Günlük rutinin içinde birçoğumuzu zorlayan ve zamanı verimli kullanmamızı engelleyen bir duygudurumudur oyalanmak. Bir an önce kurtulmak isteriz fakat o da zamanla oyalanmaya döner, kendi içinde kaybolan zamanlar üretmeye devam eder.
Oyalanmak aileden öğrenilmiş, atalardan miras alınmış olabilir. Atalardan miras almak tanımını genetik aktarım gibi de kullanabilirsiniz. Dünyaya gelirken bağlı olduğunuz ataların çoğunda oyalanmak varsa sizin için de kullanıma hazır bilgi olabilir. Ailede öğrenmenin çeşitli yolları vardır. Mükemmeliyetçi ebeveynlerle büyüyen çocuklar tepki olarak oyalanmayı seçebilirler. Başarısız olma korkusu genellikle oyalanma hali üretir. Hata yapma korkusu ve kaygısı oyalanmaya sebep olur. Kişiler sevmediği fakat yapmaya mecbur olduğu işlerde de oyalanır.
Bazı insanların da doğal yapısında oyalanmak vardır; kendilerinden getirirler ve oyalanadururlar. Zaman, emek, fırsat, süreç, beklenen sonuçların kaybolmasına ya da azalmasına sebep olur oyalanmak. Kişiler “Oyalanmadan yapacağım” diyerek işe başlar fakat bir
Hayatınızda yolunda gitmeyen konuların arkasında “arafta kalmak” kodlaması olabilir. Bu kodlama genellikle anne rahminde oluşur ve tüm hayatı etkiler. Arafta kalma kodlaması oluştuysa ne yaşamda ne de ölümde kalır insan, ikisinin arasında bir yerlerde olur. Yaşama düşen konular canlanır, ölüme düşen konularsa cansızlaşır. Genellikle cansız olan konuların eksikliğini fazlaca hisseder, canlandırmak için çabalarız.
İnsanın enerjisi çeşitli sebeplerle arafta kalabilir. İstenmeyen çocuk olmak, hayata zamansız gelmek, aile için uygun olmayan şartlarda doğmak, rahime önceki düşük, kürtaj ya da ölü doğum ile hayattan ayrılmış bir kardeşten sonra gelip onun ölüm enerjisiyle büyümek, verilen ata ismi ile görünenden fazla bağ kurmak ve onun vefatı ile arafta kalmak sebeplerden bazıları.
Yaşamın içinde yaşıyormuş gibi devam etmemize sebep olan araf hali oldukça fazla negatif sonuç üretebilir. Hangi konuların yaşama hangilerinin yaşamsızlığa ayrıldığını kişi bazında bilinçaltı çalışmalarının içinde
Pandemi döneminde hızlıca sanal ortama uyumlandık. Her şey sanal ortamda ilerlemeye başladı. Eğitimler ücretsiz ya da küçük karşılıklarla herkese açıldı. Olması gerektiği gibi oluyor, bilgi özgürleşiyor. Bilgiye, anlatana doymaya başladık. Sosyal medya günün her saatinde canlı yayınlarla hayatımızın daha da vazgeçilmezi oldu.
Bilgiyi kullanıp bilgeliğe dönüştürebiliyor uyuz? Ulaşmaya çalıştığımız, randevu alamadığımız, zamanımız uysa parasını düşündüğümüz eğitimler önümüze açıldı. Tam olarak nasıl faydalanıyoruz?
Bilgeliğin dışarıdan geldiğine, birilerinin bir şeyler öğretip yol göstereceğine inanıyoruz insanlık olarak. Bilgelik insanın doğasında var. 21 yüzyıldır yaşayan bir insanlık olarak gördük, yaşadık, anladık, biriktirdik. İçimizdeki DNA’da tüm insanlık tarihinin kısa olmayan hatta uzun ve detaylı tarihi var. Hepimiz bilgeyiz, bilgi doluyuz. Kullanıp kullanmama seçimlerimizle birlikte elbette.
Aldığınız bilgilerin kullanılabilir olmasına, hayatınızda onlara yer açmaya özen
SAYGINLIK
Yaşamın en çok aranan özlenen kavramlarından birisidir saygı. Saygı duyan, duyduğu saygıyı önce kendine sonra diğerlerine doğal halle gösteren kişi saygındır. Saygı insanın kendisinde getirdiği, kullanıp kullanmamaya hayat içinde karar verdiği bir ifadedir.
Saygı öğrenilir, geliştirilir, neşe gibi bulaşıcıdır. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir fakat saygı duymak zorundadır. Saygın duyan saygınlığın içinde “Her nasılsan seni öylece kabul ediyorum ve tüm hakların adil dağıtımına şahitlik ediyorum” ruhsal bilinç farkındalığı vardır.
Kendisine saygısı olamayan diğer insanlara nasıl saygı versin? Kendisine en kıymetli duyguyu kullanma konusunda cimri olan başkasına cömert olabilir mi? Hayatta sıklıkla saygısızlığa uğramaktan şikayet ediyorsanız “Ben hangi konuda kendime saygısızlık yapıyorum” diye sormanızı rica ediyorum. Kendinize olan saygısızlığı ortadan kaldırmadan diğer insanlardan saygı göremezsiniz.
Farklı bilinç seviyeleri ile aynı anda yaşıyoruz. Bazı ortamlarda saygılı olmak, saygın olmak çok önemli iken bazı ortamlarda saygılı davranmak aşağılayıcı ifadelerle karşılanabilir. Özellikle ergenlik dönemlerinde saygılı olanlarla alay edilir, küçümsenir.
Denge, insanlık tarihi boyunca önemli olmuş. Dünya tarihinin en önemli olaylarına bakarsak dengenin dışında hikayeler görürüz. İnsanın iç dünyası ve dış dünyası arasında kurulan denge topluma ve insanlığa yansıyan bir kaynak olacaktır.
Ruh, bilinçaltı, duygu, düşünce ve bedenin ortaklaşa birlikte yürütüp yönettiği yaşam ideal halimizdir. İçimizdeki tüm parçaları bir araya topladığımız ve aynı huzurlu, verimli, güvenli, kazançlı hayata birlikte ilerlediğimizi düşünmek oldukça keyifli bir tebessüm üretiyor. İşte denge de böyle bir birlikteliğin sürecinde oluşuyor.
İnsan derin, büyük, anlamlı ve çok katmanlı bir varlık. Bu katmanlardan ve derinliklerden sadece bir tanesini daha yoğun kullandığınızı düşünün, dengeyi korumak oldukça zor olacaktır. Sürekli zihninizle hareket ettiğinizi, hayatı sadece zihinle yönettiğinizi varsayarsak dengeden bahsedebilir miyiz? Bir kefede zihin diğerinde ruh, bilinçaltı, duygu, beden....
İçimizdeki evrende nice derinliklerimiz, yeteneklerimiz,
Yaşam, en verimli kaynaklardan birisidir. Her ana bizimle olan, nefesle devam eden, sürekli dinamik olan neşeli bir kaynaktır. Yaşamın enerjisi “ben” kavramında yerini buldukça akış başlar. Yaşamla birlik ve bütünlük içinde olmak yaşanılanların anlamını yüceltir.
Yaşam üzerine pozitif ve negatif çok anlam yüklediğimiz bir kavramdır. İmine göre çok zor kimine göre çok lezzetlidir. Kimine göre gölgede kalıp güvenli alan oluşturmak gerekirken kimine göre en önde yer alınmalıdır.
İçinde olduğumuz dönem ve diğer tüm zamanlarda yaşamla birlik içinde olabilmek, yaşam enerjisi ile birlikte hareket doğanın kendi ritmine uygun olacaktır. Dünyaya “yaşamak”, yaşarken öğrenmek için geliyoruz. Öğrendiğimiz her şeyin kendimize, tekamülümüze ve ortak bilince katkısı var. yani birlikte öğreniyoruz ya da ...
Tüm zamanlarda yaşam enerjinizi besleyecek müziklerle, yiyeceklerle, hayallerle, duygularla birlikte olmaya bakın.
“Yaşamın kaynağına ve enerjisine bağlanıyorum”
“Yaşamın enerjisi
Kendimizi tanımak duygularımızı tanımakla başlar. Baskıcı ebeveynler, özgüven sorunları, mükemmeliyetçi öğretmenler, korkular, akran zorbalıkları derken kendimizi olduğumuz gibi ifade etmekten uzaklaşmış olabiliriz. Böylelikle deneyimlerle örülü yaşamımızda birçok duyguyu doğru ifade etmemeyi öğrenmiş olabilir. Örneğin, bir davranışa, söze çok kırılırız, “Neyin var?” diye sorulduğunda “Yorgunum” deriz.
Kendimizle olduğumuz bu günlerde duygularımızı tanıyalım.
Kendinizi düşünün ve en üstten alta doğru hissettiğiniz duyguları yazın. Ne hissediyorsanız toplamı kadarsınız. Kriz dönemi ve öncesi diye ayırabilirsiniz. Önce tüm duygularınızı belirleyin, sonra negatifleri farklı bir renkle ayırın. Yanına işaret koyabilir, farklı bir renkle altını çizebilirsiniz.
Negatif Duyguları Eleyelim
Duygularınızı kaleme kağıda döküp gerçek halini gördünüz, tanıyıp ayırdınız. Hangi tarafın daha yoğun olduğuna bakın. Negatif duygularınıza “Yaşamda güvende kalmak için ne kadarı gerekli” sorusuyla
Özümüz yaşam, evren ve Yaradan’la aradaki bağları kuran tarafımızdır. Yaşanabilecek tüm ihtimalleri bilen ve bizi en iyiye götürmeye çalışan kıymetli parçamızdır. Öz duygu, düşünce, ego, bilinçaltı, zaman ve bedenlerle birlikte ilerlemek ister.
Kendi doğasında en kolay iletişim kurabileceğimiz parçamızdır. Doğrudan ve net bir sesle cevap verir. İstediği ve beklediği de iletişim içinde olmak, yaşamı birlikte yönetmek, tekamülü akıl ve egonun işbirliği ile tamamlamaktır. Özbenlik ile birlikte hareket etmek yaşamı kolaylaştırır ve şifayı arttırır.
Öze ulaşmak, sesini duymak, yönlendirmelerine kulak verebilmeniz için bir çalışma paylaşıyorum. Ego özün sesini taklit edebilir. Önereceğim çalışmayı her gün yaparsanız özün sesini ayırmayı başaracaksınız. Çalışmayı kendinize özel bir alanda yapmanızı tavsiye ederim. Meditasyon sırasında olanları unutma endişeniz varsa çalışmayı ses kaydına alabilir ya da biter bitmez not alabilirsiniz.
Özbenlik Meditasyonu
Sakin bir ortamda, meditatif olun. Omurganız dik