Beyaz TV’nin Derin Futbol’u, Trabzon’da çizgi hakemine saldıran çocuğu (!) dayısıyla birlikte ekrana çıkardı...
Ama ne endişelerle!..
Ertem Şener “suçun ve suçlunun reklamını yapıyor” demesinler diye olaya gazetecilik penceresinden bakılması gerektiğini defalarca belirtti, Öcalan ile röportaj yapmış meslek büyüklerini hatırlattı, “para falan vermediklerini” neredeyse yemin billah yineledi.
Çok haklıydı... Bıçak sırtı bir işti ve eleştirmesi çok kolaydı.
Herkesi kıyasıya eleştiren, hatta yerin dibine sokan bir programda, iki katı vahimdi futbol saldırganına söz hakkı vermek. Maazallah sırça köşke dönerdi sonra.
Demek herkes çekiniyor eleştirilmekten.
En atarlar/giderler bile.
***
Biraz futbol oynayıp bıraktıktan sonra takım elbise ve kravatla stüdyoda oturanlardan “ana fikir olarak” pek farkı olmasa da çocuk tehlikeliydi!.. (Nasıl çocuksa artık; babası yaşında adama Bengal Kaplanı gibi sinsi ve ani saldırıyor, ölsün diye kalbine tekme atıyor yerdeyken)
Saçmalarsa tamam da; ya makul ve mantıklı şeyler söyleyip hakemlerin dövülesi yaratıklar olduğuna ikna ederse bizi!..
Allah’tan korkulan olmadı.
Sadece biraz hüzün ve umutsuzluk bıraktı izleyenlerin yüreğinde; o kadar.
O hakemleri düzeltmek istiyordu, hekimler de onu düzeltecektir.
Faydası bile oldu bir yandan!.. Sonuçta bir futbol saldırganı ile onu destekleyen ailesinin profili ortaya çıktı Derin Futbol sayesinde.
***
Acıklı ama gerçek bir profil.
Dayısının ifadesiyle “ya uyuşturucu içecek, ya stada gidecek gençlerden biriydi o. Yine yapardı. Sadece detaylarda pişmanlığı vardı! “Ah keşke hakemin yüzü ona dönük olsaydı” da öyle dövseydi!
Şimdi... Bu gençlerden “epey” daha varsa, aileleri de onları destekliyorsa, hele oran yüzde onları aşıyorsa, futbol dahil her türlü sosyalleşme yasak olmalı orada...
Tehlikeli çünkü. Mağdurlar mezara, çocuklar hapse gidip aileler intikam arayacaksa, olmaz olsun futbol.
***
“Haberi çocuktan al” derler ya... Bir kez daha apaçık anladık ki, sorun futbolda değil kafalardaydı.
Yani, kimsenin hata yapmadığı, langırt masasındaki tahta bebekler gibi durduğu bir ortam dışında, bu kafa faturayı birilerine keserdi.
Çözüm neydi peki? Kusursuz hakemler mi?
Valla o da kesmez... Saldırmak isteyene futbolda suçlu çok! Bu bir hatalar oyunu olduğuna göre... Kimse kalmasa “bizimkiler” var.
O zaman sorun kimdeyse çözüm onda olmalı... Yani Çocukta.
Peki neresinden başlamak lazım?
Bu sabah tiyatronun duayenlerinden Enis Fosforoğlu’nun posta kutuma gelmiş mesajını paylaşayım, enseyi fazla karartmayın -pek önemsenmeseler de- buna kafa patlatanlar olduğunu hissedin bari.
***
“Beş yıl önce ‘’Futbol Bir Oyundur’’ adlı bir çocuk projesi oluşturmuş ve geleceğin uygar seyircisini yetiştirmek amaçlı zamanın TFF Bşk.Mahmut Özgener sayesinde 40.000 Anadolu Çocuğuna ulaştırmıştım. UEFA’dan kutlama mektubu alındı. Bu proje 100.000 çocuğa hedeflenmişti. Sonra proje durdu. Biz o oyunu sahnelerken bugün sahaya atlayıp hakem döven taraftar 12 yaşındaydı demek ki. Futbol bir oyundur kültürü ile büyüse başka davranışlar sergilerdi sanırım. Sanattan spora yol vardır. Bu yol uy garlıktan geçer...”