Çanta ve Ayakkabı Bağımlılığı

26 Kasım 2019

Bağımlılık vazgeçememek demektir. Ve hatta vazgeçmek fikri bir şekilde aklına gelince bu fikirden hoşlanmamak demektir. Bağımlılıkların kaynağı kişiden bakışla baba ile arasındaki eksik duygunun tamamlanma ihtiyacıdır. Anne ile güvenli bağlanma eksikliği de bağımlılığı desteklemekte, bazı kişilerde kaynak olmaktadır.

Babanın nasıl davrandığını ya da olduğundan ziyade babalığının nasıl olduğu önemli. Bir suçlama kültürü olmaksızın kişinin babası ile arasındaki eksik duyguları anlamak gerekiyor. Kişinin babadan almak istediği ve alamadığı duygu ne ise sık tekrarlanan eylemler olarak hayatımızda yer alır. Ve duygu tamamlanamadıkça eylemin şiddeti artar. Böylece bağımlılıklar oluşur. Alışveriş de bağımlılık konularından birisidir.

Ayakkabı bağımlılığı köklenme ihtiyacı ile ilgilidir. Köklenmek yani hayata ve bedene aidiyet sağlamak kişi için zorlaşıyorsa çok ayakkabı alma ihtiyacı gündeme geliyor. Bu konunun baba ile ilgisini soracak olursanız, “Babama aidiyetimle ilgili boşluklarım var” demek. Babaya güvenmek, baba atalarına aidiyet ilgili hisler yeterince değilse ayakkabı

Yazının Devamı

Bir Gün Dünyanı Değiştirir

18 Kasım 2019

Aslında sadece

1 Gün…hayatları değiştirebilir mi? Bir an herhangi birimize mucize veya felaket getirirken bir gün her şeyi etkileyebilir mi? Doğru bir şekilde kullanırsak zaman bir süper güç olabilir mi?

Şu an için kanatlanıp uçamayız belki, ya da görünmez olamayız. Ancak bizim, hepimizin, tüm insanlığın ortak bir bağı var. O da hayran kaldığımız kahraman, alim, evliya dediğimiz sabırlarına gıpta ettiğimiz kişilerin anlattığı ancak bizim unuttuğumuz öğreti: Mutlak kaynak

“İnsanlar ağaçlardan ders almalıdırlar. Onlar; ne üzerlerinde barınan kuşların ne gölgelerinde yatan insanların ne de verdikleri yemişlerin hesabını tutarlar.” Mevlana

Dünya alem başımıza gelen olaylar gösteriyor ki, biz “ farklı” olmanın, çeşitli sebeplerden “daha” ve “üstün” olmanın fırtınasına kendimizi kaptırıp, insan olmanın faniliğini unuttuk. Şimdi hatırlıyoruz ki, “nerede olursan ol, nasıl olursan ol, ölümlüsün”. O zaman sadece bir gün boyunca çalışırken, otobüse binerken, alışveriş yaparken, sokakta karşıdan gelene bakarken iyi kötüyü düşünmesek? Evet.. kendi gücümüzle yaratamadığımız bir kainatta var olanı ne sebeple olursa olsun iyi/kötü yargılayamayacağımızı hatırlasak. Yani bir ağaca

Yazının Devamı

Çocukların Kaygısı

11 Kasım 2019

ÇOCUKLARIN KAYGISI, ÖFKESİ ANNENİN SUÇLULUĞU ...

Dünyaya gelmelerine aracı olduğumuz minik, güzel canlarımız küçücük bedenlerine fazla gelecek birçok duyguyu yaşayabiliyor. Bizlere “Ne yaşanmışlığı var ki bu kadar öfkeli, korku dolu ya da kaygılı?” dedirtecek kadar duygularını yoğun yaşayabiliyorlar. Yüz ifadeleri, beden dilleri, ağlama krizleri, yemeğe olan tepkileri de duygularını oldukça güzel anlatıyor.

Bebekler hem kendiliklerinden getirdiklerini hem de DNA ile ebeveynlerden ve atalardan aldıklarını getiriler. Bu harmana çevreden aldıkları, yaşadıkları, bilinçaltı kayıtları, düşünce şekilleri de eklenip duygularla birleşince yavaş yavaş kişilik oluşmaya başlıyor. Her bireyin kendini ifade etmekle ilgili birçok yöntemi olabiliyor. Bebekler ve çocuklar da sürekli olarak kendilerini, duygu ve düşüncelerini ifade ederler.

Bir çocuğun duygudurumunun kaygılı ya da öfkeli olmasının arkasında görünen ve görünmeyen çok fazla etken olabilir. Aile içindeki sevgi, güven akışının sağlıklı olmaması, ebeveynlerin çocuktan yüksek beklentileri, ebeveynlerin kendi aralarındaki güç savaşları, aile içinde geleceğe güvensizlik, toplumsal süreçlerden yüksek oranda etkilenmek, çocukları

Yazının Devamı

Yaşamın Sembolü

4 Kasım 2019

Bazı fikirler vardır, hayatımızı nasıl yaşayacağımızı hiç de bilmeden ortaya çıkar ve yayılır. Fikirler kabul görse de görmese de işler durur. Fikirler yayılmak ister, her yere ve herkese ulaşmak ister. Sahibi, üreticisi ile bağını kesecek kadar büyüyüp herkesin olmak isterler. Fikirlerin kendine ait bir kimliği olur.

Fikir hep bir sembol bulur kendisine. Sahibinin de hikayesini içeren bir sembolle kendisini ifade eder. Alan Turing’in kırmızı elması gibi. Dünya zamanı içinde ilerler, gelişirken bir yandan bireysel hayatlarımızın bir parçası olurlar. Her gün elimizde, çantamızda, cebimizde taşıdığımız bir nesnenin üzerinde yer alırken aslında bir tarih de taşır bu gibi hikayeler.

Fikirlerin, sembollerin en kolay yayılma aracı teknoloji oldu. Üretici ile tüketicinin bağını kuvvetlendirmekten koparmaya kadar giden yoğun bir ilişki yumağı geliştirdi. Tesla’yı tanırız, biliriz fakat fikirleri bugün farklı sembollerle çamaşır makinemizin dönmesini, bilgisayarı kullanmamızı, hoş bir sohbet anında içeceğimizin sıcak ya da soğuk olmasıyla ilişkileniyor.

Kaynağının Kim ve ne olduğu bilinmeksizin ve belki de önemsenmeksizin teknoloji hayatımıza yayılıyor. Henüz ne kadar ileri

Yazının Devamı

İlişkilerde Denge

28 Ekim 2019

PARTNER İLİŞKİSİNDE ALMA VERME DENGESİ

Birçok keyfi ve sorunu barındıran ikili ilişkiler alma – verme dengesi ile rahata ermektedir. Aldığın kadar vermeli verdiğin kadar almalısın. Her konun bir dengesi var elbette. Sunmaktan hoşlanan kişi ile sunmaktan hoşlanmayan kişinin denge anlayışı “denge”de olamayacaktır. Denge unsurlarını tartabilmen için kendin hakkında çok şey öğrenmen gerekiyor. Gördüğün gibi her türlü konu ve kavram dönüp dolaşıp sana geliyor.

Mevcut ilişkin içinde ne olsa daha iyi olurdu? Bu sorunun cevabında diğeri için planladığın değişiklikler şimdilik etken olmasın. Yani, önce o değişsin demenin ilişkiye bir fayda sağlamayacağını bugüne kadar gördün. Sen nasıl olsan her şey değişir? Sende olan en ufak değişiklik diğerinde büyük etkiye yol açabilir. O nedenle önce sen. Diğeri nasılsa seni takip edecek. Taraflardan birisi soruna odaklandığında diğer daha çok soruna sebep olur. Çünkü odağın değişmesi gerekir. Çözümü çabuk görebilmen için bazen daha fazla sorun gerekebilir.

İlişkinin içinde sorunlarla uğraşırken çözüm dışında kalır. Dikkatin neredeyse enerjin orayı besler. Çünkü çözüm ortamda olmayandır. Bu nedenle soruna çok teslim olduğunu gördüğünde dur ve

Yazının Devamı

Sınav Stresini Aile Olarak Yönetmek

21 Ekim 2019

Lise, üniversite gibi sınavlar çocuklarının yaşamında önemli dönüm noktalarıdır. Süreçlerin sonuçları belirlediği sınav dönemlerinde bazı aileler ve çocuklar mutlu iken bazıları değil. Mutsuzluklar ise çoğunlukla beklentilerin yüksek olması ve sınavı –ki hazırlık, sınav ve sonrası bir bütündür- iyi yönetememekle ilgilidir.

Aileler çocukları için çok çaba sarf ediyor ve sonucunda başarı bekliyorlar. Anne – baba olarak son derece haklılar. Başarıda ve başarısızlıkta çocuk kadar ebeveynlerin de katkısı olduğunu bilerek yürüyelim. Sıvan süreçlerinde aile içinde karşılıklı fiziksel, duygusal, ruhsal ve akılsal destekler olmalıdır. Burada destek, ilgi, maddi sunumlar, yönlendirmeler gibi konularda ailelerin üzerine tam anlamıyla düşeni yaptıklarını düşünelim. Tüm bu konulardan bağımsız “çocuğu ve onun içinde var olacağı geleceği tanıma” konusuna değinmek niyetindeyim.

Çocuklarınızı gerçekten tanıyor musunuz? Ailenize doğdular ve onların ilk tüm tohumlarını ebeveynler olarak sizler ektiniz. Ektiğiniz tohumlar, inançlar, söyledikleriniz ve onların akıl almaz gözlemine tabi olan davranışlarınız sonucunda ortaya bir şey çıktı. Ve bu şey kişinin içinden gelenlerle harmanlandı ve

Yazının Devamı

Hayat Amacına Giden Yol

14 Ekim 2019

Çoğumuz “Neden bu hayattayız, amacımız ne, neden bunları yaşıyoruz?” sorularının haklı merakında..

Hayatımızın amacını anlamak ve o farkındalıkla ve bilgelikle yaşamda yol almaktan daha güzel ne olabilir!

Hayat amacı dediğimiz bu hayatta insanlara yardım eden birisi olmak, köy öğretmeni olmak ya da büyük aileyi tek başına sırtlanıp çekip çeviren olmanın gururu, idealist bir doktor ya da bilim insanı olmak değildir. Bu ve benzeri durumlar sadece yaşadığımız sonuçlardır ve bunları yaşayadururken hayat amacımıza ne kadar yakınız onu da tartışabiliriz.

Hayat amacımız bu dünyaya gelirken gerçekleştirmeye söz verdiğimiz seçimimizdir. Ruhumuzun bu hayatta tamlığını ve mükemmelliğini bedenli halimize hatırlamak için özgür iradeyle seçtiği yoldur. Ruh yaratılışta tam ve mükemmeldi, küçücük bir duyguyu eser miktarda eksiltmeye gönüllü olup, o eksikliği dünya hayatında tamamlamaya niyeten beden buldu. Yaradan’a verdiğimiz sözdür hayat amacımız. İçine doğduğumuz aile, şartlar, toprak bilinçaltımızın kaydettikleri hepsi hayat amacımız doğrultusunda belirlenir. Her şey boşu boşuna ya da tesadüfen olamayacak kadar mükemmel tasarlanmış, şükür ki..

Dünya hayatında ruhun kudretini,

Yazının Devamı

Çekingenlik Kader Değil

8 Ekim 2019

Çekingenlik kendisini farklı şekillerde gösteren ve zaman zaman hayatı zorlaştıran bir duygudurumudur. Tecrübe ediliş biçimleri de oldukça geniş ve çeşitlidir. Kimi insan için kendini anlatamamak, ifadesizlik, sessizlik, utangaçlıktır. Kimi insan ise bunu kaygı bozukluğu, anksiyete, panik atak ve çeşitli fobilerle çok daha sert ve fiziksel olarak da acı veren şekilde deneyimler.

Çekingenlik diye tabir ettiğimiz ve hayatta aslında bir sonuç olarak yaşadığımız bu durumun altında birbirinden çok farklı bilinçaltı sebepler ve kayıtlar bulunur. Bilinçaltının farklı bir depolama ve sınıflandırma şekli vardır. Anne rahmine düşüşün 40. gününden itibaren tüm yaşam boyunca her bir saniye 70 milyon veri alıp 2.000 veriyi seçer, kayıtlar ve biriktirir. Bugün hayatımızda yaşadığımız durumlar bu birikimin bir sonucudur. Gerçek ve kalıcı bir çözüm ise sadece semptomları baskılamakta değil kaynağa ulaşabilmek ve onu onarmaktadır.

İnsanların çekingenlikle ilgili çözüm algısı genellikle oldukça basittir: ya çekingen olan insandan faydalanılır ya da o kişi sürekli daha “girişken olma” konusunda uyarılarak iteklenir. “Sesin çıksın biraz, biraz girişken ol!” gibi cümleleri pek çoğumuz

Yazının Devamı