Karşımızda çağımızın en zor hastalıklarından biri var: Kene ısırığı ile insana geçen Lyme hastalığı. Yüzlerce farklı hastalığı andıran semptomlarla kendini gösterdiği için teşhis etmesi çok zor bir hastalık ve kendisini çok iyi gizliyor.
Birçokları Lyme hastalığının kaynağının keneler olduğunu düşünse de, bu tam olarak doğru değil. Lyme hastalığına Borrelia burgdorferi diye bir bakteri neden oluyor ve bu bakteri kene dışında sivrisinek, bit gibi kan emen böceklerden de bulaşabiliyor. Enfeksiyonlu kene ya da kan emici bir böcek ısırığı ile insana geçen bakterinin en önemli özelliği ise kendini gizleme konusundaki akıl almaz yeteneği.
Amerika’da sadece 2013 yılında 300 bin kişiye Lyme hastalığı teşhisi konmuş, sanırım bu rakam nasıl ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya yeterli. Bu hastalık, henüz ülkemiz tıp camiasının ilgili alanına girmediğinden teşhis konulan hasta sayısı da son derece sınırlı. Dolayısıyla yine Amerika’dan bir rakam veriyorum: 1982 yılında Lyme hastalığı teşhisi konan hasta sayısı 12 bin. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu gizemli hastalık 31 yılda tam 25 kat artmış! Sorun şu ki, büyük ihtimalle bu sadece buzdağının görünen kısmı ve Amerika’da yaklaşık 4 milyon tanı konmamış Lyme hastası olduğu düşünülüyor.
Mümkünse, senelerce doktor doktor dolaştığı halde hastalığı anlaşılamamış ya da yanlış teşhisler konmuş veya tüm sorunların kafasında olduğu söylenerek evine gönderilmiş hastaların hikâyelerinin anlatıldığı “Under Our Skin” (Derimizin Altında) adlı belgeseli seyretmenizi öneriyorum. Bu sinsi hastalığın boyutları, yaşayanların çektikleri hakkında çarpıcı bilgiler veriyor.
Global bir tehlike
Lyme hastalığı ilk olarak 1977 yılında Amerika’nın Connecticut eyaletindeki, Lyme kasabasında görülmüş. Zaten adını da bu kasabadan alıyor. Bu hastalığı gizemli kılan faktör, hastalığa neden olan bakterinin inanılmaz bir taklitçi olması. Vücutta yerleşmek istediği yere göre şekil alabilmesi sayesinde saklanarak hayatta kalıyor. Spiral şeklindeki sivri formuyla vücut dokularının içine girerek gizlenmesi de ona ayrı bir avantaj sağlıyor.
Başka hastalıklarla karıştırıldığından teşhis edilmesi son derece zor. Seneler boyunca sinsice devam edebilen, teşhis konsa bile -özellikle ileri dönemlerinde antibiyotik tedavisine dirençli- bir hastalıkla karşı karşıyayız. Karşı karşıyayız diyorum, çünkü dünyada 80 ülkede bu hastalığın olduğu biliniyor. Türkiye’de rapor edilmiş az sayıda vaka var, ama bu tehlike olmadığı anlamına gelmiyor.
Çok bilinmeyenli bir denklem
Hastalığı kaptığınızı anlamanın en kolay yolu kenenin ısırdığı yerde oluşan halka şeklindeki kızarıklık. İlk evrede yakalanırsa antibiyotik tedavisi ile tam şifa mümkün oluyor. Ancak, hastaların sadece yarısında kenenin ısırdığı yerde kızarıklık oluşması, ısırılan kişinin durumu fark etmemesi olayı daha içinden çıkılmaz bir yola doğru sokuyor. Lyme hastalığının erken dönem belirtileri arasında geçmeyen bir halsizlik, tekrarlayan ateş, baş ağrısı, eklem ve kas ağrıları sayılabilir. Sonraki dönemdeyse hastalık, kas spazmları, motor becerilerde sorunlar, geçici felç, menenjit ve kalp problemleri ile ilerleyebiliyor. Hatta ilk semptomları sekiz ile yirmi yıl sonra bile ortaya çıkabiliyor.
“Sorun kafanda”
Lyme hastasını -eğer başka bir hastalığı andıran bir semptom geliştirmemiş ve yanlış bir tedaviye başlanmamışsa- başka bir sorun daha bekliyor: Tüm şikayetlerinin psikolojik olduğu söyleniyor. Çünkü sızılar, ağrılar, spazmlar, bitkinlik gibi sorunlara rağmen hastalar tahlillerde gayet sağlıklı görünüyorlar. Lyme hastalığına ‘görünmez hastalık’ da denmesi işte bu yüzden. Yapılan tetkiklerde kan değerleri de normal çıkınca hasta bir psikiyatra gönderiliyor.
İlginç bir şey daha var: Borrelia burgdorferi enfeksiyonu ne kadar ilerlemişse testlerle teşhis edilme olasılığa da o kadar düşük oluyor. Lyme testinin işe yaraması için önce tedaviyle hastalığın gerilemesi gerekiyor. Çünkü antikorlar ancak, bağışıklık sistemi enfeksiyona karşı tepki vermeye başladığında oluşuyor. Hastalık yakalanmaz ve tedavi edilmezse, ilerleyen zamanlarda bakterinin vücudun farklı yerlerine yayılma riski de artıyor. Aylar, hatta yıllar sonra hastalar beyin, sinir sistemi, kaslar, eklemler ve dolaşım sistemiyle ilgili sorunlar yaşamaya başlayabiliyor. Peki, Türkiye’de durum ne? Dilerseniz bu gelecek haftanın konusu olsun...
Sinsi tehdit
Şimdi de geldik denklemin en çetrefilli kısmına: Lyme hastalığının yaklaşık 350 hastalığı taklit ettiği biliniyor! Senelerce romatizma, otizm, MS, Parkinson ya da Alzheimer hastası olduğu düşünülen ya da depresyon tedavisi gören bir hastanın aslında Lyme hastalığından muzdarip olduğu ortaya çıkabiliyor. Bu hastalıkların hepsini listelemek sayfalar sürer, ancak yine de sorunun ciddiyetini bir kez daha hatırlatmak için bazılarına yer vermek istiyorum. İşte Lyme hastalığının taklit ettiği yaklaşık 350 hastalıktan bazıları:
- Romatoid artrit
- Tüberküloz
- Alerji
-Bronşit
- Kronik kalp yetmezliği
- Parkinson
- Lösemi
- Multipl Skleroz
- HIV ve AIDS
- Hipertiroidi
- Alzheimer
- Menenjit
- Astım
- Akciğer kanseri
- Otizm
- Demans
- Ülseratif kolit
- Lenfoma