Trabzonspor-Fenerbahçe maçında yaşanan rezalet zinciri sonrası, ev sahibine verilecek “seyircisiz oynama” cezası çok uzun süreci kapsayabileceği için yeni adaletsizlikler getirebilir ortaya!
Nasıl mı?.. Anlatayım:
Bu maçın mağduru kim?
Fenerbahçe...
Diyelim ki, yarım sezona yakın ceza aldı Trabzonspor...
Kalan maçlarda denk gelmiyor ama yeni sezona sarkacak cezanın muhtemelen bir iki tanesi Fenerbahçe’nin şampiyonluk yarışındaki rakiplerine rastlarsa, Fenerbahçe bir daha mağdur olmayacak mı Trabzonspor ile karşılaşacak rakiplerinin avantaj sağlamasıyla?
Suç işleyenin cezalandırılmasıyla “üçüncü şahısların” yarar sağlaması yerine, doğacak avantajların suçun mağduruna yöneltilmesini emretmez mi mantık?
Yönetmelik öyle demiyor ama, benim mantığım ve vicdanım, Trabzonspor kaç maç ceza alacaksa, “infazın” sadece Fenerbahçe maçlarında yerine getirilmesinden yana.
Üstelik, ceza minimal düzeyde tutulabilir kimsenin itirazı olmadan...
Ve daha önemlisi, Trabzonspor seyircisinin bu “rakibe özel uzaklaştırma kararı” ile kafayı taktığı Fenerbahçe’den bir iki sezon ayrı kalması, arayı soğutup hem futbolumuza hem de Trabzonspor’a iyi gelecektir inanın.
Strateji Volkan’a emanetse!
Bir adam düşünün; talep etmese bile zor durumdaki birine el uzatsın... Hem de rakibi olan birine...
Çıkarlarının tersine, onun daha da zor duruma düşmesini önlemek için fedakârlıktan çekinmesin.
Ne şövalyelik değil mi?
Ve aynı adam, yaptığı iyiliğin daha sevabı yazılmadan uluorta fedakârlığını açıklasın, “sayemde ayaktasın” diye el verdiği rakibini aşağılasın.
“Kaşıkla verip sapıyla göz çıkarmak” tam da bu olsa gerek!
Yanlış önceki doğruyu götürdüğü gibi, geriye “lanet olsun senin iyiliğine” tiksintisi bırakmaz mı?
İşte Fenerbahçe kalecisi Volkan Demirel’in yaptığı aynen budur.
Henüz soyunma odasına varmadan kameralara “İstesek daha çok atardık, ama Trabzonspor’u zor durumlara düşürmemek için maçı rölantiye aldık” mealindeki sözleriyle, ortada gerçekten bir “rakibin iyiliğini düşünme” durumu varsa hepsini silmiş, Karadeniz’de kendisiyle birlikte sarı-lacivert renklerden nefreti katmerlemiştir.
Sonra da soruyorlar; Trabzonspor seyircisi nefretini niye sadece Fenerbahçe’ye odaklıyor diye.
Kulüplerarası ilişkileri maçtan çıkmış terli Volkan’a bırakırsanız, çok daha beterleriyle baş etmek zorunda kalırsınız.
Nani’nin formasını ne yapacağız?
Avni Aker’de yaşananlar, “sıradan” veya “aşırı” seyirci tepkisi değil, adını sosyologların/psikiyatristlerin koyacağı çok daha vahim bir şeydir.
Aslında “yöreseli” de aşıp “toplumsal sorun” kategorisine girmektedir.
Futbol parantezine sığdırmaya çalışmak, olayları geçiştirmek ile eş değerdedir.
Tamam... Futbolda hakeme saldırmak ilk değildir. Rakip futbolculara ayakkabı atmak da öyle. Rakiplerin formasını yakmak, bayrağını indirmek sarhoş veya manyak fanatiklerin geçmişte örnekleri olan eylemidir.
Yani, Trabzon’daki gibi hepsi beraber olmasa da her birinin futbolun karanlık sayfalarında yeri vardır.
Hepsine,“hem lanet olsun hem de eyvallah” da...
Nani’nin forması üzerine gelişen“nefretin dördüncü boyutunu” ne yapacağız peki?..
Bence Avni Aker’de yaşanan davranış bozuklukları arasında en hafifi sayılacak “forma olayı” meseleyi ulusal bağlama taşıyan en ciddi belirtidir.
Tribünde Fenerbahçeli olmadığını varsaydığımıza göre, bir Trabzonspor taraftarı oyundan çıkan Nani’nin formasına talip oluyor.
Olur ya... Sonuçta Nani evrensel bir isim futbolda. Belki futboluna hayran, bir anı saklamak istiyor ondan. Ya da yeğeni falan Fenerbahçeli, ona hediye edip sevindirecek. Ticari de düşünmüş olabilir! Saklar, zamanı gelince açık arttırmaya koyar, para kazanır belki.
Bar fedaisi tavırlı bir başka Trabzonspor taraftarı, alıyor elinden formayı dürüp bükü çöp muamelesi yaparak atıyor aşağı... Ataları kurtuluş savaşında Yunan Bayrağı’na yapmadı bu muameleyi.
Bitmiyor… Nani hayranı hemşerisini dövmesine ramak var tribündeki “öfkeli gencimizin”!.. Çevredeki taraftarlar çoktan dövülmesi gerektiğine inanıyorlar Nani’den forma isteyen adamın ama kurt sürüsündeki “beta” bireyi gibi teslim olmuş tavrıyla yırtıyor adam.
Yine bitmiyor... Suçu büyük! Cezası ölüm belki... Linç edilecek zavallı... Görevlilerin uyanıklığı ile tribünden apar topar kaçırılıyor da hemşerilerinin elinden zor kurtuluyor.
Yani bir tür “vatana ihanet” olarak algılıyor Trabzon tribünleri rakip takımın formasına kıymet vermeyi!
Şimdi... Kimse mağlup olmuşlar, dolduruşa gelmişler, kızgınlar falan demesin.
Trabzon’u bilmem ama stattaki binlerce kişi, “kimin taşıdığı fark etmez”diyerek “rakip takımın formasını giyenlerin katli vaciptir” fikrinde olmalı ki, o formadan anı/hediye veya rant çıkarmak isteyen komşusunu linç edecek durumda.
Yanlarında silah olsa, hakemler ve rakipten bir tane sağ adam kalmaz hani.
Bunu futbol üzerinden veya rekabet başlığı altında izah edemezsiniz.
Zaten izah etmenize de gerek yoktur. O bilim adamlarının işidir.
Devlet adamlarına, güvenlikçilere, hukukçulara düşen, sebebi ne olursa olsun, bu tür ilkel ve saldırgan davranışlar içindeki insanların başkalarına zarar vermesini önlemektir.
Önce tecrit... Tedavi, sonraki aşama.
Bundan sonra, yöntemi nedir onu tartışmak gerekir sadece.
Ama Trabzon seyircisinin futbol anlayışına başka takımları, hakemleri muhatap etmek, rakiplerin ve hakemlerin “güvenlik” başlığındaki anayasal hakkını çiğnemektir ki, dava açsalar kazanırlar.