Derin anti-aging

26 Ağustos 2018

Kötü besleniyorsanız hiçbir krem, hiçbir serum cildinizin olduğundan yaşlı, donuk ve mat görünmesini engelleyemez. Sonuçta siz ne kadar sağlıklıysanız cildiniz de ancak o kadar sağlıklı olabilir.

Eğer tatlıya düşkünseniz, çok fazla ekmek, börek, çörek yiyorsanız vaktinden önce yaşlanmanız kaçınılmazdır. Bu durumun ardında glikasyon denen bir mekanizma yatar. Bu mekanizmayı basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım. Kan dolaşımınızdaki şeker molekülleri, kolajen ve elastin liflerine bağlanarak onlara zarar verir. Kolajen ve elastin cildin yapıtaşlarıdır. Bu proteinlerin zarar görmesi, daha kırılgan bir hale gelmeleri çizgiler, kırışıklıklar, lekeler ve elastikiyet kaybı anlamına geliyor. Sözün özü: Kısacası diyetinizde ne kadar çok şeker, ne kadar çok karbonhidrat varsa o kadar çabuk yaşlanıyorsunuz.

Bana farklı problemlerle gelen hastalarda tedavinin ilk ve en önemli adımı beslenmelerinin düzenlenmesidir. Hemen şekeri, tatlıyı, karbonhidratları keserim. Sadece birkaç hafta içinde kendilerini daha iyi hissetmekle kalmazlar aynı zamanda ciltleri daha parlak, daha elastik ve genç görünmeye başlar. Neden? Çünkü sağlığın ve cildin baş düşmanı şeker ve vücudun şeker olarak algıladığı

Yazının Devamı

Tatil notları

19 Ağustos 2018

Sinek ilaçlarının tehlikeleri; doğal sineksavarlar; güneşten optimum şekilde faydalanmanın yolları; yaz ayları için sağlıklı ve serinletici içecek alternatifleri… Hepsi tatil notlarında...

Çocuğunuzun vücuduna tarım ilacı sıkar mıydınız? Hayır mı dediniz? Peki sivrisinekleri, böcekleri uzak tutmak için evinize, odanıza ve hatta vücudunuza sıktığınız böcek ilaçlarına ne demeli?

Sonuçta her tür böceği, sineği uzak tutan ve öldüren bir formül tarım ilacıdır!

Sineksavarlara dikkat!

Böcek ilaçlarında en çok kullanılan kimyasal “DEET” yani, “N,N-dietil-meta-toluamid” adlı bir bileşendir. 1946 yılında Amerikan ordusu tarafından geliştirilen ve patenti alınan bu zehrin beyin hücrelerini etkilediğini gösteren araştırmalar(1) var. Tabii insanları alıp da günlerce bu zehre maruz bırakarak bilimsel çalışmalar yapmak mümkün olmadığı için deneylerin çoğu laboratuvar fareleri üzerinde yapılıyor. Bu araştırmalar da uzun süre DEET’e maruz bırakılan farelerde davranışsal bozukluklar ve ölüm gibi etkiler gözlendiği yolunda bulgulara sahip. Bir çalışma için sadece 60 gün boyunca çok minik dozlarda DEET verilen farelerin yürümek gibi en basit eylemleri bile yerine getiremez olduğu gözlendi. (2)

Bu

Yazının Devamı

Tuz gerçeği

12 Ağustos 2018

Tuzun değil asıl tuzsuz kalmanın öldürdüğünü gösteren bilimsel araştırmaların sayısı giderek artıyor. Tuzun en doğal halini, yani kaya tuzunu sofralarınızdan eksik etmemeniz için pek çok neden var…

Gerek yazdığım kitaplarda gerekse katıldığım televizyon programlarında “Kaya tuzu tüketin” derken bu konuda yapılmış bilimsel araştırmalardan yola çıkıyorum. Buğdaya, şekere, vücudun dengesini bozan ilaçlara karşı çıkarken de kaya tuzunu tavsiye ederken de referanslarım bu konuda yapılmış ciddi araştırmalar, yayınlar oluyor. Öncelikle şunu açıklığa kavuşturalım: Tuz, vücut fonksiyonlarının doğru düzgün çalışması için elzemdir. Ama hangi tuz? Tabii ki doğada bulunduğu haliyle soframıza gelen tuz, yani kaya tuzu. Rafine tuzun içi diğer işlenmiş yiyeceklerde olduğu gibi kimyasallarla, zehirli maddelerle doludur. İddia edildiği gibi tuz değil, tuz yasağı öldürür!

2006 yılında The American Journal of Medicine’da yayınlanan bir araştırma(1) için milyonlarca Amerikalının tuz tüketimi ile kalp krizi geçirme riskleri arasındaki ilişki incelenmiş. Hem de tam 14 sene boyunca! Çalışmanın sonucunda özellikle kalp hastası olanlarda düşük sodyum tüketiminin kalp krizi riskini azaltmak şöyle dursun

Yazının Devamı

Lyme hastalığı: Peki Türkiye’de durum ne?

5 Ağustos 2018

Büyük taklitçi Lyme hastalığı ülkemizde de önemli bir tehdit. Tehlikenin boyutları konusunda maalesef henüz bir farkındalık oluşmamış olsa da, düşmanın sinsice aramızda dolaştığını gösteren işaretler var.

Bir önceki yazımda da altını çizdiğim gibi, vücudu sinsice istila eden ve yüzlerce farklı hastalığı taklit eden Lyme hastalığına Amerika’da çok sık rastlanıyor. Ama bu hastalığın sadece Amerika’yı tehdit etmediğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu bakteriyle enfekte olmuş kenelere Türkiye de dâhil olmak üzere dünyanın her yerinde rastlanıyor. Peki, neden biz adını sanını pek duymadık Lyme hastalığının?

Test var ama testi isteyen yok

Ülkemizde tanı konmuş Lyme hastası var mı diye soracak olursanız, cevabım evet. 2010 yılında yayınlanmış bir çalışmada(1), gelişmiş laboratuvar testleriyle Borrelia burgdorferi bakterisi tespit edilmiş üç vakadan bahsediliyor. 1990’larda gerçekleşen bu üç vaka Türkiye’deki ilk Lyme hastaları olarak literatüre geçmiş. Geçtiğimiz senelerde yayınlanan başka bir çalışma(2) ise bu vakaların 10’a çıktığını gösteriyor. Yani Türkiye’de bugüne kadar Lyme teşhisi konmuş kişilerin sayısı iki elin parmaklarını bile geçmiyor.

Ama bunun buzdağının sadece görünen

Yazının Devamı

Usta taklitçi: Lyme hastalığı

29 Temmuz 2018

Karşımızda çağımızın en zor hastalıklarından biri var: Kene ısırığı ile insana geçen Lyme hastalığı. Yüzlerce farklı hastalığı andıran semptomlarla kendini gösterdiği için teşhis etmesi çok zor bir hastalık ve kendisini çok iyi gizliyor.

Birçokları Lyme hastalığının kaynağının keneler olduğunu düşünse de, bu tam olarak doğru değil. Lyme hastalığına Borrelia burgdorferi diye bir bakteri neden oluyor ve bu bakteri kene dışında sivrisinek, bit gibi kan emen böceklerden de bulaşabiliyor. Enfeksiyonlu kene ya da kan emici bir böcek ısırığı ile insana geçen bakterinin en önemli özelliği ise kendini gizleme konusundaki akıl almaz yeteneği.

Amerika’da sadece 2013 yılında 300 bin kişiye Lyme hastalığı teşhisi konmuş, sanırım bu rakam nasıl ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya yeterli. Bu hastalık, henüz ülkemiz tıp camiasının ilgili alanına girmediğinden teşhis konulan hasta sayısı da son derece sınırlı. Dolayısıyla yine Amerika’dan bir rakam veriyorum: 1982 yılında Lyme hastalığı teşhisi konan hasta sayısı 12 bin. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu gizemli hastalık 31 yılda tam 25 kat artmış! Sorun şu ki, büyük ihtimalle bu sadece buzdağının görünen kısmı ve Amerika’da

Yazının Devamı

Sevimsiz bir sorun

22 Temmuz 2018

Özellikle yaz aylarıyla birlikte artan mantar problemini mercek altına alıyoruz. Mantar enfeksiyonları neden oluşur? Mantar ilaçlarından neden uzak durulmalı ve doğal tedaviler nelerdir?

Bugünkü konumuz akciğerlerden sinüslere, ciltten ayak tırnaklarına kadar vücudun hemen her organında gelişebilen mantar enfeksiyonları. Aslında mantarlar vücuttaki ekosistemin bir parçasıdır. Bakteriler ve mantarlardan oluşan bu ekosistemin dengesi bozulduğunda sorunlar da başlar.

Mesela vücuttaki mantar enfeksiyonlarının arkasında sık sık karşımıza çıkan “Candida” adlı mantar türünü ele alalım. Candida, normalde herkesin vücudunda bulunan, zararsız bir mantar türüdür, ta ki sınırsız çoğalıp kontrolden çıkıncaya kadar. Kötü beslenme, vücudun savunma güçleri olan probiyotiklerin azalması ve bağışıklık sisteminin güçsüz düştüğü durumlarda Candida gibi mikroorganizmalar çoğalarak mantar enfeksiyonlarına ve birçok hastalığa zemin hazırlar. Mesela ağızda meydana gelen ve halk arasında pamukçuk olarak bilinen mantar enfeksiyonunun arkasında da kontrolsüz bir şekilde çoğalmış olan Candida bulunur. Bazı durumlarda da tehlike, vücuttaki ekosistemin bir parçası olmayan, dış dünya yoluyla maruz kaldığımız

Yazının Devamı

Su gibi aziz olun

15 Temmuz 2018

Bu sıcak günlerde yeterince su içmeniz çok önemli. Peki, ne kadar su içilmeli? Bu konuda hayli kafa karışıklığı var. Soruyu cevaplarken suyun hayati önemini de vurgulamanın tam zamanı

Su içmenin önemini algılamak için sistemimize yakından bakmak yeterli. Vücudumuz, yüzde 50 ile yüzde 70 arasında sudan oluşuyor. Kanımızın yüzde 85’i, kaslarımızın yüzde 80’i sudur. Peki, beynimizin yüzde 75’inin sudan oluştuğunu biliyor muydunuz? Hatta kemiklerimizin bile yüzde 25’i su(1)!Vücut ısısının kontrol edilmesi, toksinlerin atılması, kan dolaşımının düzgün bir şekilde gerçekleşmesi ve böbrek sağlığı için yeterince su tüketmek son derece önemli. Genç kalmak, sağlıklı olmak istiyorsanız sisteme ihtiyacı olan suyu vermek zorundasınız.

Böbrek taşları kronik susuzlukla yakından ilişkilidir. Eğer yeterince su içmiyorsanız böbrek taşı riskiniz de önemli ölçüde artıyor. Peki, vücudunuza ihtiyacı olan suyu vererek mesane(2) ve kalın bağırsak kanseri(3) gibi bazı kanserlere yakalanma riskinizin azaldığını biliyor muydunuz? Eğer vücudunuz susuz kalırsa, ruh haliniz ve bilişsel fonksiyonlarınız da durumdan olumsuz etkileniyor. Beynin yüzde 70’inin sudan oluştuğunu belirtmiştik, susuzluğun beyin

Yazının Devamı

D vitamini ömrü uzatır

8 Temmuz 2018

D vitamini rezerviniz dolu olduğunda pek çok hastalığa karşı güçlü bir savunma mekanizmasına sahip olursunuz. Uzun bir ömrün sırrı bu değerli yapıtaşında gizlidir.

Bir önceki yazımda güneşten uzak durmanın bizi nasıl hasta ettiğini anlattım. Bugün bu önemli vitaminin koruyucu etkilerinden faydalanmak için D vitamini değerinizi hangi aralıkta tutmanız gerektiğini inceleyeceğiz. Önce, 2016 yılının Mart ayında Journal of Internal Medicine’da yayımlanan bir çalışmadan(1) bahsetmek istiyorum. İsveçli bilim insanları, yaşları 25 ile 64 arasında değişen 26 bin kadının güneşlenme alışkanlıklarını 20 yıl boyunca incelemişler. Çalışmanın sonucunda, düzenli olarak güneşlenen kadınların daha uzun bir yaşam sürdüğü; güneşten kaçanların ise kalp krizi ve kanserden ölme riskinin önemli oranda arttığı görülmüş. Hatta bir de not düşmüşler: “Güneşten mahrum kalmak en az sigara içmek kadar tehlikelidir.”

Kliniğime gelen hastalarımda ilk kontrol ettiğim değerlerden biri D vitaminidir. Neredeyse hepsinde bu değerin son derece düşük olduğunu söyleyebilirim. Besinlerimizde eskisi kadar D vitamini olmadığını sık sık dile getiriyorum. Bu da yetmezmiş gibi bir de üstüne güneş fobisi eklenince durum iyice

Yazının Devamı