yerçekimi var, sürtünme var, sürtüşme var, rakip var, fiziki ve psikolojik parametreler var.
Yani, kontrol Beşiktaş’ta olsa da Fenerbahçe pozisyonunu koruyup “yakalarsam geçerim” mesajı vererek en doğru işi yapıyor.
Bir başka deyişle “aktif bekleme” Fenerbahçe’ninki!
Peki, Fenerbahçe aktif de taraftarı pasif mi?..
Üç hafta kala üç puan farkla şampiyonluk peşindeki takımın şık ve konforlu stadı niye dolmuyor güneşli bir Pazar günü? Köşeler açık, koltuklar eksik?
Beyaz TV’nin Derin Futbol’u, Trabzon’da çizgi hakemine saldıran çocuğu (!) dayısıyla birlikte ekrana çıkardı...
Ama ne endişelerle!..
Ertem Şener “suçun ve suçlunun reklamını yapıyor” demesinler diye olaya gazetecilik penceresinden bakılması gerektiğini defalarca belirtti, Öcalan ile röportaj yapmış meslek büyüklerini hatırlattı, “para falan vermediklerini” neredeyse yemin billah yineledi.
Çok haklıydı... Bıçak sırtı bir işti ve eleştirmesi çok kolaydı.
Herkesi kıyasıya eleştiren, hatta yerin dibine sokan bir programda, iki katı vahimdi futbol saldırganına söz hakkı vermek. Maazallah sırça köşke dönerdi sonra.
Demek herkes çekiniyor eleştirilmekten.
En atarlar/giderler bile.
Trabzonspor-Fenerbahçe maçında yaşanan rezalet zinciri sonrası, ev sahibine verilecek “seyircisiz oynama” cezası çok uzun süreci kapsayabileceği için yeni adaletsizlikler getirebilir ortaya!
Nasıl mı?.. Anlatayım:
Bu maçın mağduru kim?
Fenerbahçe...
Diyelim ki, yarım sezona yakın ceza aldı Trabzonspor...
Kalan maçlarda denk gelmiyor ama yeni sezona sarkacak cezanın muhtemelen bir iki tanesi Fenerbahçe’nin şampiyonluk yarışındaki rakiplerine rastlarsa, Fenerbahçe bir daha mağdur olmayacak mı Trabzonspor ile karşılaşacak rakiplerinin avantaj sağlamasıyla?
Suç işleyenin cezalandırılmasıyla “üçüncü şahısların” yarar sağlaması yerine, doğacak avantajların suçun mağduruna yöneltilmesini emretmez mi mantık?
Karadeniz’in doğusundan İstanbul Boğazı’nın ilk boğumuna manifesto gibi bir mesaj yolladı Fenerbahçe:
“Trabzonspor sana dedim, Beşiktaş sen dinle”!
Evet... Bakmayın maçın resmen bitmediğine... Bırakmadı yarışı sarı-lacivertliler. Liderle farkı bir galibiyete indirdiler.
Biten Trabzonspor!
Fenerbahçe’ninki ise büyük “hüner”!..
Ama bu skorda, hocasıyla, takımıyla, taraftarıyla Trabzonspor’un hakkını da yememek lazım!
Trabzonspor’un geçmiş kadroları, apoletleri, zaferleri futbol tarihimizde sonsuza dek duracak ve bir gün mutlaka en az onlar kadar büyük harflerle yenileri yazılacak ama üç büyüklere kök söktürdüğü o devirde, hamsi sürüleri kendiliğinden atlardı sandala be...
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, ekrandaki spor medyasına “Allah yarattı” demeden girişince, tasası benim posta kutuma düştü sanki!.. Resmen fazla mesai yapıyor günlerdir.
Ters Köşe’yi ters köşeye düşürme ataklarında yöntem belli:
“Hani sen meslektaşlarına toz kondurmazdın”?..
İyi de… Aziz Yıldırım felaketine uğrayanların çoğu meslektaşım değil ki!
Bir kısmı açık açık ilan etmiş “biz burada şov yapıyoruz” diye… Popülaritesini sporla destekleyen eğlence programı olduklarını deklare etmişler.
Sporun hoşgörüsüne, özgürlüğüne ve geniş eleştiri alanına sığınıp bu memlekette hiçbir kimsenin kaldıramayacağı alay, aşağılama, üstten konuşma ile göze batıp, gözde olmuşlar.
Diğer kısmı, hayatlarında bir defa bile tek sayfalık basın meslek ilkelerini okumamış emekli topçu, kızaktaki hoca, tekaüt olmuş hakem Vs…