Çocuğunuz Mutlu Mu?
Zamanın çocukları bir önceki kuşaklara göre oldukça farklı bir yaşam sürüyor. Bahçede oynamaları pek de güvenli bulunmayan minikler için bilgisayarları bağımlılık yaratan yeni oyun arkadaşları… Sosyal fobiye dönüşebilen bu tek kişilk çocukluk dönemine bazen alt ıslatma, tırnak yeme gibi pek de üzerinde durulmayan alışkanlıklar da eşlik ediyor. Yeterli iletişimi kuramayıp ilgiyi göremediklerinde aslında öyle olmasa bile sevilmediklerini düşünmeleri hiç de zor olmuyor.
Bizden önceki nesil, kıtlık bilinci ile hareket ediyordu. Savaş görmüş, çayı kuru üzümle içen bu neslin yaşam tarzına bu kıtlık dönemleri yansıyordu. Bizler görmediğimiz savaşı tam anlayamadık. Bizim kuşağımız ise kanaatkâr, bir anlamda duygu ve düşüncelerini ifade etmek açısından kıtlıkla büyümüş bir kuşaktı. Çocuklarımız ise teknolojik gelişmelerin içine doğan bizden daha fazla imkâna sahip çocuklar. Öte yandan daha yalnızlar.
Bir önceki kuşakla aramızda çok fark vardı, çocuklarımızla da öyle. Bizler sokakta oynadık, onlar evde yaşıyorlar. Bizim arkadaşlarımız vardı koşturacak, onların bilgisayarları var. Biz ev poğaçalarını ve keklerini biliriz, onlar kahve dükkanlarının dilim
Çocuğum Tırnak Yiyor!
Çocuklar çok çeşitli sebeplerle tırnaklarını yiyebiliyor ya da koparabiliyor. Parmak emme, burun karıştırma, saçlarla oynama, dişleri gıcırdatma gibi tırnak yeme de çoğunlukla toplumda “sinirsel alışkanlık” olarak adlandırılıyor. Üstelik bu alışkanlıklar genellikle yetişkinlikte de devam ediyor.
Çocuklar büyüme çağlarında kendilerini endişeli, gergin ve baskı altında hissettiklerinde ve başa çıkamadıklarında bu alışkanlığı ediniyor.
Eğer çocuğunuz bilinçsiz bir şekilde bu davranışı yapıyorsa, endişe duymanıza gerek yok. Örneğin televizyon izlerken, test çözerken, stresliyken ya da belirli bir duruma tepki olarak tırnağını yiyorsa ve bu kendini yaralamaya dönüşmüyorsa, endişe etmeyin.
Bireyler zaman içinde tırnak yeme alışkanlığını kendiliğinden bırakabiliyorlar. Ancak çok uzun süredir tırnaklarını yiyorsa ya da tahammül edilemeyecek boyuta ulaştıysa, bu alışkanlığından onu vazgeçirmenin yolları da elbette var.
Ne Yapmalı?
Tepki etkiyi artırır. Çocuğunuzun sizi endişelendiren hareketleri
Bir arkadaşım beni yemeğe davet etti. Çok yoğun çalıştığım için zor zaman ayırdım. Eğlenmeye çok ihtiyacım olduğunu biliyordum ve birkaç gündür böyle bir organizasyona katılmak istediğimi söylüyordum. Davete çok sevindim. İç sesimi duyan herkese ve her şeye teşekkür ettim. Giderken mekânın adını taksi şoförüne söyledim. Bana mekânın yeri tarif edilmiş olmakla birlikte üst üste gelen telefon aramalarından gittiğimiz yönü fark etmedim. Mekânın önünde indim fakat içeride arkadaşlarımı göremeyince yanlış yere geldiğimi anladım. Hemen bir taksi buldum ve doğru yere ulaştım.
Arkadaşlarıma kavuşunca çok sevindim ve yolda geçen gereksiz zamanın esprileriyle gülüşmeye başladık. Yemekte birkaç aile vardı. Bana soracakları çok soru vardı. Yemeği yerken bir yandan çok verimli bir sohbete daldık. Saatler gülüp eğlenerek geçti. Keyifle ve bol şükürle ayrıldık.
Ertesi gün şehir dışından gelen bir danışanım arayıp buluşmak istediğini söyledi. Arkadaşları vardı,
Ebeveynlik tüm zamanlara ve herkese karşı bir sorumluluktur. . Ebeveynlerin sorumluluğu çocuğunun tüm yaşamı boyunca temas ettiği herkesi kapsamaktadır. Örneğin, prens, prenses, paşa şeklinde büyütülen çocuklar genellikle büyümeme eğilimindedir. Sorumluluk almakta zorlanırlar. Çalışma hayatında iş akışında doğru rolü ve yeri almakta zorlanabilirler. İş ortamlarında zayıf halka olurlar ve hep kendilerini haklı görürler. Ailede onlara sunulan alan dışarıda verilmediği zaman saldırgan olabildikleri gibi çekinik role bürünüp depresyona da girebilirler
Anneliğin, babalığın doğrusu olmamakla birlikte yanlışı var. Bu yanlışları hepimiz biliyoruz ve ortalama hepsi aynı sonucu veriyor. İstismara, şiddete maruz bırakmak, çeşitli şekillerde yapabileceğinin üzerinde zorlamak, temel ihtiyaçlarının karşılanmaması, sevgisiz, güvensiz ortamlarda büyütmek, sağlıksız yaklaşımlarla (aşırı ceza vermek gibi) büyütmek gibi hatalarda hepimiz hemfikiriz. Doğruyu ise sonuçlardan ölçebiliyoruz, bu nedenle tek bir doğrudan bahsedemiyoruz. Gerek anne
2020 Yılının Hediyeleri
Yeni yıl yepyeni enerjileriyle geliyor. Eski yıl da tüm konuları ve olaylarıyla anılarımızdaki yerini alıyor. Her yıl dönümü yenilikler, umutlar, hayaller için oldukça güzel zamanlardır. 2020’de oldukça yüksek enerjisiyle bize kucak açtı, enerjisini vermeye başladı.
Yeni bir yıla adım adım ilerlerken birçok niyet, hayal, umut yeniden kendini hatırlatıyor. İlerlemenin önemli olduğu 2020 yılında olmasına inanmadığınız tüm dilekleri olma zamanına bırakmak iyi olacaktır. Gerçekleşmesi için zamana ihtiyacı olan tüm dilekler için niyet çalıştırın ve zamana bırakın. Bununla birlikte bugüne kadar yaptıklarınızın daha fazlasını gerçekleştirmek, isteklerinizi en kısa zamanda hayata geçirme gücünüzün aktive olması gibi genel niyetler de anlam kazanmakta.
Yeni başlangıçlar için en doğru tanımıyla ne istediğimizi doğru tespit etmeye ihtiyacımız var. Kendimize soralım: “Neleri erteliyorum?” “Nelerden vazgeçiyorum?” “Düşlediğim hayatla aramdaki engel nedir?” “Ne olsa düşlerime daha kolay kavuşurum?” “Duygularımda ve düşüncelerimde ne değişse yaşamı daha kolay yönetebilirim?”
“Gerçeklik = Düş + Düşünce + Duygu + Zaman” formülü düşlerin akışını göstermektedir.
DEPRESYONU YENİYORUM
Yapılan araştırmalar depresyonun ve antidepresan kullananların sayısınında büyük oranda artışa dikaktimizi çekiyor. Depresyonun yaşam kalitesine olan etkileri ve ekonomik olarak iş gücüne de etkisi tartışılmaz.
Depresyon artıyor çünkü hep olmadığımız şeyin peşindeyiz. Sahip olmadığımız ideal beden, kol kasları, kariyer basamakları, pırlanta, zenginlik … için çalışıyor zihnimiz ve bedenimiz. Sahip olduğumuz şeyleri yok sayıyor tüm dikkatimizi olmayana veriyoruz. Depresyon böylece yayılıp artıyor. Neşe nasıl bulaşıcıysa deprsyon ve mutsuzluk da öyle bulaşıcı.
Antidepresan ilaçların arkasına ve yorganın altına saklanarak yaşamak insanın doğasına uygun değildir. Yaşamak için geliyoruz, neden yaşamadan gidelim ki! Bir tane yaşamımız var, bırakalım en verimli şekilde geçsin. Zamanı, emeği, enerjiyi gereksiz akımlardan, kaçaklardan koruyalım. “Bu işi en kolay nasıl yaparım” diye soralım. Her şeyin kolay bir yolu olduğunu her zaman kendimize ve etrafımızdaki kişilere hatırlatalım. Yardımlaşalım. Çevremizdeki kişiler, tanımadıklarımız belki de hiç tanımayacağımız kişilere yardım edelim. Alma – verme dengesine katkı sağlayalım. Yaşamın bize destek olmasına
AİLE OLMAK
Yaşamın en onarıcı, koruyucu, besleyici iki kelimesi; sevgi ve güven. Sevgi her şeyin içindeki pırıltıyı, özü, sadeliği, güzelliği ortaya çıkarır. Güven ise sarıp sarmalar, korur ve içindeki güzelliğin devamını sağlar. Her şey sevgiyle oldu, ilk adım ve en büyük kaynak sevgi. Şifa, neşe, merhamet, şefkat, coşku sevgiden gelir. Sevgi tüm evrenleri içine alan mutlak kaynaktır. Güven, bilmenin, inanmanın rahatlığıdır. Güç ve kudretle birleşir. Cinsiyetten bağımsız insan olmanın özünde olan diğer kaynaktır.
İdeal aileler sevgi bağı ile kurulur, güven ile korunur. Hepimizin aradığı, olmasını istediği de budur. Evlilik akdi ile bir araya gelmiş, ortak kan bağı ile nesillerin devam ettiği, yeni evlilik akitlerinin eklenip yeniden ortak kan bağları ile nesiller üreten bir kavramdır. Aile deyince içimizde bir sıcaklık oluşur ya da oluşmasını isteriz. Ailelerimiz birbirinden farklıdır. İçine doğup dünyaya dair öğrenime ilk başladığımız yerdir. Hayata dair her şeyi ilk orada görüp algılar, tanır ve öğreniriz. Bu yüzden de ailede öğrendiklerimiz hayat boyu sürekli bizlerle kalır, iyisiyle de kötüsüyle de. Bir gün yaptıklarını onaylamadığımız anne ya da babamıza
DEĞİŞİYORUZ!
Değişiyoruz! Belki de dönüşüyoruz. Kimimiz sadeleşirken kimimiz kalabalıklaşıyor. Her gün farklı olaylarla geliyor. Sürekli çözülmesi, kabul edilmesi gereken olaylar, insanlarla karşılaşıyoruz. Dünya tüm elementleriyle birlikte değişip dönüşüyor. Bitki ve hayvan türlerinin yer değişimine şahit oluyoruz. Bazı türler tükenip yok olurken yerine amaca uygun türler veriyor doğa.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak çünkü değişiyoruz. İnsanın tepkileri ve beklentileri farklı. Yönetim, ebeveynler, okul yöneticileri, öğretmenler yeni olanın beklentilerine cevap vermenin yollarını bulmalı. Görünen o ki İndigo Çocukların – Kristal Çocukların – Yeniçağ Çocuklarının var olma amaçları yerini buluyor. Ortaklaşa bir enerji yaratıp dünyayı yenilemek olan amaçları gün yüzüne çıkıyor. Onların talepleri barış, birlik ve çıkış noktası tamamen masumiyet. Üstelik talepleri kendileri için değil. Tüm dünya için.
Biliriz ki, dünya bir hırka ise ilk ilmek İstanbul’dur. Dünya tarihinde her zaman böyle olmuştur ve olmaya devam edecektir. İstanbul’da olan her şey dünyayı hareketlendirme gücüne sahip. Bu nedenle ülkemizin ve her bireyinin değişimi ve gelişmesi çok kıymetli. Etki alanımız