İsmail Özcan - Eğitimci/Yazar
Ülkemizde; halkın, kamuoyunun beklentilerinin aksine kaba kuvvet ve şiddet eylemleri hep yükseliyor. Bir kaba kuvvet ve şiddet olayının yaşanmadığı gün çok nadir oluyor. Toplumun küçümsenemeyecek bir kesiminde kaba kuvvet ve şiddet eğilimi bulunuyor. Bu eğilimi taşıyan insanların en göze batan yanları; kendilerini yasalarla, kurallarla bağlı hissetmemeleri; feodaliteden kalma “dediğim dedik” çi, sataşılmaz, dokunulmaz kişiler olarak görmeleridir. Dürüst ve namuslu vatandaşlara ve kamu görevlilerine “Sen kim oluyorsun?”, “Var mı bana yan bakan!” havalarında meydan okuma tutkularıdır. Bu yüzden bu toplumun bireylerinin huzur ve güvenliği her an tehdit altındadır. Çünkü cehaletin ve ilkelliğin doruk noktası ve tam bir magandalık olan şiddet, ülkemizde her an, her yerde, her mekânda, her kurumda arz-ı endam edebilmektedir.
Biz bu yazıda yalnızca sağlık çalışanlarımıza, fakat özellikle doktorlara yönelik şiddet üzerinde duracağız.
Pandemi sürecinde arttı
Ülkemizdeki şiddet,
Mustafa Kemal Ulusu
Değerli okurlarım...
Geçen hafta ilk yazımın çıktığı günde, Fox TV sabah haberlerinde, Sayın İsmail Küçükkaya ile program konuğu Sayın Prof. Dr. Tamer Saka Bey, ki kendisi de eski bir denetçiymiş, yazımı gündeme getirerek destek vermeleri beni çok mutlu etti, sağ olsunlar.
Ayrıca bu yazımı mailleri ve telefonlarıyla destekleyen okurlarıma ve dostlarıma da çok teşekkür ediyorum.
Evet o kadar çok dertli varmış ki, zaten olmaması da mümkün değil ki, zira her gün hepimizin bu denetimsizlikle büyük sıkıntıları hatta zaman zaman da büyük acıları olmuyor mu?
2003 yılında Diyarbakır’da THY uçağının düşmesinin sebebi de böyle bir denetim eksikliğinden meydana gelmemiş miydi? Onlarca insanı ve ben de uçağın pilotu aslan gibi gencecik oğlumu böyle bir büyük denetimsizlik yüzünden kaybetmemiş miydim, ama maalesef bu veya buna benzer denetimsizlikler yüzünden ne mallar kaybediliyor, ne ziyanlar oluyor ve de ne acılar yaşanıyor... Sonunda ne mi oluyor? Vah gidene diyorlar, o kadar, ama sen gel bir de
Prof. Dr. Cengiz KudayBaş ağrıları baş boyun bölgesindeki damar, kas, çene eklemi ve saçlı deriden kaynaklanır. Beyin dokusunun kendisinin ağrı duyusu yoktur. Çevre dokulardaki ağrıya duyarlıdır. Bazen bu yüzden biz beyin cerrahları hastaya genel anestezi bile vermeden beyin üzerinde bazı ameliyatları yapma şansınız vardır.
Toplumda yaşamının bir döneminde baş ağrısı çekmeyen yoktur. Bu aralar kısa süreli (akut atak) veya sürekli (kronik) olabilir. Ağrıların çoğu tehlikesizdir.
Ağrılar genellikle üç kategoride toplanır; hafif, orta ve şiddetli.
Orta ve şiddetli baş ağrıları kadınlarda erkeklere nazaran iki misli fazladır.
Baş ağrılarının yaş ile ilgisi de mevcuttur. Genellikle orta yaş grubuna baş ağrısı daha fazladır.
40-50 yaşlarına kadar şiddetli olma oranı yüksektir. İleri yaşlarda bu oran düşer.
Ailesel bir yönü de mevcuttur.
Tıbbi uygulamalarda bu ağrıları akut, subakut ve kronik olarak değerlendiririz.
Zafer İşeri / Avukat
Toplumlarda yasaklanmış ve işlenmesi halinde en yüksek cezaya matuf bulunmuş suçlardan biri “kasten öldürmek”. Yürürlükten kalkan Türk Ceza Kanunu’muzda “Adam Öldürmek” başlığı altında yanlış bir terminolojiyle başlayıp, her kim, bir kimseyi kasten öldürürse diye devam ederdi yasa hükmü. Cezası da en ağır haliyle idamdı. 2004’te kabul edilen Türk Ceza Kanunu’muz isabetli bir şekilde “Kasten Öldürme” başlığıyla tanımladı suçu. Elbette suçun mağduru “insan”. Kadın ya da erkek olmasına bakılmadan bir insanı kasten öldüren kişiye müebbet hapis cezası veriliyor.
24 yıl ceza infaz kurumunda kaldıktan sonra koşullu salıvermeden yararlanabiliyor hükümlü. Şayet bu suç önceden planlanarak, vahşice, delili yok etmek için, töre ya da kan gütme düşüncesiyle, kamu görevlisine karşı, anneye, babaya, kardeşe, savunmasıza, hamile kadına ya da eşe karşı işlenirse bu sefer cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis oluyor. Mahkûm
Prof. Dr. Aziz Akgül / Türkiye İsrafı Önleme Vakfı kurucusu ve 22. Dönem Milletvekili
Hepitalizm yaklaşımı bir ülkede toplumsal mutluluğun sağlanması için, toplumun farklılıklarını da dikkate alarak, sadece ne kadar zengin olduğunun değil, ne kadar mutlu olduğunun da değerlendirilmesi üzerine kurulu olup, hayat kalitesini, sadece ekonomik veriler üzerinden değil, mutluluk açısından da değerlendirir.
Alfa kuşağı dâhil, gelecek nesillere bir yük olarak kapitalizmi ayakta tutmak yerine, hepitalizmi miras bırakarak, şiddetten ve çatışmalardan uzak, daha mutlu ve daha nazik bir ortamda insanların yaşamalarını sağlayacak yolları araştırmamız gerekir.
Hepitalizm, mutluk ve huzur için bütün kıtalardan yükselen köklü ekonomik ve sosyal değişim çağrılarına bir cevaptır. Bir yanda, devletler ve büyük şirketler ittifak içinde küreselleşmeyi ve şirket gücünün yerleşmesini desteklemeyi sürdürürlerken diğer yandan, dünyanın her yanında bu politikalara direnen insanlar; ticaret, finans ve çevre alanlarının yeniden
Prof. Dr. Aziz Akgül / Türkiye İsrafı Önleme Vakfı kurucusu ve 22. Dönem Milletvekili
Koronavirüs küresel salgınının, dünyaya verdiği hasarın büyüklüğü akıl almaz derecededir. Ancak, bu büyük hasara rağmen bize eşsiz bir fırsat sunuyor. Dünyayı koranavirüs küresel salgını olmadan önceki haline mi geri götüreceğiz? Yoksa dünyayı yeniden mi tasarlayacağız? Karar tamamen bizim.
Eski dünyaya dönemeyiz. Küresel salgını bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Hepitalist bir dünya oluşturuncaya kadar, sistemi yeniden tasarlamalıyız. Yeni dünyayı; bırakın Alfa kuşağını, eşitlikçi ve özgürlükçü Z kuşağını da eski düşünce kalıpları ve anlayışlarla yönetemeyiz.
Mutsuzluk, dünyanın her tarafında önemli bir sorun durumundadır. Bu bakımdan, dünyadaki yönetim sorunlarına gözlüksüz bakabilmek gerekir. Dünya çok kötü idare ediliyor. Dünyada ortalama yaşam süresi 900 aya yükselirken; mutluluğun, adaletin, hakkaniyetin, empatinin, merhametin ve
Mustafa Kemal ULUSUBir ülkenin devlet teşkilatı ile özel sektör, kurum ve kuruluşlarında, hatta tüm spor kulüpleriyle kısaca aklınıza gelen her kuruluşta; okullar, üniversiteler hatta bir ailede dahi düzgün bir DENETİM mekanizması yoksa orada büyük sıkıntıların olmaması imkansızdır. Hele hele başarı beklemek hayal olur.
Önce devlet teşkilatını ele alırsak ki, biraz bilgim olan teşkilattır. Zira uzun yıllar muhtelif bakanlıklarda, bakan başdanışmanlığı, Gençlik Spor Genel Müdürlüğünde TFF ve MHK başkanlığı çoğu parti başkanı ile yakınlığım, devlet teşkilatını tam olmasa da büyük çapta bilgi sahibi olmamı sağlamıştır.
Sorunlar artıyor
Ayrıca uzun yıllar ticaretle de uğraştığım ve yakın çevremde çok büyük iş adamları da olduğu için özel sektöründe sorunları bilgi dağarcığım içinde bayağı yer almaktadır. İşte bu kadar yıllık tecrübelerimle diyorum ki, ÜLKEMİZDEKİ EN BÜYÜK SORUN DENETİMSİZLİKTİR.
Teknoloji ilerledikçe nüfus çoğaldıkça insan yaşamında sorunlar da o nispette artmaktadır.
Gele
Bülent Akarcalı - Sağlık ve Turizm eski Bakanı
Karışımında 4.000 çeşit zehir bulunan sigara (*), kötü huylu kolesterol artışı, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, bağışıklık sistemini zayıflatma, erken yaşlanma, her türlü kansere, virüs ve bakteri kökenli enfeksiyona yatkınlık oluşturma gibi ölüme yol açan çok sayıda hastalığın ya ana sebebi ya da tetikleyicisidir. Erkeklerde kansere bağlı ölümlerin %35’inin, kadınlarda ise %15’inin nedeni sigaradır. Sigara kadında 14.5 yıl, erkekte ise 13.2 yıl yaşam süresini kısaltır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Amerikan Kanser Topluluğu ve Dünya Akciğer Vakfı’nın katkılarıyla hazırlanan Tütün Atlası’na göre Türkiye’deki erkeklerin yüzde 31’i tütün kaynaklı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor.
Yine DSÖ verilerine göre yılda 4.9 milyon olan ölüm sayısının, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde 2025’te 10 milyonu bulacağı belirtiliyor.
Ülkemizde her yıl 100 binin üstünde vatandaşımızı sigaradan dolayı 13-14 yıl erken