Detaylı bir soruyla bu haftaki köşe yazıma başlamak istiyorum. Sizce; daha önce restoran deneyimi olmayan, sadece kurumsal hayattaki analiz ve istatistik tecrübeleriyle yeme - içme sektöründe ses getirecek bir projeye imza atmak için yatırım yapan üç iş kadınının, İstanbul gece hayatında başarılı olma şansı var mıdır? Bu sorunun cevabını vermeden önce Zorlu Center’ın içerisindeki ‘Morini İstanbul’ markası hakkındaki bu hafta kaleme aldığım yazıyı okumanızı öneriyorum.
‘Perfect Saturdays’ partileri başlıyor
Pazarlama sektöründe üst düzey yönetici olarak kariyerlerini şekillendiren Başak Soykan ve Aslı Sayar’la önemli bir bankanın genel müdür yardımcılığını yapan, aynı zamanda Başak Soykan’ın kız kardeşi olan Yaprak Baltacı; kurumsal hayattan sıkılıp 2011 yılı başında yeme - içme sektörüne girmeye karar verdi. Kurumsal hayattaki tecrübelerini ve kendi damak zevklerini İstanbul gece hayatına yansıtmak isteyen üç başarılı iş kadınının uzun araştırmalardan sonra yolu, Michelin yıldızlı Şefi Michael White’la kesişti.
Yeme - içme sektörünün ‘Makarnalar Kralı’ unvanına sahip dünyaca ünlü ismi
Geçen haziran ayının başında, ocakbaşı yeme - içme kültürü üzerine hizmet veren mekanlar arasına yeni bir üye eklendi. 2006 yılında ‘Cafe Krepen’ adıyla dünya mutfağı yemekleriyle İstiklal Caddesi’ndeki tarihi Halep Pasajı’nda yer alan mekan sahipleri Faruk Altun ve İdris Kesin, 2015 yılı başında aldıkları kararla mekanlarında konsept değişikliğine gitti.
Altı aylık tadilat ve eğitim süreci sonrası ‘Münhasır Döner & Kebap’ adıyla hizmet vermeye başlayan mekan yetkilileri, kısa sürede ocakbaşı yeme - içme sektöründe zirveyi zorlar hale geldi. 25 çeşit meze seçeneği ve Güneydoğu Anadolu mutfağının seçkin yemekleriyle misafirlerini ağırlayan ‘Münhasır Döner & Kebap’, kendisine has yemekleriyle de ön plana çıkıyor. Yüzde 30 kuzu, yüzde 70 dana etinden oluşan ‘Közde Patlıcanlı İskender’, yarım steak yarım kebap görünümünde olan ‘Münhasır Kebap’ mekanın en çok tercih edilen spesiyali olarak ön plana çıkıyor. Aynı anda 400 kişiye hizmet verilen mekanda, kış sezonu için yapılacak özel tatlılar için Gaziantep’ten iki önemli baklava usta getirtildi. Alanındaki uzman kebap ve tatlı ustalarının bir arada çalıştığı mekanın alkolsüz bir ocakbaşı olduğunu da belirtmekte fayda var.
İstanbul’un sadeliğiyle meşhur bölgesi Anadolu Yakası, gündüz ve gece trendlerinin bütünleşmesiyle eğlence sektöründe ayakta kalmaya devam ediyor. Eğlence hayatındaki etkinliklerin çoğunun bu yakaya kaymasından dolayı, Anadolu Yakası insanı yeni düşünce ve yatırımlara büyük ilgi gösteriyor. Öyle ki 2014’ün son ayında parlayan Ataşehir’e ‘Hayatı Çok Sevme Yeri’ sloganıyla açılan ‘Bulvar 216’ kısa sürede ilgi odağı oldu. Açıldığı ilk aylarda alışveriş merkezi fikri uyandıran ancak tanıdıkça bir yaşam alanı olduğu fark edilen ‘Bulvar 216’; herhangi bir tekstil markasını bünyesinde bulundurmama prensibiyle yola çıkıp, restoran ve eğlence merkezlerinin ortak alanı olarak hizmet veriyor.
Beyaz yakalı olarak tabir edilen ofis çalışanları, üniversite öğrencileri ve ailelerin ilgi odağındaki ‘Bulvar 216’, bünyesinde dünya mutfağının seçkin restoranlarını barındırıyor.
İsveç’in ünlü restoranı ‘Oleary’s’, farklı tarzı ve eğlence üzerine kurulmuş ambiyansıyla ‘Harvard Cafe’, Özgür Şef’in ‘Deli Kasap’ı ve bu ay açılan Asya mutfağının İstanbul’daki ikinci şubesi P.F Chang’s, yaşam alanının önemli restoran ve eğlence merkezlerinden sadece birkaçı...
Henüz bir yılını doldurmamış olan ‘Bulvar
New York’un Soho semti İstanbul Ortaköy’e taşındı. ‘Soho Restoran & Tapas Bar’ 2015 yılının ocak ayında başlayan tadilat sürecini yaz ortasında tamamlayarak müşterilerini ağırlamaya başladı.
Amerika’nın San Diego bölgesinde
1996 - 1998 yılları arasında İtalyan mutfağı’na sahip bir restoran işletmesi yapan ve daha sonra Türkiye’ye dönüp bilişim sektöründe kendisini geliştiren Hatay’lı Hakkı Can Paşabeyoğlu, ortağı Murat Tora’yla Ortaköy’de Soho Restoranı açtı.
Yaklaşık bir milyon dolarlık yatırım olan mekan, Akdeniz mutfağı ağırlıklı menüsüne Türk ve İtalyan mutfaklarının seçkin yemeklerini de katarak yelpazesini geniş tuttu. Açık mutfak prensibiyle yola çıkan restoran, yemeklerini özel olarak yaptırılmış odun fırını ve kömür ızgarasında pişiriyor.
Gece hayatına bomba etkisi
Ortaköy’ün bu genç mekanı kısa sürede semtin gözdesi haline geldi.
Yaklaşık 550 metre karelik kullanım alanıyla geniş ve ferah bir ambiyans yakalayan işletme sahipleri, öğlen ve akşam saatlerinde düzenledikleri ‘happy hour’ konsept partileriyle hem beyaz yakalı çalışanları hemde sosyalleşmek isteyen müşterilerine eğlence hizmeti veriyor.
Aynı anda 300 kişiyi ağırlayabilen Soho Restoran & Tapas
Yapımı 528 yılında gerçekleşen ve günümüz İstanbul’unun önemli turizm alanlarından biri olan tarihi Galata Kulesi, gece hayatı sektörünün de etkili bölgelerinin başında geliyor.
Yerli ve yabancı turistin 7 - 24 boş bırakmadığı Galata’da özellikle yeme - içme alanındaki lüks ve kaliteli mekanlar büyük ilgi görüyor. Tarihi bölgede 2014 yılı ortalarında açılan Robin’s Kitchen, yaklaşan kış sezonu öncesi mekan dekorasyonu ve menü değişikliğiyle bu haftaki yazıma misafir olarak sizlerle buluşuyor. Adını İngiltere’nin milli kuşu olan ‘European Robin’ (Kızıl Gerdan)’dan alan Robin’s Kitchen bir şef restoranı. Şef Bilal Mert’in mekan içerisindeki her detayla kendisinin ilgilenmesi ve mutfaktaki yeteneklerini müşterilerine bizzat sunması, yaklaşık 60 kişiye aynı anda hizmet veren butik mekana sıcaklık katıyor.
Yeditepe İşletme Bölümü mezunu olan şef Bilal Mert, daha sonra kendisini gastronomi ve aşçılık üzerine geliştirmek için Londra’nın önemli okullarından biri olan Le Cordon Bleu’da eğitim aldı.
Okulundan mezun olduktan sonra Londra’da kısa süre çalışan Mert, İstanbul’a dönüş yaptı. İç mimar ablası Yeşim Kozanlı’yla Duo Galata Hotel’in beşinci katına Robin’s Kitchen’ı açan
Gösterişin ve şaşaanın yerini sadeliğin ritmine bırakan Karaköy, eğlence sektörünün nabzını tutmaya devam ediyor. Sıcak havaların etkisinin arttığı bugünlerde, Karaköy’de düzenlenen parti konseptleriyle sokaklara taşan insanlar, İstanbul gecelerine renk katıyor.
Ağustos ayı başında 120 yıllık bir binanın alt katına açılan ‘Kapı’, kısa sürede semtin ruhuna ayak uydurdu. Daha önce Akın Balık’la bölgeye farklı bir hava katan Akın Timur, şimdide Kapı’yla gece hayatına soft bir yaklaşımla “Merhaba” dedi. Tanju Arslan ve Volkan Bakaç’ın işletmeci
pozisyonunda bulunduğu mekan daha önce Karaköy’deki esnafın lokanta olarak kullandığı bir dükkandı.
Timur ve ekibi, bu esnaf lokantasını incelikle tadilat ettirdikleri sırada değişik bir durumla karşılaştı. İlginçtir ki, betonlaşmış ve üst üste sayısız kez boya yapılmış duvarların arkasında tarihi tuğla duvarlar ortaya çıktı. İnce bir mimariyle özüne kazandırılan bina, şu an 120 yıl önceki görünümüne kavuşturuldu. Mekan girişinde sizi bir şövalye kostümü karşılıyor. Bu kostümü Karaköy’de bulunan bir otel, açılış hediyesi olarak Timur’a gönderildi. Değişik mimarisi ve kokteylleriyle Kapı yakaladığı bu ritmi bozmazsa, kış sezonunda Karaköy’ün en
Soho House’un açılmasıyla eski şaşaalı günlerini yakalayan Pera bölgesi, tarihi değerlerini günümüzle buluşturan mekanlarıyla, yazılarıma misafir olmaya devam ediyor.
İstiklal Caddesi’nde bulunan Hollanda Konsolosluğu yanındaki Ravouna 1906 hikayesi ve ay başında açtığı yeni terasıyla kaleme almak için heyecanlandığım bir yer benim için. 1896 - 1906 yılları arasında İtalyan Ravouna ailesi tarafından yaptırılan yedi katlı bu bina dönemin en iyi mimari yapısı olarak dikkat çekiyor. 2012 yılında Turfanda ailesinin satın aldığı bina, yaklaşık iki yıllık tadilat döneminden geçtikten sonra günümüz halini almış. 2015 yılının şubat ayında ilk iki katını Ravouna Coffee & Bar adıyla hizmete açan Turfanda ailesi, diğer dört katı toplamda sekiz odalı bir otel konseptiyle yerli ve yabancı turistlerin hizmetine sundu.
Kafe bölümü henüz açılmadan Amerika’da yaşayan tecrübeli barista Chris Owens’ı İstanbul’a davet edip, çalışanlarına kahve konusunda bir ay boyunca eğitim verdiren ailenin bu tutumu, kaliteli hizmet anlayışındaki detaycılığı ifade ediyor.
Turfanda ailesinin genç ferdi Okan Turfanda’nın işletmecilik alanındaki yeteneklerini sergilediği Ravouna 1906’da, ay başında
İletişim üzerine kurulmuş olan gazetecilik mesleğine genç yaşta başladığımı söyleyebilirim. Öğrenme ve çalışma arzumun her gün daha da arttığı Milliyet ailesinde en büyük şansım Cadde Yayın Yönetmenimiz Ali Eyüboğlu’yla çalışmak.
Genç bir gazetecinin kalemini ve davranışlarını örnek alabileceği sayılı üstadın olduğu sektörde, hepimizin Ali abisinden tek söz duymak bile büyük şans. Mayıs ayında ‘Gece Hayatı’ adlı köşeyle başlayan köşe yazarlığı macerama imkan tanıyan ve tecrübelerinden faydalanmama izin veren Ali abi, geçen hafta Cadde tarihinde ilk kez gerçekleşen bir davetle Cadde yazarlarını bir araya getirdi.
Heybeliada’da bulunan Merit Halki Palace’da, Merit Otelleri Yönetim Kurulu Başkanı Reha Arar’ın ev sahipliğinde gerçekleşen davette kendi alanında uzman Cadde yazarları ve Milliyet yöneticileriyle bir araya geldi.
Kişisel diyalogların üst düzey olduğu ve tam bir aile ortamının hakim olduğu davette bir kez daha Cadde ailesinde olmanın gururunu yaşadım. Henüz yirmili yaşlarının başında olan biri için mesleki ve insani kazanılan bu tecrübeler için Cadde ailesine ne kadar teşekkür etsem az kalır.